22 Aralık 2022 Perşembe

IHLAMUR

 

Ihlamur: Pukiyi (Hem ıhlamur hem çiçek anlamında bir kelime)

Olmamışı (yani henüz tomurcuk olanı): kumbuli

Olmuş da zamanı geçmiş olanı: Geçveyi

Nereden biliyorum bunları çünkü ıhlamur toplama konusunda mastır yaptım. Siz ıhlamuru nasıl bilirsiniz, marketten, olmadı aktardan alıp pişirdiğin bir şifa kaynağı. Biz dağdan topladık. Sabah ezanıyla dağa yürümeye başlarsın. Dağlar silme ıhlamur. Kâh yağmurda, kâh güneşte güzel ıhlamur bulana kadar gezersin. Buldun mu başlarsın kesilen dallardan çiçekleri tek tek ayıklamaya. Yağmur varsa sivrisinekler hücum eder eline koluna. Cümbür cemaat gittiğimiz dağlar, kimi uçurum, kimi düzlük yollar, sık sık düşmelerim ve elbette öğle yemeği niyetine yediğimiz o haşlanmış yumurtalar, ziyadesiyle tatlı gelen peynir ekmekler.

“Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk Hiçbir yere gitmiyor” demiş Edip Cansever. Geliyor peşim sıra, gelsin tabii ya. Ne zorlu geçti halbuki ama bende hep güzel hatıralar, sanki iki Esen vardı da, zorlukları yaşayan çocuk Esen çocuklukta kaldı,  güzel şeyleri  yaşayanı da, aldı hatıraları, lazım oldukça çıkardı bir bir heybesinden, bana uzattı ve  hiç yanımdan ayrılmadı.

Neyse işte, çok fazla kelimesi olmayan güzel lazcamızda ıhlamura dair sözcüklerin bunca çok olması, toplanması, ayıklanması, kurutulmasına çok emek verilmiş olmasının işareti. Tüccarlar gelir köye sonra, kurutulmuş ıhlamura, yapraklı ve yapraksız fiyat verir. En iyi fiyatı verene satılır ıhlamurlar. Diyeceğim o ki sizin fincana gelene kadar o-hooo J

Not: Peki siz olmuş muşmula nedir lazcada onu biliyor musunuz? “Montkomina” Ama lütfen sadece olmuşuna kullanın bu kelimeyi ;) Bir lisan bir insan nihayetinde! Devam edeceğiz derslere, siz bunlara çalışın önce bi, sınav yapıcam tek tek haftaya J


instagram hesabım: @_esenaktas

15 Aralık 2022 Perşembe

2022 Z RAPORUM



Aralık ortası! Yeni yıla kaldı iki hafta. 2022’nin Z raporunu çıkarma zamanı. Yapalım bakalım belki önümüzdeki yıl için rehberlik eder buraya yazıklarımız.

2022’nin en önemli olayı,  yeni yıla bekar girmem sanırım. 18 yıl sonra babamın soyadına geri dönmek ve bir müddet her yere eski soyadımı yazarak, soranlara eski soyadımı söyleyerek esasen evlilikte sadece eşin soyadını almanın çok da iyi bir şey olmadığını fark etmek.

Başka? İkinci kez Covid’e 2022’nin ilk günlerinde yakalandım ama muhtemelen aşılardan sebep ilkinden hafif geçti çok şükür.

Mart ayında araba aldım (babama çok teşekkür edeyim bir kez de buradan, eyvallah babaçkimi, yattığın yer nur olsun). Arabayı aldıktan sonra bi müddet korktum kullan(a)madım ama Allah da yüzüme baktı ve tam o esnada uzuun uzun kar yağdırdı, araba da mecburen benim cesaretimin gelmesini ve karın kalkmasını bekledi J Sonra? Sonrası iyilik, güzellik ;) Güzelce kullanıyorum arabamı, çok da seviyorum tüm kusurlarına rağmen hem arabamı, hem de araba kullanmayı. Ve heyecanla bekliyorum volvodur, audidir işbirliği tekliflerini! Kullanırım yani onları da güzelce, hiç çekinmesinler, dm’den yazsınlar J

