30 Temmuz 2013 Salı

ESKİCİ ARIYORUM (ACİL AMA!)

Hiç, bir  eskiciyle alışverişiniz oldu mu? Misal kocanızın kıyamadığı gömleklerini, o milattan önceden kalmış ispanyol paça pantolonlarını verip de yerine bi şeyler aldınız mı, verip kurtulduklarınıza mı yoksa aldıklarınıza mı sevindiğinizi tam da bilemeden?
Çocukken, köydeyken çok gelirdi eskici köye (bi de bohçacı gelirdi ama o şimdi konu dışı, bilahare belki!) , biz de sağda solda bulduğumuz eksi metal parçalarını, lüzumlu, lüzumsuz pek çok şeyi verir, yerine plastik bişeyler alırdık. Aldıklarımız bizim işimize yaramasa da sırf bir işe yaramaktan sanırım çok hoşumuza giderdi. Mandal, leğen ya da en çok naylon terlik hatırladıklarım...
Bu akşam birden aklıma eskiciler geldi, dişlerimi fırçalarken, ne alakası var bilmiyorum ama tam da o ara işte... Sonra da şunları düşünüverdim zincirleme (Evet ya sevgili okur, bence de haklısın, "Gecenin bu saatinde mi?" demekle ama yeminle sana anlatmasam olmazdı, bu saatte değil de yarın anlatsam o zaman da belki böyle anlatabilemezdim.)
Keşke insanın ruhuna ağır gelen şeyleri gelip tek tek toplayan eskiciler olsa. Çaktırmadan ama, zorlamadan misal, uykudayken belki... İhtiyaç oldukça-diyelim ki yılda bir- gelse bütün lüzumsuz ya da insana ağırlık veren, ruhunu sıkıştıran bütün anıları, fotoğrafları toplayıp gitse. Diyeceksiniz ki, bu işler için profesyoneller var, psikiyatrist, psikolog ya da terapistler gibi di mi, yok öyle değil, onlar olmaz. Adı üstünde profesyonel onlar, hem zaman isterler senden, hem de para olarak bedelini. Ve ayrıca anlatmanı da, detaylıca, hiç olmaz yani...
Eskici adı üstünde eskileri toplayıversin, taa çocukluktan beri beynime yer etmiş anlık konuşmaları, konuşmaların sahiplerinin o anki mimiklerini, neden bin senedir hala zihnimde olduğunu hiç bilemediğim bir evin bir odasını, ya da başka bir yerin fotoğrafını toplasın tıksın çuvalına, atsın denizlere. ö
Size de olur mu (ki bunu cidden merak ediyorum) böyle çok ama çok gereksiz pek çok detaylı fotoğrafların zaman zaman beyninizin kapalı kapıları ardından göz kırpması? Misal köydeki (demek ki en fazla 6 yaşındaymışım!) akraba kadının bir ev oturmasında söylediği o birkaç cümle neden sık sık düşer aklıma? Hem de kadının o anki ifadesiyle, sesiyle vs. Buna mukabil lisedeki arkadaşlarımı hatırlamamayı neyle açıklamalı?
Neyse işte ey okur, diyorum ki bunlar mıdır zaman  zaman ruhumu karman çorman eden? Bu durup durup arz-ı endam eden resimler, hikayeler, konuşmalar mı acaba?
Bi de kuru temizlemeciler uğrasa ara ara ruhlara, yine eskiciler gibi, bu sefer de yaralı ruhlara ilaç olsa, merhem olsalar ellerindeki leke çıkarıcılarla, ağartıcılarla. Onlar da belli periyodlarla uğrasalar ama biz yine hissetmeden, duymadan, bilmeden. Bir sabah uyanmışız ki, hafifiz ama ne hafif, kuşlardan bile daha! Desek ki içimizden, "Helal olsun be sana Eskici/Kuru Temizlemeci, yine yapmışsın yapacağını, ellerine sağlık...."
Nedir anlamadım ki, arabaya bile  en az senede bir, bilemedin onbinde bir bakım varken, üç yılda bir muayeneye girerken, durmadan sağına soluna eklemeler, çıkarmalar, yıkama, yağlamalar yapılırken, ben ruhum için bi eskici, bi kuru temizlemeci istemişim çok mu?
Yok mu sahi tavsiye edebileceğiniz eskilerden iyi biri? Bekliyorum, tez vakitte... Gelirse eğer, duacınım sevgili okur...

