Liseyi bitirdiğim zamanlarda yani 80'lerin sonunda, bizim cenerasyonun, o vakitler kasaba olan Yalova'daki cenerasyonun durumu şöyleydi sevgili okur, okulu bitirdin, çeyizini tamam et ve evlen... Eskaza üniversiteyi düşünüyorsan çabucak bitir ve yine hemen evlen, barklan, yerini yurdunu bil... Ben ticaret lisesi mezunuyum, biz meslek edindirme adına erkenden hayata atılan çocuklardık o vakitler. Yani üniversite bizim neyimizeydi. Aramızdan aklı başında birkaç arkadaş çıktı çok şükür üniversiteyi okudular ama ben hiç o hedefle yetişmedim ya da yetiştirilmedim. Ne yazık ki durum buydu sevgili okur. Üniversite sınavına girmedim bile lise sonda düşün yani. Artık nasıl tatlı geldiyse son sınıftaki stajdan aldığım asgari ücretin üçte biri :( Bir an önce kolumuzdaki altın bileziği- ki o uyuz bileziği yani muhasebeciliği hiç sevmedim- bir an önce parlatmalıydık. Neyse işte ne diyecektim ne anlatıyorum, diyecektim ki, bizler, yani daha doğrusu o dönemin kızları için durum aşağı yukarı buydu. Ve ben de o yoldaydım aslına bakarsan ama şükür ki olmadı, şükür ki evlenmedim o dönemde. İstanbul'a geldim bildiğin gibi, o kolumdaki altın bilezik Yalova'da bir işe yaramadı çünkü. Yaşamak için dünya güzeli olan Yalova, ekmek vermek konusunda bildiğin cimri, nemrut bir memlekete dönüşüverdi...
Sonrasında biliyorsun yok bilmiyorsun tabii, 2000'de yani tam da 29 yaşımdayken, AÖF önlisansı bitirdim ve nasıl bir özgüvense bendeki, bana aynen şöyle fısıldadı "Yeter sana, haddini bil, ne lazım sana lisans tamamlama, hem de İşletme, hem sen ne anlarsın ki matematikten, rezil etme kendini ve vazgeç!" Eyvallah dedim, haklısın dedim ve boşverdim...
2003 senesinde evlendiğimde 32 yaşındaydım. Eşimle buluşmak kolay olmadı. Ki onun hikayesini de biliyorsun, bilmeyenler ve merak edenler için
şurada... Yani epey bir geç evlendim, e hal böyle olunca Nehir doğduğunda oldu mu sana yaşım 34! Ali Deniz geldi sonra aniden :) Ne de güzel geldi ama ;) o zaman da yaşım 40'a bir kalaydı. Yani sevgili okur, lise arkadaşlarımın çocukları liseye, üniversiteye giderken, benimkiler daha bebeydi :) Neyse yahu, buna şükür, geç kaldık ama güzel oldu bence ;)
Ali Deniz'in doğumuyla birlikte bende aşama aşama bir değişiklikler olmaya başladı. Tam da adını koyamıyorum ama başka türlü biri oldum işte. Bi kendine güven geldi, sanki biri bana baştan ayağa enerji yükleyiverdi.
40'tan sonra açmaya karar verdiğim bloğumun da katkılarını inkar edemem, hakkını teslim etmem lazım. Blog sayesinde ulaştığım, tanıştığım, yüzünü görmeden sevdiğim, bana bir sürü şey katan insanlar-ki bunlardan biri de sensin elbet- sayesinde geliştim, zenginleştim. Keçeyle (beni keçeyle tanıştıran canım
10marifet'e selam olsun), etaminle pek çok şey çıkardım ortaya, hepsini çok severek, aşkla yaptım, sizlerle paylaştım.
Ve sonra lisans tamamlamaya karar verdim. İçimdeki o ses bu sefer "Yaparsın kızım sen, bi dene, atla deve değil ya, 2 senede olmaz da 3 senede bitirirsin olmadı!" dedi, ben de "Tamam, peki, deneyeyim o vakit!" dedim. Ve senin de bildiğin üzere şükür 2 senede bitirdim lisansı da, duaların sayesinde biraz da iyi dileklerinle, motive eden güzel yorumlarınla, eyvallah :)
Yıllar yıllar önce yapmam gerekenleri hep geç geç yaptım gördüğün gibi, 42 yaşımın bitmesine ramak kala elimde diplomam, ne yapayım şimdi ben ;) Yüksek Lisans öğrencisi olayım mı bizim üniversitede, ne dersin, yapabilir miyim? Çocuklara rağmen, keçeye, etamine, bunca iş güce rağmen başarır mıyım bunu da, sen söyle sevgili okur ;)
EŞİME NOT: Sen olmasan, bunların hiçbiri olmazdı biliyorum, teşekkürlerin en büyüğü ilkin sana, sabrın, yardımların, desteğin için...