31 Ekim 2014 Cuma

KEÇE NAZARLIK VE YILBAŞI TEMASI BAŞLASIN ;) MAYA'NIN GÜZELİM ALBÜM-DEFTERİ EŞLİĞİNDE :)

Bir kez daha karar verdim ki ben küçük, küçücük işlerin kadınıyım. Büyük projeler uymuyor bana, büyük büyük sözlerin uymadığı gibi...
Bu posttan da görüleceği üzere, ziyadesiyle basit, az zaman alan bu işlerden zerre anlamayanların bile "yapabilirim yahu, ne kolaymış!" diyeceği işler peşindeyim yine. Bak bakalım hak verecek misin bana sevgili okur! Ki ben "Büyük söze tövbe!" edeli bin yıl kadar oldu, insanız ara ara yine de "asla, katiyyen, hayyattta!" deriz elbet ama genele bakarsak, sakınırız büyük sözden, niye çoğul kullandım bilmiyorum, belki seni de kattım içine bu durumun, katayım mı? ;) Elbette katayım ;) 



KEÇE NAZARLIK
Sen bilirsin bu nazarlık işi benim aklımın hep bir köşesini işgal eden bir iş! Her daim, başka başka işlerle de meşgul olsan, her daim içimden nazarlıklar yaparım ;) Bazen tam içimden yaptığım gibi gerçek yapabilirim onları, bazen beceremez, kenara koyarım. Ama bu becerememe hali şükür ki çok olmaz. Zaten olsa ne olur, senin de bundan hiiç haberin olmaz, tıpkı benim unutuverdiğim gibi :)

KEÇE NAZARLIK
İşte bu da öyle bir nazarlık. İlhamı da şuradaki upuzun nazarlıktan Onu yaparken karar vermiştim buna. Kısmet bugünlereymiş ;) Halbuki ne kolaymış, neden beklemişim ki. Nasıl derler, moda deyimle söyleyelim hadi "Olgunlaşmasını" beklemişim. O ne yahu! Basbayağı tembellik etmişim işte, ne olgunlaşması :))


KEÇE NAZARLIK
Nasıl basit! Bak şimdi, ikişerli üçgenler kesiyorsun renk renk. Üstlerine nazarıklar dikiyorsun, etraflarını çeviriveriyorsun istediğin kumboncuklarla. Sonra üçgen iki parçayı birleştirirken de boncuklar koyuyorsun iki dikişte bir. Yine battaniye dikişiyle yapıyorsun elbet. Kenar kısımlarına koymadım ama koysam "şahane" olurmuş bak ;)
Sonra bunları böyle tam bu ölçüde kestiğin bir kalın keçeye yapıştırıveriyorsun bu şekil. 
En ortasına en büyük nazar boncuğunu diktin mi tamamdır ;) 
Ama ben sonra yani ertesi gün bunu asmak için ne yapsam diye düşünürken Elif'in verdiği o püsküllü ipler geldi aklıma ve onu küçük küçük dikiverdim nazarlığıma, oldu mu sana püsküllü nazarlık. Ki ben nazarlıklara en çok bu tür şeyleri yakıştırıyor ama bakma bende malzeme kıt biraz bu alanda. Yoksa o minik deniz kabukları, aynalı düğmeler vs. nasıl da güzelleştiriyor di mi ;) 


KEÇE NAZARLIK
Bu da işte en başı, gördün di mi, var mı takıldığın bir yer? 




YILBAŞI TEMALI KEÇE CÜZDAN
Madem soğuyor havalar, yağmurdan geçilmiyor, o vakit başlayalım yılbaşı temamıza di mi :) Bu da ilk parça olsun bakalım :) Ne çok seviyorum kokinalı bu cüzdanlarımı bilsen! :) Enerji veriyor resmen! O mıknatıslı çıtçıtı koyduğum yer belli olmasın diye üstüne yapıştırdığım kar taneleri de tam uydu temaya. Geçen sene Rossman'dan bir poşet dolusu almıştım. Ne iyi etmişim bak, günü geldi işte :)
Bu akşam temaya uygun başka bir iş var aklımda. Güzelim cumanın bereketi ile bakalım ne işler çıkacak. İnstagram'dan beni hobicigeldihanim diye takip edenler görecekler ilkin ;)


NAKIŞLI PANO
Bu aslında Elif'in yastık yapmaya niyetlendiği bir nakıştı. Geçen gittiğimizde verdiği milyon şeyin arasında bu yarım işi de vardı. Ben de pano yapayım dedim ama gördüğün gibi kenarında kurşun kalem izleri. Görmesen bi de! Bi de es geçsen! Gör tabii, hep gör ve de ki "Bu kadın hem tembel, hem de pis mi ne?!" :))) Demezsin ki, desen de yeridir ayrı ama bilirim demezsin! Temam temam çıkarıp yıkıyayım bari kumaşı, sonra tekrar koyarım kasnağa. Üstteki çiçeğe ne diyorsun peki? Görmedin mi, e görme sen tabii böyle güzellikleri hiç :))) Temam temam şaka yapıyorum. Hüsne ne tatlıydı di mi dün akşam. Günah ama ona da yaa, Battinin yaptığı günah, yüklü kadına bi de! Ceylan'ı hiç saymıyorum, bişey de demiyorum, kınamıyorum da, zira kızım var benim de!