"KALBİM, KALBİM,  KALBİM, NEDEN HEP OLMAZLARDA, NEDEN HEP ÇIKMAZ SOKAKLARDA?" BU DA SANA GECE BONUSU, İYİSİN YİNE SEVGİLİ OKUR ;)

ALİ DENİZ KUZUSU "ÜÇ" OLDU :)

Ali Deniz üç oldu :) Dolu dolu üç koca yıl geçti birlikte :) Geçen yıl doğum günü postuna ilk 24 ayına ait fotoğraflar koymuştum. Bu yıl yenilerini ekledim ;) Bebeklikten başlayarak düne kadar gelen bu fotoğraflarla görüyoruz ki bizim çirkin ördek yavrusu yakışıklı bir delikanlıya dönüşüvermiş :))
Bir kez daha söylüyorum kuzu, büyüdüğünde, gerçekten delikanlı olduğunda, her doğum günün için hazırladığım bu postlardan okuyasın diye bir kez daha söylüyorum "Çok seviyorum seni be kuzu :) Hediye gibi geldin ve gerçekten de "hoş" geldin bize..."  
Doğum günün kutlu olsun canım oğlum, nice güzel yaşlarını, mutluluklarını hep birlikte yaşamak dileğiyle, öpüyorum kocaman güzel gözlerinden...


Bir bayramlık gömlek insana bu kadar mı yakışır bee :) Sağol anne ;)

BU BONUS DA SANA KUZUM, BUGÜNLERDE  "AA, AA.." DİYE DOLANIP DURDUĞUN ŞARKIN :) 

28 Temmuz 2013 Pazar

BİR ÇOCUK-İKİ ÇOCUK... HAMİLELİKTE TEMİZ HAVA ALMA YÖNTEMLERİ EŞLİĞİNDE ;)

Nehir yeni doğmuş, bir bilemedin iki haftalık falan. Evdeyiz, birden bir şey farkediyoruz, felaket! Bebeğimizin gözünde bir şey var, evet evet, maalesef doğru görüyoruz karı-koca! Bebeğimizin sol gözünde bir kirpik!!! Aman Allahım, o kirpik bir damlacık bebeğimizin gözünü ya kör ederse :( Dokunmayalım da mikrop kapmasın sakın! Ne yapmalı pekii??? Hay Allah yaaa, dur bi doktoru arayalım, yok yok dur bi Nil Abla'yı arayalım, doktor ya Nil Abla, ona danışalım. Hah, tamam, dur bi deneyelim, göz pınarına doğru masaj yapacakmışız, korkmamıza gerek yokmuş... Tamamdır, masajla yavaş yavaş çıkardık kirpiği kıymetli bebeğimizin gözünden ;) Allahım sen bir daha böyle dertler verme...


*******
Nehir 1,5 yaşlarında falan, yürüyen, koşan çocuk bir Pazar sabahı (hiç unutmuyorum o Pazar'ı) ayağa kalkamaz oldu, bırakıyorsun boş çuval gibi yere yığılıyor çocuk! Allahım dün gece normal normal yatağına giren çocuğa ne oldu da bu halde kalktı? Çocuğumuza inmeler mi indi,  "Hadi kalk bakalım kızım, azcık yürüyelim" Yok yürüyemez çocuk, oturdu kaldı, dizleri taşımıyor minik vücudunu! Dünyanın sonu mu geldi Allahım! Hemen doktoru arandı ve öğrenildi ki, bu zamanlarda olabilen bir şeymiş, hızlı büyüdüğü için kasları ağrırmış... Bir ağrı kesici şurupla bizim kuzu yeniden dikiliverdi ayağa... Şükürler olsun yarabbi, çocuğumuz yürüyebiliyor ;)
********

Bu iki örnek size şu imajı verdi mi "Manyak mı bunlar karı-koca?"  Evet yaaa, vallahi manyaktık biz bir dönem, ben o kadar olmasam da kocam daha ziyade :))
Bu yazının yazılış amacına geldi sıra şimdi; diyeceğim o ki, bir çocuk olduğunda anne babalara bir görmemişlik, bir buldumcukluk, bir her şeyden korkma, bir "Aman Yarabbim" durumları olabiliyor. Ne zaman geçiyor peki bu durum; ikinci bir bebek geldiğinde, o zaman bütün dikkatin, enerjin, pimpirikliklerin ikinci çocuğa yöneliyor ama sonra n'oluyor, bakıyorsun ki birinci çocuktaki yaşadıkların aynen tekrar ediyor. E o zaman "Tamam yaa" diyorsun "Ben bunları biliyorum, giriş-gelişme-sonuç, bütün bölümlerini üstelik."  Telaşa mahal yok, sakince bekleyelim bu da geçip gitsin..." Yani sevgili okur, sağlıkla doğup büyüyen ikinci çocuk kolay, ikinci çocuk rahat. Çünkü sen rahat- çocuk rahat! Mis... E tecrübe ettiğimiz için anlatıyorum bunları sana. İlk çocukta, "Gör-Şaşır" ikinci çocukta ise "Gör-Sabret" Çünkü insan başına gelecekleri bildiğinde korkmuyor, tecrübesi ile kolaycacık atlatıyor. Bilmediğimiz şeylerden korkarız en çok zaten di mi? Bak işte Ali Deniz aynen böyle büyüdü, Nehir'deki pek çok problemi yaşamadan, anlamadan, sakince, çabucak büyüyüverdi kuzu...
Yani diyeceğim o ki, birinci çocuktaki yaşadıklarınızın sağlamasıdır ikinci çocuk, sağlıklı doğan bir ikinci bebeği büyütmek, hem çok kolay, hem çok daha zevklidir ;) İlginize, bilginize...