Başka? Geçen yıl tam da bu zamanlar yazıldığım macfit spor salonu üyeliği sayesinde düzenli (şaşırtıcı şekilde düzenli!) gittiğim spor salonu sayesinde 8 kilo verdim ve spor sayesinde kendimi çok daha zinde, sağlıklı hissediyorum. Esasen bugün ve gelecek için bu yatırım. Umarım kemiklerimle, kaslarımla ilgili sorun yaşamadan geçiririm ömrümün tamamını. Spora devam elbette, arabamı yıkatırken tanıştığım ve neredeyse oto danışmanım olan Mahmut ustanın tavsiyesine uyup, spining  e ağırlık vereceğim ;)  Köye gittiğim hafta sonları annemin şahane ve bitmek bilmez yemeklerinin hiçbirinden mahrum kalmamamdan sebep aldığım kiloları hafta içi sporla vermeye gayret ediyorum.

Başka? Bu yaz Antalya’ya gittik, şahane denizi, mis gibi koyları nasıl iyi geldi anlatamam. Melek ve Elif’e bin teşekkür J

Başka? İlk kez tecrübe ettiğim(iz) küçük ama çok küçük evimizle ilgili olarak diyebileceğim, o terasa ve o caanım Valide Atik Camiii manzarasına değer. Ve tabii temizlik de çok hızlı oluyor J

Bunlar dışında ben yine aynı ben lakin öyle çok duydum ki son bir senede “Sende bi değişiklik var, ne oldu? Bi güzelleştin, bi havan değişti” gibi sözleri. Bende bi şey yok aslında, zayıfladım biraz ama içinde bulunduğum ruh halim, yüksek enerjim dışa yansıdı/yansıyor muhtemelen. Enerjim hep yüksektir ama şu son bir yılda daha da tavan yaptı ki buna da çok ihtiyacım var. Zira sabah erkenden kalkıp, kahvaltı sonrası Ali Deniz’i okula bırak, işe git, eve gel, Ali Deniz’i eskrim antrenmanına bırak, yemek yap, git antrenmandan al, spora git, Nehir’i dershane dönüşü iskeleden al, eve gel. Günlük rutinimiz neredeyse hep bu. Hiç şikayetçi değilim, alıştım, zevkle yapıyorum tüm bu getir götür ve diğer işleri. Ve elbette çok iyi biliyorsunuz ki, motivasyonum sık sık gittiğim Yalova J Memleket havası, kaplıcası, köyü, bahçesi, sahili bildiğin oksijen çadırı bana..

Evvelki yıllara göre çok daha az nazarlık yaptım ama şu trafikte epey zor üretebilmek takdir edersiniz ki J

İyiydi yani 2022 benim/bizim açımızdan, sağlıkla, esenlikle geçti. Alerjik rinit ve migren ataklarım çok seyreldi. Darısı 2023’e olsun.

Not: Memleket meselelerine hiç girmedim, bu tamamen kişisel bir rapor. Nasıl fakirleştiğimiz malum ama demeden edemeyeceğim vallahi sadaka değil, emeğimizin tam karşılığıdır beklediğimiz..

Dipnot: Her ne olursa olsun, unutmayalım ki heyecanımız yüksek gençliğimiz var :)