MAYA KUZUSUNA DEFTER
Sevgili Esra'nın, yok yanlış dedim tam markasıyla söyleyeyim zira dünya onu bu isimle tanıyacak pek yakında "Esra Akın"ın  biricik yeğenim Maya için yaptığı defter-albüm bu :) Size daha önce söylemiştim ama resimlerini göstermemiştim çünkü annesi görmemişti, sürpriz olsun diye bugünü bekledim. Maya'nın 1 yılını kapsayacak bir defter bu, notlarla, fotoğraflarla harika bir anı kalacak bugünlerden Maya'ya :)
Esraaa, Rose çok beğendi hediyesini, seni tebrik etmemi istedi, "Ellerine sağlık" dedi bi de, "Bırravo arkadaşına!" da dedi. Ben de Esra yaptı dedim, ezberle adını Scrapbook (doğru mu yazdım bilmem) konusunda bir numara olacak yakında, defterleri kapış kapış olacak haberin olsun, o zaman hava atarsın etrafına "Halası benim kızıma da bir "Esra Akın Defteri" yaptırdı diye" dedim :)) Peki yine abarttım azcık ama inanın azcık, çok değil, bekleyin de görün bakalım :)
Esracım canım benim, çok teşekkürler tekrar, çok zarifsin arkadaşım çoook :)

***********

29 Ekim'de eski arkadaşlarımla buluştuk. Çok uzun bir aradan sonra ne iyi geldi :) Çok özlemişiz birbirimizi, bir dahaki buluşmamız bu kadar uzun sürmeyecek inşallah...
Nurcan, Emel, Esen, Aslı, Şebnem, Sevim

Sen şimdi boynumdaki kolyeye de takılırsın :)) Takıl takıl, ben olsam ben de takılmakla kalmayıp kıskanırdım bir de :) Arkadaşım yaptı, Mahizer hanım, blog vasıtasıyla tanıştığım sevgili okur'lardan kendisi :) Çok teşekkürler tekrar takrar bu zarif hediyesi için, pek havalı yapıyor beni her taktığımda :)) 


Nehir ile artık arkadaş gibiyiz, uyum sağlıyor, mızmızlanmıyor, keyfime keyif katıyor benimleyken :) Güzel şey anne-kız keyfi :) 
**********

Böyleyken böyle sevgili okur! Sen bu satırları okurken ben neskafemle birlikte, kendi ellerimle yaptığım nefis mi nefis mozaik pastamla meşgul olacağım kıskandırmak gibi olmasın :) Pazara da aşure yapmak niyetim ;) Bilgine :))

Sevgiler o zaman benden sana, Cumamız kutlu, mutlu, hafta sonumuz daha da musmutlu olsun...


Not: Atamızın imzası bitti, portreye de başladım ama boynumu önüme eğdiğimde başlayan ağrı tarifsiz :( Bir müddet dinlendireyim boynumu, sonra yavaş da olsa devam inşallah, bittiğinde ilk sen göreceksin söz :)


27 Ekim 2014 Pazartesi

ETAMİN ATATÜRK PORTRESİ (BAŞLANGIÇ) VE HAFTA SONUNDAN BİZE KALANLAR...

Cuma gecesi dört yakma, iki keçe çiçek ve ponponlu-motifli kapı süsü hazırlama. Bir tencere türlü yemeğini itinayla pişirme...
Cumartesi sabahtan 4'e kadar yüksek lisans dersi. Eve gelip çocuklara gözleme ve apple crumble hazırlama. Sonra AVM ziyareti ve  alışveriş. Nehir'in bayram harçlıklarını itinayla harcamasına, kardeşine de hediyeler almasına (biri gönüllü, biri gayet gönülsüz) refakat etme, yemek yeme ve eve gelme.
Aldığın kırmızı pantolonu evdeki beyaz gömlek ve kırmızı beyaz puantiyeli papyonla kombinle, oğlanı Cumhuriyet Balosu için kıyafet provasına al :) Oğlan o kadar beğensin ki kostümünü, onunla yatmak, kalkmak, her an o kıyafetle kalmak istesin. Sen zor ikna et, çocukları uyut ve kendin de sız ;)
Pazar iki Hello Kitt'yli çanta yapma ve arkasından Refika'dan öğrendiği esnaf lokantalarındaki usulle hazırlanmış bir mercimek çorbası pişirme (içine etsuyu koymayı unutma!) Sonra Sevil'den kıskanıp da etaminle Atatürk portresi hazırlığına başlama. Sonra pilav girsin araya, Ali Deniz'in pazartesi ödevi için havuçlu toplar girsin. Sonra çocuklar yıkansın paklansın, uykuya dalmalarına yardım edilsin. Sonra tekrar etaminin başına, İmza kısmını tamamla ve 23.30 itibariyle hafta sonuna sen de kendi imzanı bu şekilde atarak yeni haftaya başla!
Bütün bunların içinde arada gazetelere bak, mutlaka Susan Miller senin için bu hafta ne söylemiş onu oku ve iki kez de kahve keyfi yap sevgiliyle...
Bu yaptıklarımı arka arkaya düşününce bi fena oldum, sana da bu sırayla yazayım istedim, ki arada yazmadığım Ali Deniz'in senaryolarıyla oynadığımız oyunlar, iki dakikada bir "Anne tatile gidelim, lüften hemen gidelim!"leri (dışarı çıkmak Ali Deniz için tatile gitmek demek!), sofra kurmalar kaldırmalar vs. de var. Bunlar var ama bunlarla varım ben de sevgili okur, bunların çok değil üçünü çek hayatımdan, bak ben nasıl da sudan çıkmış balığa dönüyorum... Alıştım bu tempoya, belki de böyle böyle enerji kazanıyorum... Durunca şarjım azalıyor benim, ki bu arada da yaklaşık bir haftadır bir boyun ağrısı sorma gitsin :(
Anlattıklarımı senin için itinayla fotoğrafladım (yok canım, face ve instagramdakiler için değil, bilhassa "senin" için, onlara da göstereyim dedim hazır senin için çekmişken ;)