Hem böyle ablaya veriverirsiniz bebeği, oyalar bi güzel :) 
***********
Ben yukarıdakileri size anlatmaya başladığımda hamilelikle ilgili zat-ı muhterem henüz konuşmamıştı... Sorumluluk sahibi bir blog sahibesi olarak ve iki hamilelik geçirip, teneffüs için kocamın beni arabayla gezdirmesini beklememiş biri olarak diyorum ki;
1- Hamilelik kıyafetleri düzgün seçilmeli, şekil a'da görülen dar tişörtler asla ve kat'a üretilmemeli. Dar tişört üretmekle kalmayıp önüne "İçerde bebek var", "O bir kız" "Bu bir erkek" gibi yazılar yazıp da, göbeğe daha da bir vurgu yapılmamalı... Hele ki böyle yine şekil a'da görüldüğü üzere leylek resimleri falan koyup da, hamilelikle ilgili kafa karıştırıcı, yanlış-fena düşüncelere kapılmayı sağlayıcı figürler, çizimler asla olmamalı. Bütün uyarılara  rağmen diyelim ki oldu, o vakit bu tekstil firmaları teeeek tek derhal kapatılmalı, kapılarına zincir vurulmalı. Hatta elde kalan bütün o sakıncalı, edepsiz hamile kıyafetleri "dış mihrak"lara bila bedel verilmeli :))) Ne giymeli peki anne adayları, şekil b'de görülen kıyafetin uzun kollusu ve yere kadar uzananı  makbûldür. Eskiden misal 20 yıl önce hamileler nasıl giyiniyorduysa yine öyle giyinmeye başlanmalı tez vakitte. Misal boydan, robadan elbiseler, çift ene, 4 metre kumaştan biçilmiş, uzun kollu entariler uygundur zannımca.
Şekil-a :)

Şekil-b :)))


2- Bir de ne geldi aklıma, e kocası gezdiremedi diyelim ki kadını, diyelim ki koca denilen ferdin arabası yok ya da arabası var da karısını akşamüstleri teneffüse çıkarmaya gönlü yok. Ne olacak peki, o kadın boğulacak mı yaz günü dört duvar arasında... Hayır elbette, burda da en büyük görev, şu sıralar yaklaşan yerel seçimler nedeniyle ne yapacağını şaşırmış belediyelerimize düşüyor. Belediyeler en bi uzun otobüsleriyle-ki bu otobüslerin üstüne "Hamile Teneffüs Ulaşım Aracı" yazacak, haftanın belirli günleri (2 gün yeter gibi!) evlerden önceden tespit edilmiş hamileleri (kamuflajlı şekilde) alacak ve şehrin dışındaki piknik yeri-sayfiye, çayırlık, bayırlık yerlere teneffüse götürecek (misal 20'şer dakika) uygun mudur acaba sizce Ö.T.İ???

Aklıma gelenler bunlar, sizin var mı bir fikriniz bu hususta sevgili okur ;) Gelin yardım edelim şu adının başında bizim hoşgörüyle birlikte zikrettiğimiz "tasavvufçu" sıfatı ile anılan zata...
(Maalesef sevgili okur, gördüğün gibi bu kez senden yana değilim :)))
Ne yalan diyim, iyi eğlendim ben sevgili okur, ya sen? ;)))

MUTLU HAFTALAR, RAMAZAN'IN RUHUNA UYGUN,  DİLİNE DE ORUÇ TUTTURANLARI DİNLEYEBİLECEĞİMİZ HAFTALAR :)))

25 Temmuz 2013 Perşembe

KESTİR GİTSİN YAHU ;) BİR GÜZEL İFTAR PİKNİĞİ EŞLİĞİNDE :)