7 Aralık 2022 Çarşamba

SABIR, ŞÜKÜR ve TESLİMİYET ÜZERİNE

O zaman da diyorsun ki Şebocum "Evet, bu benim başıma geldi, zor da çok içinde bulunduğum durum lakin ne farkım var benim bu derdi çeken diğer insanlardan". Böyle dediğin anda da, derdinin biricik olmadığını fark ediyorsun. Dahası, fazlası, başka türlüsü, envai çeşidi, belki çok daha çetrefilli ve içinden zor çıkılası türde olanını pek çok kişinin yaşadığını görüp şahit oldukça da yatışıp, sakinleşip geçmesini bekliyorum ben. Daha önce de yazdım, bir kez daha söyleyeyim "Bu da geçer yaHu!" şahane bir bakış açısı. Geçiyor çünkü. Bir de şu var Şebocum, geçti dediğin anda gerçekten geçmesine, daha da sürmemesine, sürdürmemeye, geriye dönüp dönüp, ah- vah etmemeye gayret etmek. Olanı orada bırakmak, yaşadım bitti, sen şimdi kal burada, ben yalnız yürüyeceğim, gelme benimle demek. Sanki benim de iyi becerdiğim bir şey bu. Oldu, bitti, önümüze bakalım. Bunu yapmazsam ve sürdürürsem kederimi, benimle birlikte çocuklarım da üzülecek ve iyice depresif bir hale bürüneceğiz. Huzur ve esenlikle geçen şu son bir seneyi saymazsam,  yaşadıklarım az buz şeyler değil biliyorsun. O oldu, bu oldu, tüh yaa, bak bu da oldu, ne yapacağız derken, her seferinde Hızır'ın eli değdi bize ve "bak ne de güzel halloldu her şey" dediğim zamanlar çok oldu. Olmayana değil olana çeviriyorum yönümü. Bazen zor oluyor yalan yok, olması gereken, hakkım olan bana hak görülmediğinde, benim olmadığında, olsun çok ısrar etmek ve kendimi paralamak yerine "Mahşere kalsın hesabı" diyorum. Bu da teslimiyetle birlikte bir rahatlama getiriyor. "Evet evet diyorsun, varsın öte tarafta görülsün hesap, Hak sorsun hesabını. Kimin hakkı kimde ne kadar kaldıysa teslim edilsin sahibine.." 

Bir de canım benim şu var ki şahane! Sen ve senin gibi kıymetli dostlarla dertleşmek, üzüntünü, sıkıntını paylaşarak azaltmak ve sağaltmak, "İnsan insanın ağusunu alır" sözünün manasını bilerek, buna yaslanmak da azaltıyor sanki dertlerin hacmini.. 

Hayat kısacık, Aşık Veysel'in dediği gibi iki kapılı handa gidiyoruz gündüz gece. Bu kısacık hayatı yaşanır, zevk alır kılmak da elimizde, ahlanıp, vahlanarak, gidene yasımızı bin yıl tutarak hayatı zindana çevirmek de bizim elimizde.. Her manada hafif yaşamaya gayret etmek, sen hafifledikçe etrafına serin bir meltemle ferahlık vermek! Misss ;) 






Ve elbette küçük ama küçücük şeylerden zevk almak, onlarla motive olmayı bilmek de mühim. Benim için çok kıymetli en küçük bi mutluluk kaynağı bile. Nasıl mutlu olunur, dipteyken bir hamleyle nasıl yukarıya, aydınlığa, bol oksijene nasıl çıkılır iyi biliyorum sanırım. 

Son olarak sanıyorum rol modelim annem. Ne gelirse gelsin başına, isyan etmeyen, kimseyi suçlamayan, darlamayan annemden sebep ben de böyle olana, başıma gelene "Eyvallah" deyip geçiyorum. 




Not: Instagramda hikayede "Hangi konuyla ilgili yazayım?" dediğimde gelen cevaplardan birine canım Şebnem'in "Olanı kabul etme, şükretmek ya da anı yaşamak ile ilgili bir yazı seni çok iyi anlatır ve çok iyi yazarsın diye düşünüyorum" mesajıdır bu yazının ilhamı. Şebocuğuma anlattım ama siz de okuyun ve varsa fikriniz yazın e mi? Farklı bi fikir ilham olur bize de, deyin ki, ben de şöyle şöyle yapıyorum bu hayatı yaşanır kılmak için.. Bir de küçük rica, beni uzun zamandır okuyan izleyen ama hiç yorum yapmayanlar sessiz takipçilerim de yazabilir mi iki satır ;) 



30 Kasım 2022 Çarşamba

DEDE YA!