ATAMIZIN İMZASI
Nasıl büyük, nasıl heybetli, nasıl zarif, nasıl karizmatik! Nasıl?

ATATÜRK PORTRESİ
Sevgili Filiz Türkocağı tasarımı
Panoyu tamamladığımda çerçeveletip, yeni ofisimin duvarına asmak niyetim... 

YUMAK DERGİSİ/FİLİZ TÜRKOCAĞI ÖZEL SAYISI
Bu da desenin bulunduğu derginin kapağı

ATATÜRK PORTRESİ 
*********
Muharrem Ayı geldi, hepimize bereket, bolluk getirsin, hayırlarla gelsin inşallah...
Aşure
Geçen seneki aşurelerim bunlar, aranızda bilenler vardır, aşureye olan düşkünlüğümü. Bu yıl da bol bol yapıp, dağıtmak niyetim inşallah... Başlığa tıklarsanız ayrıntılı tarif mevcut, siz de yapın e mi, üşenmeyin sakın, yapın ve görün ne kadar zevkli ve abartıldığı kadar da zor olmayan bir iş aşure pişirmek. Verdiği manevi hazzı hiç söylemiyorum bile... 

*********
Ve çiçeklere devam...

YAKMA ÇİÇEK


YAKMA ÇİÇEK


YAKMA ÇİÇEK



YAKMA ÇİÇEK



KEÇE ÇİÇEK

KEÇE ÇİÇEK



ÇİÇEKLERİM... 
*************
HELLO KITTY KEÇE ÇANTA
EZGİ VE İPEK İÇİN... 

************
Perde Süsü
Hazırlık safhası ;) 


PERDE SÜSÜ
Ponponları geçir iğnedenn, aralara da yaptığın motifleri koy. Ne kolay di mi ;) Ziyadesiyle hem de :) 
***********

MERCİMEK ÇORBASI (Turşu eşliğinde :)
1,5 bardak kırmızı mercimek, yarım çay bardağı bulgur, doğranmış patates. ince doğranmış soğan, 1 çorba kaşığı domates salçası, 1 tatlı kaşığı biber salçası, 1 çorba kaşığı tereyağ, 1 çorba kaşığı zeytinyağ ile iyice pişir (ben içine bir diş de sarmısak attım) Et suyu da koy dilersen, toplamda 1,5 litre su ile pişir, çok koyu olursa kaynamış su ekle. Pişince bir çorba kaşığı kuru nane. Misss :) Sakın blendırdan geçireyim deme!

CUMARTESİ KAHVESİ

PAZAR KAHVESİ


KOSTÜM  PROVASINDA BİR CUMHURİYET ÇOCUĞU
Şimdiden kutluyorum Cumhuriyet Bayramı'nı.  Şanına, önemine yaraşır şekilde tüm yurtta kutlansın inşallah...
Gönlünce geçsin yeni haftan...

24 Ekim 2014 Cuma

ÇANTA, ÇİÇEK, BALIK, SABUN, KUMAŞ ;)





Kadıköy Salı Pazarı'nın olduğu yerde Cuma günleri kumaşçılar, perdeciler vs. pazar kuruyormuştu ya hani, hani ben de bir türlü gidemiyordum ya mesai günü diye, hani akşamlara kadar da kalmıyormuştu ya pazar! Müjdeler olsun sevgili okur, ben bugün o pazara gittim. Kolaycacık, beş dakkada hem de ;) Öğle tatilinde gittim, alışverişimi yaptım, en altta gördüğün üzere, kumaşlarımı (evet evet bildin, çiçek yakmak üzere) aldım geldim. E çünkü ben artık Beşiktaş'ta değilim, bazılarınız biliyor ama bazılarınız dünyadan bi haber sevgili okur ;) Ben artık Göztepe Kampüsü'ndeyim. Anadolu Yakası'nda mutlu mesut, huzur içinde çalışıyorum bir haftadır ;) Bu vesiyle sana da hem pazar için hava atayım hem de mekanımın değiştiğini bildireyim istedim ;) 
Unutmadan şunu da söyleyeyim, Optimum da yürüyerek beş dakka :)) 
Güzelim Cuma aşkına, haftanın en fiyakalı, en güzel günü aşkına gel bakalım yeni neler var bizim cephede ;) 