Ne oldu peki sevgili okur, koca kişisine sinirlendim, sıcaktan bunaldım da n'oldu? E güzel oldu, gittim saçlarımı bi güzel kestirdim dün akşam. Çok uzamıştı ve benim de aslıma rücu etmemin zamanı çoktan gelmişti ;) Bi kuaför var Üsküdar'da, Doğancılar'a çıkarken, orda çalışan Süleyman diye bir çocuk var, o Süleyman benim saçımı nasıl güzel kesiyor her seferinde, nasıl tam ama tamı tamamına benim istediğim gibi kesiyor ;) Bu sefer de öyle oldu ve ben en son deyiverdim ki Süleyman'a "Çok güzel oldu, ellerine sağlık, sarılıp öpesim geldi seni şimdi" :)) Çok mutlu oldu o da ;) Neyse işte göstereyim dedim sizlere de, sevgili Nurtaç çekti bunları bu sabah üniversitenin terasında ;) Manzara da yakıyor di mi ;)
Siz de kestirin gitsin, nasıl rahatlıyor insan, hele upuzunken, kıpkısa yapınca saçları bir müddet kuşlar gibi hafif hissediyorsun :) Uzatıyosun da n'oluyo hem sevgili okur, atkuyruğu toplayıp duruyosun, şöyle bi havalı havalı saçlarını saldığın gün sayısı kaçtır ki hem? 
Sizi bilmem ama benim için kısa saç her zaman kolay, pratik ve de şık ;) 

Siz sormadan ben yazayım, sadece kestirdim, boyatmadım, kestirince böyle daha bi çıktı rengi sanki? 

********
Nehir'in arkadaşlarının anneleriyle ikinci kez iftar pikniğine gittik  dün akşam, ilkini hiç anlatmadım çünkü Temmuz ayının ortasında yağmura yakalandık, yaz yağmuru falan da değil, bildiğin sucuk  olduk, azcık maceralıydı o, resimler de çok kötüydü. Diyeceksiniz ki bunlar çok mu güzel? Haklısınız bunlar da karanlık ama en azından insanlar seçiliyor :)))
Üsküdar'da Songül'ün anlata anlata bitiremediği gizli saklı yerdeki parkı geçen piknikte, yağmur yüzünden sahile gitmekten vazgeçince biz de tecrübe ettik ve Songül'e hak verdik. Bu park tam bize göre, çocuk parkı var içinde, bol yeşillik var, tahta masalar var, halı saha bile var, üstelik de tenha ;) Sanırsın ki parkı kapatmışsın, o kadar tenha, yani çocuklar istediği kadar kudurabilir, gözün her dakika üstünde olmadan özgürce oynayabilir, gürültü yapabilir, biz yüksek yüksek seslerimizle konuşup gülüşebiliriz ;) Şimdi ben bu kadar anlatınca siz bu parkı merak ettiniz di mi, Üsküdar dedim dikkat ettiyseniz, semt söylemedim bile, söylemeyeceğim de çünkü ben buraya yazarsam eğer, onbinler parka akın eder ve park kapatılır Allah muhafaza ;) Park bizimdir, bizim kalacak arkadaş! ;) Çok mu istiyorsun öğrenmeyi, o zaman sana gizliden söylerim ama sadece sana ;)
 Herkes bişey yapıp getirince ve toplamda da 9 kadın olunca, nasıl güzel bir sofra oluyor bir bilseniz, yemek yok ama baştan anlaşalım, salata, börek, kek, poğaça vs ;)
Bütün kızlar toplandık, toplandık :)
Gönül, Gülcan, İlhan, Duygu, Aylin, Suna, Ayşe, Songül ;) 

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bİ GİT SICAK YAAA!