Dede ya! “Ne sigara içmesi!” “Karşıki mahalleden geliyorduk Zekiye’yle, Reşatiçili’nin evinin orda yerde sigara paketi gördük, hem de içi dolu. İçersin diye de sana getirdik!” “Niye kızıyorsun ki, sigara falan da içmiyoruz ayrıca. Dede ya niye bu kadar sinirlisin ki sen J” Öyle olmamış mıydı Zekiye? Gerçi sen benden büyüksün J Unutmuşsundur,  geçmiş zaman tabii. Kırk gün, mırk gün! Büyüksün işte. Gerçi “Bodur tavuk her dem piliç” demiş atalarımız J  Benden küçük gösterdiğinden sebep, Hasan eniştemin bi bayram, bana vermeyip, küçüksün diye sana bayram harçlığı vermesi J İsim vermek istemezdim ama şimdi “eniştem” desem, Atilla eniştem sanabilirsiniz ve hiç istemem çünkü Atilla eniştem bankacı olmasından sebep bize hep gıpgıcır banknotlardan verirdi bayram harçlığı olarak. Dedemin kapısının önündeki sedirde öperdik ellerini her bayram, sıra sıra alırdık paraları. 20 kuzen olarak eniştemi hayli zorladık senelerce ama vallahi canı gönülden verirdi o kıyılamayası gıcırlıkta paraları ;)

Dede sana bi şey diyim mi, ne o zaman (ki küçüktük yahu, ergen belki) ne de ömrü hayatımın kalan dönemlerinde sigara içtim. Yalan yok bir kez denedim. O da neden? Çünkü lisede bizim sınıfta neredeyse bütün kızlar ve oğlanlar sigara içiyordu. Bi biz içmiyorduk di mi Arzu? Sanki bi de havalı gibiydi, kızların sigarasını zippo larla yakan erkekler. Neyse mevzu bu değil. Denedim yalan yok ama başıma nasıl bir felaket geldi anlatayım sana dede. Aramızda ama bak, herkese anlatılacak bir hikaye değil neticede. J Dedim “hazır evde kimse yokken bi bakayım şunun tadına! Babamın Maltepe mi, Samsun mu bilmem işte her ne ise sigarasından bi tane aldım. Ocakta da çaydanlıkta su kaynıyor. Bi çektim dumanı içime! Yuh! Zift! Dedim yok! Beni dünyanın enn havalı kızı da yapacak olsa, ı-ıh! Sonra çöpe attım söndürüp. Çöpü de kapıya koyacağım. Koydum da lakin kapı ceryandan kapanıverdi arkamdan. Ve ben o esnada atletle kaldım kapıda. Atlet dedim ama siz onu şimdinin havalı halter yaka atletlerinden falan sanırsınız. Düzelteyim “fanila” ile kaldım kapıda L Kaynayan çaydanlık ocakta, ben ve fanilam kapıda.. Ev yanacak, ben de bu kılıkta herkese rezil olacağım L Gittim iki alt kat komşumuz kuru Fatma ablaya, üstüme bi şey verdi, giydim. Gittim babamın Emekliler Kahvesi’ne, anahtarı aldım, geldim, Allahtan ev yanmamış ama çaydanlık pert. Dedim Esen, sen bi daha zinhar sigara içme, deneme de! Allah’tan sana bi uyarı bu. İşte böyleyken böyle dede. Hiç içmedim ondan sonra da, yeminle bak, iki gözüm önüme aksın ki hiç!

instagram: @_esenaktas 

 


 


16 Kasım 2022 Çarşamba

ZAMAN VE "DOKUNMADAN" VE KENDİNİ TANIMAK ÜZERİNE..

 "Geçti, yine geçecek!" Böyle diye diye yaşıyorum zorlukları, fiziksel ya da manevi acıları" Kendimi buna ikna edeli uzun zaman oldu. Çünkü neden? Gerçekten geçiyor, gidiyor. Zaman denen zalim mevhum bi bu konuda pek şifalı. Bazen bir saat, bazen bir gün, bazen bir ay, bazen 40 güne varsa da illa ki tamir ediyor, iyileştiriyor, unutturuyor. Bazen unutturmasa da diplere gömüveriyor her ne ise o acıyı.. 