YAKMA ÇİÇEKLİ KEÇE ÇANTA
Bu çantayı kendim için yaptım. O güzelim koskocaman yakma çiçeği çok heyecanlanarak kendim için hazırladım.
Geçen Üsküdar'dan  Zeynep Kaml'e yürürken, perdecinin birinin önünde sepette 1 liraya satılan tüllerden aldım da onunla yaptım bu çiçeğin gri kısımlarını. Tam istediğim renkti... Organze kurdelelerle başladığım bu mukaddes yolculukta vardığım raddeye bak sevgili okur, neredeyse her rengini buldum bu organze kumaşların. Bugünkü pazardan aldıklarımla da benden mutlusu yok! :)) Haklısın ben de diyorum kendime "Yeter artık! Bi dur'un olsun kızım, yak yak nereye kadar, köreltme bu kadar sanatını tek bir alanda sınırlayarak!" diyorum ama boşver sen, ben akşam gideyim de şu yeni aldıklarımla nefis bir kocaman çiçek daha yapayım bakalım :)) 




YAKMA ÇİÇEK
Ne kadar çok ton o kadar güzel çiçek, ne kadar çok tül o kadar zarif çiçek! :)) 
*********

Bu hafta içi evde hazır yemek yokken Festigan'dan aldığım ve uzun zamandır yapmayı planladığım tarifle balığımı hazırladım. Şöyle ki;
FIRINDA BALIK
Çinekop aldım Balıkçı'dan, kilosu 13 tl iken satıcının ısrarı ile 15 Tl'lik. (E çok geldi tabii haliyle ama ertesi gün Nehir kalanları sildi süpürdü!)
Eve getirdim balıkları ve dedim ki kocama "Bi dur sen, kıpraşma, gör bak ne edeceğim bu balıklarla!" :) Hafif küçümser bir hava sezdim sanki "Ne anlarsın ki balıktan? Ziyan etmesen bari güzelim çinekopları!" bakışlarını yakalar gibi oldum ama hiiiç üstüme alınmadım. Hem neydi kurallardan biri "Hiçbir şeyi kişisel algılama!"
Peki, başladım balıkları yıkamaya. Bir yandan da Ah Yalan Dünyada diye türküye ;)
Yıkadığım balıkları tuzladım güzelce. En büyük fırın tepsisine koyduğum fırın kağıdının üstüne balıkları böyle bana bakar şekilde koyarken, bir yandan da okşadım güzelce :)) Siz dedim ne kadar tatlısınız, ben biliyorum, görüyorum da ama inşallah çocuklarım da farkederler bunu onlardan da esirgemeyin olur mu tatlılığınızı" dedim :)  Türkü bitti, ben geçtim yenisine, dedim ki "Kimse Bilmez, Kiiimse Biiilmez!"
Balıkların üstüne fırçayla zeytinyağı sürdüm güzelce. Bi parladılar, misler gibi oldular. Sonra halka doğradığım patatesleri balıkların ayakucuna, başucuna ve dahi sağ ve sol yanlarına dizdim şekildeki gibi. Sonra geçen gittiğimde köyden getirdiğim defne yapraklarından ikisini balıkların altına sıkıştırıverdim. Sonra dedim ki "Hep Sonradan Gelir Aklım Başıma, Hep Sonradan Sonradan" ;)
Ve üç adet domatesi kuşbaşı doğrayarak, biberleri gelişigüzel, büyüklü küçüklü doğrayarak döşedim balıkların üstüne. İki orta boy soğanı da piyazlık halka şeklinde doğrayarak tuza bastım, beklettim azcık. Tamamdır dediğim anda ovaladım, yıkadım, sıktım soğanları ve onları da serpiştirdim güzelce. Bir domatesi rendeledim, balıkların üzerine, üstüne karabiber ve bir miktar daha tuz serptim. Bir bütün limonu halka halka kesip yerleştirdim en üste. Az biraz zeytinyağı gezdirdim ve minik minik kestiğim tereyağları da üstüne ekledim.
Hepsi bu, sevgiyle, dua ile "Mahçup etme yarabbi!"lerle yolladım fırına kendilerini ;) 30-35 dakika yetecek gibi, ben biraz daha fazla tuttum ama çok pişti bizimki, sen çok pişirme, hem ekmek banmak için suyu da kalır ;)
Dersen ki bu ne biçim tarif, sen o zaman şurdan al güzelce, adamakıllı tarifi e mi sevgili okur, bence de bu tarifin kopi-peyst yapılacak bi hali yok zira :) 


FIRINDA BALIK
Ve işte sonuç :)
Harika oldu, hane halkı bayıldı. Birisi biraz mahçubiyetle birlikte bayıldı ama olsun :))
Nehir en çok bayıldı. Ekmek bana bana bi hal oldu.
Benim bu tarifle ilgili tek bir pişmanlığım oldu, o da sebzeleri fazla fazla koymamak! Keşke daha çok koysaydım, zira o soğanlar, domatesler, biber ve patatesler doyulamayacak kadar lezzetliydi.
Çok teşekkürler İlhan bey tarif için ;) Ve ayrıca evimdeki balık konusundaki itibarımı yükselttiğiniz için :)) 