Düşünün şimdi, hava serin ama nasıl serin? Kaloriferleri yakmayacak ama çorapsız, hırkasız duramayacak kadar! Öyle bi serinlik istiyorum şu anda sevgili okur, sevmiyorum ben yazı, yaz seven arkadaşlardan çok özür diliyorum ama nedir bu, günaha da girmek istemem şimdi Allahın mevsimi tamam ama, sahi nedir yani bu? Yüzüne yüzüne vuran kaynar hava! Antalya'dakileri düşünemiyorum bile, neyse oranın cehennem sıcağını da oradaki arkadaşlar yazsın artık (misal sen yaz Ülker) biz dönelim konumuza, nefes alamıyosun, beynin sıcaktan mayışıyo, hafızan karışıyo, dilin dönmüyo, bi halsizlik, bi mıymıntılık bünyede ;) Derhal yüzümüze yüzümüze çarpan rüzgarlı serin günlere ulaşmak arzusundayım. Bir pencere arkasında camlara vura vura kocaman damlalarla yağan yağmura hasretim...
Akşam eve gidip kışlıkları çıkarmak istiyorum, o kadar yani!
Bunca sıcakla imtihanım arasında bir de akşam iftar vakti beni sinirden deliye döndüren asabi-beter bir koca kişisi ki sormayın gitsin (Yok kızlar, telaş etmeyin bir müddettir okumuyormuş bloğu kendileri, geçen sordum "Ne vardı söyle bakalım en son postta" diye "Ben uzun zamandır bakmıyorum ki, unuttum bloğu" dedi. Unutsun, mümkünse sonsuza dek hem de :(
Etamine başlayamadım bi türlü tatilden döndüğümden beri, çünkü ne yapacağımı bilemedim. Anneme yapacağım çantanın ortasına monte etmeye niyet ettiğim güzelim deseni de yapmıyorum çünkü etamin kumaşının rengi bir türlü içime sinmedi. Bu arada Bursa ve Yalova'dan pek çok yeni etamin ve Bursa keteni kumaşlarım var ama size göstermedim ;) Üstlerini işledikçe, o sade, o alelade, o bambasit kumaşların benim nadide işlemelerimle nasıl da bir şahesere dönüştüğünü göreceksiniz nasıl olsa :) Azcık sabır sevgili okur :)
Sıcaklarla ve Ramazanla olan münasebetim neticesinde elimden çıkan-çıkabilen minik ama minicik bir işi de göstereyim size. Oya, İkea'da görmüş benzeri bir şeyi, bana anlattı. Benim de tam da bu ayki Evim dergisinde görüp, ne ilginçmiş yahu dediğim proje olmasın mı anlattığı? Yaptım dün gece Emre için, gözlüklerini bundan böyle bu askıda muhafaza etsin diye, güle güle kullansın :)

Gözlük Askısı :)
Anlatmaya lüzum var mı, dola kurdeleyi, bir keçe yıldız, bir de keçe E harfi oldu bitti :) 

Üstüne de bir minicik fiyonk :) Hepsi bu...
Ama pratik di mi, çocuklar için özellikle :)
Ben sevimli olması bakımından çocuk askısı kullandım, siz kendinize yaparsanız büyük askısıyla da yapabilirsiniz ama bu kadar sevimli olur mu bilmem :) 

Haydi buyrun şu banklarda serinleyelim mi azcık  :) 






21 Temmuz 2013 Pazar

BİR GÜZEL KEÇE ÇANTA, ENFES BİR POĞAÇA, ŞAHANE İRMİKLİ TOPLAR EŞLİĞİNDE ;)

 Hafta başı postumla karşınızda olmanın haklı gururunu yaşıyorum sevgili okur, gör bak hafta sonuna neler neler sığdırmışım ;) Öyle deme yav, benim için sahiden de pek çok şey sığdı bu hafta sonuna sevgili okur :) Bak bi önce, sonra hak ver bana, başlayalım mı öyleyse yaptıklarım-ettiklerim üzerinden sohbete ;) (Bu arada sen beni bilirsin ey sevgili okur ama yeni katılanlar için söylüyorum ki bunların hepsi "dalga" yok yani öyle övünülecek bir yeteneğim, benimki tamamen "Dar alanda kısa paslaşmalar" Çalışırken, anneyken, eşken, öğrenciyken bir de üstelik, yarım yarım, az az (ve elbette amatör ruhumu hiiiç kaybetmeden :) ama tad alarak yaptığım "çerezlikler" ;))