"Dokunmadan" pek dokundu yüreğime. Sahaftan aldığım kitapta, eski sahibinin altını çizdiği yerler, aldığı notlarla da ayrı zevkle okudum kitabı. Hiç adetim olmadığı halde ben de çizdim bazı satırların altını ama esasen kitabın baştan sona altı çizilesiydi. Kitabı okurken eş zamanlı tesadüf eden şeyler de hayrete düşürdü beni. Anlatmayacağım hiç çünkü alıp okuyun mutlaka. Sizin de ciğeriniz yansın tatlı tatlı, hem üzülüp, hem çok etkilenin hem de zenginleşin Nermin Yıldırım'ın o çok özel anlatımından, tasvirlerinden, şahane hikayesinden. Yenilerini okuyacağım, o zaman da yazarım size ama "Hayat ne acayip yahu!" dediğim bu kitabı da unutulmazlar arasına kattım bile.. Nermin Yıldırım'ı  Şebnemcim tavsiye etmişti bloğunda, ne iyi etmiş. 

Sır dediğin nedir? Benim sakladığım sır, sana söylediğimde sır olmaktan çıkar mı? Yoksa ikimiz sırdaş oluruz da, sır olmaya devam eder mi? Kitapta sır vermek, sır saklamak, sırrını sadece hak edene vermekle ilgili satırlar düşündürdü bana bunları.. Bazı sırlar haddinden fazla ağır! Acımalı, merhamet etmeli ve sadece kendine saklamalı insan sanki onları.. 

"Tembel, maymun iştahlı, beceriksiz, sabırsız"

Bunlar benim senelerce kendimi olduğuma inandırdığım sıfatlar.. Upuzun yıllar böyle olduğumu düşünürken, tembel olmadığımı (ki bu tembellik iş hayatında değil, daha çok akademik anlamda, lise yıllarından kalma bi his) yüksek lisanstan yüksek onur derecesiyle mezun olduğumda; maymun iştahlı olmadığımı sebat ettiğim, sonuna kadar tamamladığım el sanatları ve bilhassa da nazarlık tasarımlarımla vardığım noktada; beceriksiz olmadığımı, senelerce öyle olduğumun empoze edilmesine rağmen, teknolojik aletlerle barıştığım, şu son iki yılda ve tabii araba kullanma kabiliyetimin hiç de fena olmadığını gördüğümde; sabırsız olmadığımı da her muharrem ayında defalarca aşure pişirmeye başladığım senelerle birlikte anladım :) 

Ve insanın iyi ya da kötü yönleriyle kendini tanımasının, kendinin, vasıflarının, dezavantajlı yanlarının ya da yeteneklerinin farkına varıp, hayretler içinde kalmasının nasıl şahane bir şey olduğunu anlatamam. Dilerim hayat yolculuğunun çok daha başında varın siz bunun keyfine.. Kulak tıkayarak, aldırmayarak size dayatılan sıfatlara , "Bu biricik hayat benim, bu yolculuk benim, gölge etmeyin yeter." diyerek yürüyün özgürce.. 