MORE THAN SOAP
Üsküdar sürprizli, bir güzel semt. Epeski bir semt. Bu sefer de bir sabuncu buldum iyi mi. Çok şaşırdım çünkü 6 yıldır ordaymış ve ben görmemişim! Çok güzel sabunlar var, mis kokulu güzelim sabunlar... Bir miktar pahalı olmakla birlikte -zira o gördüğün beyaz kalpli sabuna 9 tl verdim, dükkandaki beyefendi sağolsun hediye bir sünger verdi bu sabunu üstünde muhafaza etmem için ama ben onu killitli bir dolapta saklayıp, arada, bayram olur, özel günler olur o zamanlar çıkarıp çocukları onunla yıkamayı düşünüyorum- gidip arada ziyaret etmek, koklamak bile harika olur ;) İlgine bilgine :) 

YAKMA ÇİÇEKLİKLER :))
Pazara daha girmeden bir tatlı kadın yerde dökme dantel vs. satıyor ama küçük küçük parçalar. Baktım uzaktan bi, tam gidiyordum kadın "Bi yakından bak, 25 kuruş tanesi, almasan da olur!" deyince yaklaştım. Hadi dedim seçeyim dört tane, seçtim, parayı uzatıyorum. Tatlı kadın "Al bi tane daha, hediye olsun benden!" "Yok, almayayım, gerek yok!" "Yaaa al sen, bak beni seviyosan al!" :)) Sevdim vallahi, çok sevdim ve aldım gülerek :) 
TATLI TATLI GEÇSİN CUMA'N, CUMARTESİ PAZARIN DA TAPTATLI, KAL SAĞLICAKLA SEVGİLİ OKUR, HUZURLA, NEŞEYLE...

21 Ekim 2014 Salı

AMİGURUMİ OYUNCAKLARIMIZ :) YAKMA ÇİÇEKLER VE DAHİ HAYAT...

Bayram için Yalova'ya doğru yola çıktık, benzin istasyonundayız.
Ali Deniz "Anne dinazoy sesi! Buyaya gelsin" "Var mı oğlum dinazor?"
"Vay, oymanda! Ben bebekken vaydı, beni yuttu, midesine gittim. Sonya tıymandım tıymandım, ağzından çıktım!"
"Sonra?"
"Sonya senin ağzına giydim, sonya kaynına indim, sonya doktor karnını kesti, beni çıkaydı!"
Yalan yani çocuğumu 9 ay karnımda büyüttüğüm falan, dinazorun midesinden çıkıp benim karnıma girivermiş güzel oğlum :)))
****
Yağmur yağıyor dışarda, Ali Deniz koşa koşa yanıma geldi "Anne yağmuy vay?" "Evet annecim, yağmur yağıyor" "O zaman bugün yağmuy, yayın kay???" "Hayır annecim, kar yağması için havanın çok soğuması lazım, hemen yağmaz öyle kar!" Seninki pek bir mutsuz ayrıldı yanımdan. Dün okuldan alıyorum Ali Deniz'i ayakkabılarını giyiyor, diyor ki "Anne, bugün okula gelirken ellerim çok üşüdü, kay yağacak??" Soğuk gelmiş, kar yine gelmemiş ;) Dereceyle söylemeliydim di mi, 0'ın altı falan diye? Soğuk da yetmiyor kar yağmasına, çocuğumun elleri üşüdüyse lütfen şu karı yağdır Allahım :) Dört gözle bekliyoruz ;)
****
Her gece sektirmeden aynı senaryo.. Aylardır böyle bu! Bıkmadı çocuk. Her gece  yatağa gir, önce "Anne ben susadım!" arkasından "Çişim geldi!" arkasından "Anne ben yine susadım!" sonra "Çadıy yapalım babaya!" Çek kafana yorganı, gizlen güzelce, Ali Deniz girmeden önce "BABAAAAAAAA!" diye haykırarak babasını çağırsın! Baba gelsin ve desin ki "Aaa, nerde bunlar, gitmişler!" Sonra biz yorganın altında 3'e kadar sayıp "Bööö" diye fırlayalım! Yetmesin, Ali Deniz her seferinde "Ben kendim de çadıy yapıcam babama!" Bu sefer yine çağırsın babasını ama nasıl çağırsın bu sefer "baba" diye,  korka korka, hani Züğürt Ağa'da Şener Şen nasıl domates satıyorsa öyle işte ;))) Sonra babası sinirlenerek hafiften bir kez daha numarasını çekiyor, bizimki mutlu, eğer olmadıysa, babası erken geldiyse, yorgan altında yakalayamadıysa, elinden oyuncağı alınmış çocuk suratıyla bakar babasına, ağladı ağlayacak... Ağlamasın di mi, en azından böyle şeyler için biz ağlatmayalım di mi, ağlatmıyoruz zaten merak etme ;)