Keçe çanta ile başlayalım bakalım :) Cumartesi günü toplamda 3 saatte bitirdim bu çantayı :) Çabucak yani, çünkü keçe hem kesimi hem dikimi kolay bir malzeme, kumaş gibi derdi yok, aktı, yamuk oldu vs. gibi ayrıntılarla uğraşmıyoruz ;) Bu yüzden keçe sevilesi ve yapılası benim nazarımda, e öğretmenim de Mehtap Kaya olunca ;)
Arkadaşlar bilenler bilir ama bilmeyenler için "Keçeye başlasam mı?" diye düşünenler içindir bundan sonraki cümlelerim, siz dilerseniz geçiverin poğaçaya :)
Önce evimizdeki herhangi bir küçük boy karton çantayı kalıp olması için kat yerlerinden kesiyoruz. Kestiğimiz bir ön yüz bir yan parça bir de alt kısımdaki parça ile keçeye sabunla çizerek ve keserek 5 parça keçe elde ediyoruz...
 Bu kez iyice ayrıntılı çektim fotoğrafları, gözünüzde canlanabilsin yapım aşamaları diye :) Kalın keçe kullanmalıyız ki sağlam ve tok dursun çantamız, bende olan kalın keçelerin renklerini mor-krem (tam da krem değil ama diyemedim şimdi adını "ekru" mu yoksa?) pembe ve sapları için de koyu pembe seçtim, elimdeki keçeler azar azar olduğu için böyle renkli bir çanta oldu ama sanki tek ya da iki renkten daha güzel oldu  böylesi:) Önce çantamızın ön yüzüne ne koymak istiyorsak onları monte ediyoruz, yani süslüyoruz. Ben bu sene balonlara takmış durumda olduğum için bu kez kumaş yerine keçeden yine balon denemek istedim. (Nehir'e yaptığım panoda ve Dilara'ya yaptığım panoda kullanmıştım balonları daha önce) Ben balonların etrafını dikişle çevirdim ama numaradan, aslında onları yapıştırdım keçeye, dikmedim yani, e çünkü çok zor iki kat kalın keçeyi birbirine dikmek :) (Aramızda ama! Lütfen :) Sonra balonların ipliklerini işledim, sonra da sutaşı diktim fiyonk niyetine (siz de çok seviyor musunuz sutaşını?),  ortaya da bir süs çiçek, oldu işte ön kısmı, pardon bir de üst tarafına biye diktim en son aşamada.
Sonra tek tek parçaları birleştirdim, ayrıntılarını fotoğraftan gördüğünüz üzere, alt kısmını azcık kalın olsun diye üç kat keçe yaptım ve araya da bir karton koydum, e karton çantalarda da öyle ya hani, kopya çektim :) En alttaki kısmı dikmek kolay olsun diye de dikiş kısımlarına denk gelen iki kat keçeyi daha dar kestim ki tek katı dikeyim (Of yarabbi ne zormuş ayrıntılı anlatması, yoksa boşa mı anlatıyorum sevgili okur, "Ne anlatıyosun, anladık zaten fotoğraflarda" mı diyosun :(
Saplarını da iki kat diktim ki sağlam olsun, sonra yapıştırdım iç kısma, oldu bitti :) Kitaplarımı, sandviçlerimi taşımak için harika bir çantam oldu :) Bir yandan da sıkıntı aslında :( Şimdi karşıya geçerken vapurda, yolda izde millet sorup duracak, "Pardon, acaba çantanızı nerden aldığınızı sorabilir miyim" diye, ben de "Sorun tabii ama soran 1.000. kişisiniz, ben yaptım, tamamen, tasarımı da bana ait, işçiliği de, maalesef piyasada yok şekerim" diyeceğim, yüzümde kocaman bir gülümsemeyle :)))
********

Bu sefer piknik için gül böreği yapmayayım dedim kendi kendime dün akşam, şöyle kolaycacık bir poğaça yapayım ama tarifi güvenilir birinden almak lazım, çünkü poğaça yapma konusunda acemiyim diye de düşündüm. "E ne düşünüyosun kızım dedim sonra Leyla var ya, dükkanından belki sana bir tarif tavsiye eder" Etti sağolsun hem de bir değil iki:)  Şu tarifi seçtim, aslında zeytinli, domatesli, peynirli bir çörek tarifiydi ama "Poğaçaya da uyar" dedi :) Uydu vallahi, öyle güzel oldu ki, içini de onun söylediği malzemeyle (zeytinli, domatesli, salçalı, peynirli, kekikli, pul biberli, süper yani!)  yaptım.  Nasıl lezzetli, nefis bir poğaça oldu anlatsam anlamazsın sevgili okur, yap da kendin gör en iyisi :)) Orjinal tarife bakıp yapın ama e mi, benim tarifler acayip olduğundan bu kez yeltenmiyorum tarif vermeye ;)
Sağol Leylaaa, çok sağol, varol :) Ne iyi şey şu blog arkadaşlığı, sesine te Trabzon'dan ses veren, el uzatan birinin varlığı bloğum sayesindedir...
PEYNİRLİ POĞAÇA
(Tepsideki poğaçaların üstünde çörek otu olmayanlarının içinde bizim kuzular için sadece peynir ve kaşar var, o da lezzetli oldu ama asıl bomba ötekilerde :))

(Bu görünen yuvarlak tepsiden başka bir de dikdörtgen tepi dolusu daha var, tarif iki tepsilik yani, dikkatinize! :)
******

E tuzlu tamam (Farkettin mi sevgili okur ne çok "E" diyorum ben :( ) tatlı olarak ne götürmeli pikniğe? Onu da Nurtaç'ın verdiği tariften yapayım, hem kolay, hem lezzetli (Bu bizim çok sık yaptığımız soslu irmik tatlısının sütü eksik olanı, o yüzden tadını biliyorum ;)
Anlatıyorum tarifini, kısaca, çabucak, yaz sen de bi yandan eğer aklına yatarsa e mi Sevgili Okur :)
3 su bardağı süte 7 yemek kaşığı irmik, 7 yemek kaşığı toz şeker katıp pişiriyoruz. Muhallebi kıvamına gelene kadar (tarifte yoktu ama indirmeden azcık margarin attım içine, kapatınca da vanilya) Ara ara karıştırarak soğutuyoruz, sonra üstüne bir paket toz halindeki krem şantiyi bir yandan karıştırarak döküyoruz. Bir kase su alıyoruz ara ara elimizi ıslatalım diye ve başlıyoruz topları yuvarlamaya, sonra hooop hindistan cevizi (burdaki hindistan büyük mü yazılmalı sizce? E ülke ya sonuçta :)) kasesine, sonra da buzdolabına, hepsi bu, tarifte üstlerine de badem kondurulmuştu ama bizde yoktu. Sonradan düşündüm üstüne fındık olur, bir parça ceviz olur, bir de hindistan cevizine bulamak yerine incecik kıyılmış, ceviz ya da fındığa bulamak olur ;)
İRMİKLİ TOPLAR
**********
Cesur çocuğum tırmanma duvarına çıkmak istedi dün akşam avm'de, pek başarılı olamasa da e tecrübe etmiş oldu :))

Nehir kuzusunun saçları gitti bugün, kestiriverdik çünkü çok uzamıştı, çünkü hiç toplatmıyordu, çünkü taratmıyodu da. Kestirdik, kurtulduk ana-kız, bence çoook da yakıştı kuzuya ;)

Not: Ben yoruldum yazarken sana okurken Allah kolaylık versin sevgili okur, napalım Pazartesi postlarının kaderi bu :))
Mutlu, geçen haftadan çok  daha mutlu bir hafta olsun mu hepimize :)

18 Temmuz 2013 Perşembe

RAMAZAN PİZZASI- KAĞITTAN AĞAÇ EŞLİĞİNDE :)

Eller yukarı :) Sökülün bakalım bayat pideleri :) "Bayat pidemiz yok" mu dediniz??? Bir ben değilim herhalde bu kainatta sürekli ekmek-pide bayatlatan ve bu nedenle de vicdanı sürekli rahatsız olan :( Lütfen bana "Yalnız değilsin, biz de aynı dertten muzdaribiz" de sevgili okur...
Bayat pideleri pizza yaptım bu akşam, Zeliş'in tarifiyle, pek bi güzel oldu, anlatayım da eskaza bayatlarsa bu ramazan pidelerin, sen de yaparsın belki sevgili okur...

Kare borcamı yağladım bi güzelce, üstüne bayat pideleri hiç boşluk kalmayacak şekilde tek sıra dizdim. Ben pideleri ufak kareler halinde dizdim ama sen öyle yapma uzun şeritler halinde döşe çünkü piştikten sonra servisi zor oluyor, dilim olmuyor da azcık dağılıyor  parçaları küçük doğrayınca....
Dilimlenmiş borcamdaki pideleri azcık fırına atıyoruz ama çok değil (misal 10 dakika kadar)

 İki domatesi rendeledim güzelce, içine zeytinyağ, azcık nane ve tuz ekledim, siz karabiber, kırmızı biber vs. de koyun bence ;) azcık da salça koydum ve pişirdim. Sonra fırından çıkardığım ekmeklerin üstüne boş yer kalmayacak şekilde döktüm diyeceğim ama gördüğün gibi boş yerler kaldı azcık, sen bırakma ama olur mu sevgili okur ;)

 Sonra 1 yumurta, 3 kaşık yoğurt ve 2 kaşık unu güzelce karıştırıyoruz, iki diş kadar sarmısak rendeleyip, ocakta pişiriyoruz, biraz su ilave ediyoruz bu karışıma pişerken... Sonra  pidellerin üstüne boşaltıveriyoruz güzelce, üstüne de dilediğimiz malzemeleri koyuyoruz. Ben kaşar, mısır, hindi salam ve zeytin koydum. Atıveriyoruz fırına, pişiriyoruz ama sen benim kadar çok pişirme sevgili okur, çünkü pidelerin dipleri kıtır oldu çok, azcık da yanar gibi :) Ama netice itibariyle misler gibi bir pizzamız oluyor :) Hem kolay, hem pratik hem de israftan kurtaran pizza bu :)
AFİYET OLSUN :)
*******
Yemek faslı bitince birden bana bir aktivite isteği geldi günler sonra, normalde her iftardan sonra yatay duruma geçme hevesi olurken bu akşam ancak alıştı bünyem sanırım bişeyler yapmak istedim. İnternette gördüğüm örneklerden esinlenerek renkli çiçekli kağıtlarla ağaç yapalım dedim. Elbette çocuklarla birlikte, kestik, şekilli delgeçlerle deldik, yapıştırdık, e çok eğlendik, netice de güzel oldu üstelik :)