Bunları anlatıyorum ama sevgili okur, bunları Nehir'e bıraktığım hatıra gibi Ali Deniz'e de bugünlerden bir seda bırakabilmek için anlatıyorum. Sen de belki zevkle belki sıkılarak ortak oluyorsun hatıralarımıza ama esas sen düşün Ali Deniz 30 yaşındayken bunları okuduğunda ne hissedecek. Çünkü ben Nehir'le ilgili pek çok şeyi unutmuşum bile! :( Ne yazık ki unutuyoruz, hafızamız yeni şeyleri güzelce yerleştirirken, eskileri atıveriyor en ücra köşelerine beynimizin... Bu sebepten Ali Deniz'den İnciler'e hoşgeldiniz ;)

**************
Tanıdığım en bi yetenekli amigurumist Sevilim bize yaptığı oyuncaklarla birlikte bi dünya mutluluk bağışladı. Ali Deniz'in dinazor düşkünlüğünden, paylaştığım bir fotoğraftan bize bu aşağıdaki gördüğünüz güzellikleri gönderdi işte. Hem beni hem çocuklarımı nasıl mutlu ettiği resimdeki yüzlerimizden aşikâr di mi ;)
Ben her yaptığına bayılarak bakıyorum, ifadeler, kıyafetler, her bir ayrıntısı çok özel ördüğü oyuncakların ama gerçekleri fotoğraflarına bin basar inanın, nasıl muntazam işlemiş, nasıl falsosuz, nasıl nasıl size anlatamam , çok ama çok büyük emeklerle hazırlandığını gözlerimle görünce, bir kez daha dedim ki kendi kendime "Ne ki yaptıkların senin, asıl yetenek bu işte kızım, sen öyle takıl dur!" Yeminle böyle dedim, istiyorum ki her yaptığını tek tek incele bloğundan, bayılacaksın sevgili okur, hele  bir at var ki yaptıkları arasında, ben anlatmayayım bulup kendi gözlerinle şahit ol, böyle bir at gördün mü yeryüzünde. Haklısın abartmayı severim, bunu sevdiğimi de sık sık söylerim ama bu sefer ekmek, Kuran,  mussaf çarpsın ki abartmıyorum, çocukluk yeminimi ettim işte daha ne  ;)
Sevil yaaa, çok teşekkür etmez dostlar birbirine dedin ama bir kez daha ediyorum işte "Çok teşekkürler güzel arkadaşım, ellerin dert görmesin"
AYI LARA
Nehir öyle koydu adını, Lara'ları tenzih edelim, en çok da Antalya'daki güzel suratı :)
Kirpikleri çok belli olmamış ama nasıl uzun, ok gibi :)) Tüm şehlalığına rağmen, ki şehlalık da güzeldir ;)

DİNAZOR KULE
Adını öyle buyurdu Ali Deniz, durmadan öpüyor, seviyor, elinden düşürmüyor, "Anne ben buyu çook sevdim" deyip duruyor :) 

Bu da benim Cebi Fareli Kedim :) Anahtarlık yapmış bana da, bayıldım renklerine, cebindeki faresine :) 


MUTLULUK ÇOCUKLARDA, OLMADI ÇOCUKLUKTA SAKLI...  

************
Sonra sevgili okur dedim ki kendi kendime "Ne lüzumsuz işler yarabbim!" "Ne fuzulisin dünya böyle fuzuli insanlarla!" "Bak dedim sen kendi işine, bak kızım!" "Yak sen yine çiçeklerini, dön sen kendi zepzengin içdünyana! Kapat kendini bir müddet, su akar yolunu bulur elbet... dedim ve yine çiçek yaktım iyi mi ;) Bir gelincikli çanta daha yaptım, iki Hello Kitty'li çanta daha (Neden bu kadar taktın bu Hello Kitty'li çantalara dersen şayet, Ali Deniz'in okulundaki kızlara doğum günü hediyesi bunlar ve ben birine yaptım ya, diğerleri üzülür diye hepsine yapıyorum tek tek doğum günleri geldikçe, zevkle üstelik, bir kocaman keyifle ;) Ben bunları yaparken, aslında  kendi  dantelli, kanaviçeli, beyaziş perdeli pencerelerimi ilkbahar sabahına açarmış gibi, ferah ve temiz havayı ciğerlerime çekermiş gibi hissediyorum. Ben yaşıyorum o zaman sevgili okur, tavsiye ederim, bunaldıysan, yüreğine bir öküz oturmuş gibi hissediyorsan ve bir hobin yoksa, mutlak edin, kursuna git, internetten araştır, konu komşuya danış ve  bu sayede ciğerlerini temiz havayla doldurmak için açabileceğin yeni yeni pencereler bul e mi, lütfen bul...


YAKMA ÇİÇEKLER


KEÇE ÇANTA


Not: Ödevim var sevgili okur, Makale Özeti çıkarmam lazım :( Nasıl yapacağımı bilmiyorum, el yazısıyla dosya kağıdına yazıcam sonra. Keşke bayramda köye gidince babamdan dolmakalem alsaydım, ortaokuldaki gibi yine onunla yazsaydım  Kendime çizgili kağıt da yapmam lazım dosya kağıdının altına koymak için, yoksa yamuk yamuk yazarım, vakit de daraldı :( Hadi inşallah...

17 Ekim 2014 Cuma

YAKMA ÇİÇEKLER VE DAHİ HAYAT...


Bu postun "giriş" kısmını es geçiyorum ;) Geç kaldım, beklettim, kusura bakma e mi, pek bi sıkıntılı haftaydı, şükür ki hayırla bitti... 

YAKMA ÇİÇEKLİ KAPI ÇELENGİ
Neler neler yaptık di mi bu çiçeklerle, en sonuncu projem de bu işte çiçeklere dair..  Azalıyor çiçeklerim ama kumaşlarım, kurdelelerim pek çok, hepsi de emrime amade, gözümün içine bakıyorlar, onlarla oynayayım, usul usul kenarlarını yakayım,  onları envai çeşit güzelim çiçeklere dönüştüreyim, ortalarına kıymetli incileri kondurayım... ;) Ah be sevgili okur, sen hala ordan ekrana baka baka "Bi yapamadım şu çiçeklerden, bi yakamadım şöyle!" diye kederlen dur  e mi ;) Yap diye demiyorum, billahi, maazallah yaparsın da benimkileri sollarsın diye ödüm kopuyor bilakis;) 
YAKMA ÇİÇEK


YAKMA ÇİÇEK


TIĞ İŞİ MOTİFLER
Uyduruverdim bu modeli! Durmadan durmadan "Hanım beğendi, bey dilendi" mi olur deyip, uyduruverdim vallahi, azcık marullu oldu ama sonradan sevdim de çok, ortalarını böyle direkli direkli yaptım ama bilmiyorum kaç direkli! Dedim ya, hesapsız kitapsız oldu bu motifler. Devam edeyim ben bunlara... Keçe, etamin, boncuk, yakma çiçek vs. tamam ama ara ara da bünye tığ işi istiyor, böyle sakin sakin, usul usul, yumuşacık... Oluyor mu sana da ;) 

YAKMA ÇİÇEKLİ TİŞÖRT
Kabul fotoğraf kalitesi pek fena ama fikir olsun diye ;) 

Bunlar da benim çılgın kuzularım :) Nehir ara ara kumaş kutumu getiriyor salona "Oynayabilir miyim anne" diye, ben de "Oyna kızım, sorduğun kabahat" diyorum :) Bak bu sefer de bu komedi çıktı :)) Yerde de bir upuzun kumaş serili, sen görmüyorsun ama, onun üstündeler, podyumda yani ;)

BONUS
Pencere dersin...
Önünden geçtiğim bu minik evi fotoğraflayıp da sana göstermek -ne vakittir istememe rağmen-bugüne kısmetmiş. Sen neresine takıldın bu pencere önünün peki, rüzgar güllerine mi, Atatürk posterine mi, Üst tarafa dizilmiş beyaz beyaz saksılara mı, yoksa yeşilliklere mi, sen de benim gibi en son mu farkettin camın önündeki kediyi yoksa? Ne diyeyim ben bilemedim şimdi, resmi çekerken görmediğim her ayrıntıya nasıl vurulduğumu nasıl anlatayım... Bol olsun bu fakir ama gönlü pek çok zengin evin bereketi, neşesi, huzuru...
MUTLU GEÇSİN HAFTA SONUN, HOVARDA MI HOVARDA, KAYGUSUZ, GAMSIZ, DÜNYA YANSA BİR AVUÇ ODU YANMAZ MİSALİ... 

Not: Ne diyoruz o vakit "Sen şarkılar söyle içinden, boşver!" Her daim sıkıntılı dönemimde bu şarkı gelir aklıma, gelir ve içimi ferahlatıverir,...


13 Ekim 2014 Pazartesi

Kendime Doğumgünü Hediyem :)


Uyuz facebook utanmadan herkese tek tek bildiriyor “Esen Can bugün 43 yaşında” diye, sileyim bari doğum tarihimi. Yahu kazık kadar oldum artık, doğum günü kutlamak da istemiyorum. Gerçi o zaman güzel kızımın burnumun direğini sızlatan bir kutu dolusu hediye şiir ve resimleri de olmaz ama… Tamam peki ama öyle cümbür cemaat kutlama istemiyorum. Aile arasında ;) Gerçi dün sabah Nehirciğim beni öpüp, hediyesini verdikten sonra Ali Deniz’e “Sen de kutlasana anneyi!” dedim. Elindeki pis yılanı burnuma kadar dayayıp “Yilan kutliycak, “İyi ki doğdun anneee!” diye yılana kutlattı doğum günümü! Oyuncakçıdan aldırdığına bak allahaşkına :( Yılan istermiş beyefendi, tutturdu, kudurdu! E aldık mecbur. O yılan elinden düşmedi iki gündür, yatakta bile yılanla. Bi de koymuş başucuna, gözümü açar açmaz komidinden sarkan kuyruğuyla gözgöze geldim, oyuncak dedim ama bildiğin sahici yılan gibi, insanın tüylerini diken diken ediyor, eline alıyorsun yanlışlıkla, yumuşak yumuşak, ıyhh :( 
Çok özür dilerim bir nevi Allah'ın yarattığı can ama lütfen yani, az biraz mesafeli olalım kendileriyle... 
Sonra tuttum kendime bir ağaçlı pano daha yaptım. Doğum günü hediyesi verdim kendime sonra, şımarttım kendimi :)  