Kuzular faaliyette :)

Azcık dağıldık, kirlettik etrafı ama ne gam! Topladık bitti  sonunda :)

Ağacımız budur! :) Bir sürü çiçek çıkardık delgeçlerle, Ali Deniz yaptı en çok da :)))
Sonra biraz da yusufçuk kuşu :) 

Ağacın gövdesini yapıştırıp, üstünün sınırları için önce kalemle çizdim, sonra bütün bu yuvarlağın içini pritledim. Üstüne de renk renk kağıtlardan kestiğimiz ben diyim 100 sen de 200 çiçek şeklini gelişigüzel yapıştırdık :)
Bunlar da çiçek ve yusufçuk delgeçlerimiz :)

Gövdeye de ateşe uçan pervaneler misali, çiçeğe varmak isteyen yusufçukları koyduk...
Son olarak da Nehir'in isteği üzerine alta minik çiçekler, goncalar yerleştirdik...
Acaba bu aile sanat eserimize bir keçe çerçeve nasıl olur? Dur bi düşüneyim, bakarsın yarın akşamın faaliyeti de keçeden çerçeve olur sevgili okur ;) Ve olursa da inan ilk senin haberin olur ;)


Çok seviyorum aslında kağıtla oynamayı, kesip biçmeyi, daha önce bir de Nehir'in odasına perde süsü yapmıştım böyle;

Dur ben biraz düşüneyim bu kağıt işini ;)

VE BONUS :)
Güzelim Cuma aşkına olsun bu bonus, canım canım biricik Cuma için :)
MUTLU GEÇSİN HAFTA SONUNUZ-MUSMUTLU...

17 Temmuz 2013 Çarşamba

BİR KİTAP, BİR FİLM, BİR SERGİ :)

Bir Tanrıçanın Altı Temel Özelliği:
1- Asla yapmadığınız bir şey için özür dilemeyin.
2- Kendinizi gereğinden fazla açıklamaya çalışmayın.
3- Asla başarılarınızı hafife almayın.
4- Hiçbir zaman lafa "Yanlış düşünüyor olabilirim ama" diye başlamayın.
5- İstemediğiniz sorulara asla cevap vermeyin.
6- Hayır demekten kaçınmayın.
7- ......

Düğümlere Üfleyen Kadınlar-Ece Temelkuran
Kitaptan bir kısmı sizin için yukarı yazdım, 7. maddeyi sen dolduracaksın sevgili okur! İster içinden, ister dışından :))) Benim 7. maddemi yazayım mı sana, okuduğum zamandan beri düşünüyorum ama tam bulamadım, dur bakalım bi, belki sana yazarken yazarken bulur kulağına fısıldarım :)))
Güzeldi yahu bu kitap, çok güzeldi, baştan da söylemiştim ya dili çok güzel Ece Temelkuran'ın diye, vallahi öyle, kitap bitti bu hissim değişmedi, çok güzel tanımlıyor, benzetmeler yapıyor. Size tavsiye ediyorum bu kitabı hem de şiddetle tavsiye ediyorum ki, Ece'nin, Amira'nın, Maryam'in, Madam Lilla'nın hikayesini dinleyin, hikayeye dahil olun benim gibi, mutlu olun sonra, sonra "Hak yerini bulmuş, zaten cezası kesilmiş zavallının" deyin ;) Okuyun e mi sevgili okur, okuyun ve çok sevin! :)


**************

Bi de bir güzelim cuma akşamı bu filmi izleyin ailecek (Ya da sencileyin izle, öyle de çok güzel olur sevgili okur:)
İzleyin çok gülün, çok eğlenin, bakın bir karganın  (pardon onun bir adı vardı-Hulusi?) ettiğine :)
Binnur Kaya'nın Abiye Kuzu'luktan neden istifa ettiğine siz de benim gibi hayıflanın... Çok gülüyorum Binnur Kaya'ya, çok yetenekli çünkü, çok komik çünkü ;)
*******
Bir kitap, bir film? Yetti mi sevgili okur, yetmedi mi, e öyleyse seni bir de tatilde hayran hayran gezdiğim Yalova Halk Eğitim Merkezi'nin sergisine götüreyim  :)))
Severim çünkü ben seni sevgili okur, isterim ki, burda rahat et, burda eğlen, burda keyiflen, burda neşelen ;)







Atamızın en sevdiğim fotoğrafları nasıl da güzel biraraya getirilmiş :)






Bu çiçeklerin hepsi sabundan :)























Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol- Hz.Mevlana

















Not: 7. Kural: Mütevazi ol elbette ama abartma  (Bu da  benim kuralım olsun :)

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.