BONCUKLU AĞAÇ PANOSU
Bir büyük kasnak lazım bize. Bir kumaş (ki ben Bursa keteni kullandım bu sefer, sen keçe de kullanabilirsin, bildiğin patiska da, eski çarşaflardan bozma kumaşı da) istediğin renklerde kum boncuk, Domino 8 numara nakış ipleri ve altta resmini paylaştığım çuval ipi lazım bir de. Sonrası tamamen senin hayal gücüne kalmış. Pinterest’te dolan bi, gör bak nasıl üşüşecek ilham perileri başına.
Ağacı keşke fotoğraflasaydım sana, tüh! Şöyle yaptım bak, çuval iplerini kesmeden uzun uzun böyle git gel elinde sarıyorsun. Sonra en altta kalacak kısımlarını kesmiyorsun da dal olacak üst kısımlarını ortalarından kesiveriyorsun. Onları da uzunlu kısalı kes sonra istediğin şekilde. Sonra sıkıca tut gövde kısmını, döndür azcık, öyle öyle rastgele, uyduruk kaydırık dikiver. İki renkle diktim ben. Sen nasıl istersen öyle dik. Sonra dalları da minik minik çentiklerle dik yine. Önce içinden ağacın şeklini hayal et ama. Hayalindeki gibi olmadıysa tam, boşver, hem ne tam hayalimizdeki gibi di mi sevgili okur? Mış gibi yaparsın sen de, “Hayalim de tam buydu!” dersen, sen inanırsan, karşındaki de inanır ;)
Sonra sonra boncuklarını bir minik kaseye doldur benim gibi, karışık karışık ama. Dallara boncukları rastgele dik. Hesaplamadan çok ama,doğaçlama, geldiği gibi eline J Hepsi bu sevgili okur, arada boncukların arasına numaradan ipler dola, karşıdan karşıya geçir benim gibi, istersen tabii, zorlama yok! Zorlamayla yapılan hep eğreti, oturmuyor tam yerine, havada biraz, koltuğun ucunda oturursun ya hani kimi yerlerde, bi rahatsızdır bünyen, öyle durur işte. Koltuğu yerleşmişsin de, bacağının birini altına çekmişsin gibi yap  :)


BONCUK AĞAÇLI KASNAKLI PANO
Sonra bir minicik yuvarlak kes elindeki kalın keçelerden. O yuvarlağın üstünü de yine çuval ipinden minik minik kestiğin parçalarla doldur. Bunun için de keçe yuvarlayın içini sıcak silikonla doldur. Kuşlar nasıl yaparlar yuvalarını biliyorsun işte, onun gibi gelişigüzel ama aynı zamanda da son derece hesaplı hazırla yuvanı. Üstüne de üç minik inci. Ki buradaki üç sayısının manidar olduğunu şimdi farkettim, O an farketsem inan onu 4 ya da 2 yapardım ;) 


AĞAÇ PANO
Gördün di mi ağacımı yakından. Böyle işte. Anlatmaya ne hacet di mi, işte boncuklar da, iplikler de öyle. Ki sen o ipliklerin en bi ebrulisini kullan bence. Çok seviyorum ben ebruli iplerdeki renk geçişlerini ;) Ya sen? 



AĞAÇLI PANO
İlham için Kaynak: Pinterest 

AĞAÇLI KASNAK PANOLAR
Alttakini hatırladın mı, hani bir yanı kış, bir yanı bahar ağacımı :) 

ETAMİN/KANAVİÇE/NAKIŞLI PANOLAR
Bak bi de böyle toplu toplu :) 

HELLO KITTY KEÇE ÇANTA
Ali Deniz'in okulundaki doğum günü için hediye hazırladım bu çantayı da ama bu seferki azcık daha küçük ;) Yapılışını da şurda anlatmıştım... 

BİR YENİ HEDİYE PAKEDİ DAHA 

ÇUVAL İPİ
Ve bu da panomuzun asıl kahramanı ipimiz. Hobicilerde, nalburlarda, kırtasiyelerde 5 ila 2.25 arası fiyata bulabileceğiniz bu çok işlevsel, gayet faideli ipin fiyatının neden bu kadar farklı olduğunu, 2.25'e satanın da kâr ettiğini düşünürsek, 5 tl’ye satanın nasıl bir zihniyetle bunu o paraya satabileceğini aklım almıyor. Sen bana açıklarsın belki ama gözünü seveyim “Serbest Piyasa” deme J Ben mi, elbette 2.25 olanından alıyorum, Beşiktaş’ta, ışıkların ordaki kırtasiyede bi sürü var, sen de ordan al fırsatın varsa :) 

Ve bu da yüksek lisanstaki ilk ders hatırası 


Ali Deniz ve Yilanı 
Mutlu haftalar olsun sevgili okur...

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.