31 Ekim 2022 Pazartesi

YÜREĞE BATAN DİKENLER

Avşa Yiğitler Köyü, sene muhtemel ‘95 falan. Yaz tatili, yıllık izindeyiz. Yıllarca gittik o köye, kuzenlerimle, arkadaşlarımla, düşünün o dönemin görece az maaşları nelere kadirdi  Ne maceralar yaşadık o şahane tatillerde bize kalsın onlar ama canım koyları, mis gibi denizi olan köyün bi kötü yanı deniz kestanesi bolluğuydu. Battı mı hiç ayağınıza bilmem. Benim battı, kaplayıverdi ayağımın altını dikenleri. Nasıl çıkacak? Tek tek değil, cımbızla değil. Tek çaresi var, o da zeytinyağı. Sürüyorsun, tek tek kendini dışarı atıyor dikenler. Böyle de kolay işte, bir anda geçiyor ızdırabın. Geçen aklıma geldi. Keşke dedim yüreğe batan dikenleri de böyle hızlıca, kolayca çıkarmaya yarayacak bi şey olsa. Sürsen hepsi tek tek çıksa kalbinden. Sen tek tek ayıklamaya, çıkarmaya uğraşırken büyüklü küçüklü dikenleri, yenileri ekleniyor çok zaman, bazıları da iyice derine işliyor. “Sabırla koruk helva olur.” derler, bazen olur, bazen olmaz, tartışmalı ama diyelim yapamadın, başedemedin dikenlerinle, o zaman da bi destek, bi yardım istemeli, ister profesyonellerden, ister yanımızdaki yöremizdekilerden. “El ver birlikte çıkaralım şunları yüreğimden” demeli. Nesimi gibi ya da “Şifa istemem balından, yeter dikenin batmasın” demeli. Bilemedim ama bu hayat bize paket olarak sunuluyor. İçinde neşe, keder, hüzün, sevinç, gözyaşı, heyecan, hayal kırıklığı, mutluluk hep bir arada. Ben çıkardım dikenlerimi tek tek. Başardığımı da strese bağlı hastalıkların seyrinden anlıyorum. Misal migren ataklarım çok azaldı, alerjik rinit nöbetleri iyice seyreldi ve kaşıntılı cilt alerjim neredeyse tamamen geçti. Huzur gerek bünyeye bunu anladım, tecrübe ettim. Size de yazayım istedim bunları. Ve biliyorum ki benden nazarlık bekleyenleriniz pek çok. Hafta sonu yapayım Yalova’da inşallah ama vallahi yazmak da beni en az nazarlık yapmak kadar heyecanlandırıyor, kalbimi çarptırıyor. Dilerim size de geçiyordur heyecanım. Not: Biliyorsunuz di mi kara dut lekesini sadece kendi yaprağı çıkarır. Doğaya mı daha çok bakmalı ilham için.. Dipnot: Sonbahar temalı annemle bir örnek eteklerimizi görmek için bakınız bayramda çekilmiş son kare. Dipnotun dibi: Ve tabii bir de fiziksel acılar var. Bir akşam rendelersin parmağını, başka bir akşam konserve kutusunda cırt diye kesiverirsin bir diğer parmağını. Kan revan içinde kalır ortalık ama ne gam, diğer acılara göre çabuk geçer, çabuk kapanır kesiklerin..

instagram adresim: @_esenaktas 





26 Ağustos 2022 Cuma

ESNAF DEDİĞİN..

Zaman zaman içinde esnaf geçen hikayelerimi okuyorsunuz. Esnafın nasıl mühim olduğunu, korunup, kollanması, yaşatılması gerektiğini, bakkalların, küçük esnafın AVM’lere kurban edilmemesi gerektiğini benim kadar sizler de biliyorsunuz. Misal hep alışveriş Zaman zaman içinde esnaf geçen hikayelerimi okuyorsunuz. Esnafın nasıl mühim olduğunu, korunup, kollanması, yaşatılması gerektiğini, bakkalların, küçük esnafın AVM’lere kurban edilmemesi gerektiğini benim kadar sizler de biliyorsunuz. Misal hep alışveriş yaptığın manav/balıkçı sana istediğiniz vermez ve der ki “abla sana onu vermeyeyim, sen yarın gel tazesini vereyim” olur, ben yarın geleyim.. Sabah erkenden uğrarım bazen işe giderken. Bakarım aradığım yok, o zaman derim ki “Siftah yaptınız mı?” derse ki “Yok” o zaman bozuk para bırakırım ki ilk müşteri siftahsız çıkmasın dükkandan. Sen daha pazarlığa niyetlenmemişken küsuratı almaz, “Paran yoksa sonra verirsin” der. Diyelim çıkışmadı da az bi şey eksik kaldı, çantanın dipsiz kuyusundaki bozukları ararken, “Bırak abla arama, helali hoş olsun.” der. Sen de “Eyvallah” dersin, hayırlı işler dilersin.. Kapanıyorlar bir bir. Dayanamıyorlar ve ben her kapanan dükkanda çok, pek çok üzülüyorum. Gözbebeğimiz onlar bizim. Yufkacı kapanırsa ne yaparım ben. Anneme her gidişte götürdüğüm yufkayı, Yalova’daki evin karşısındaki yufkacıdan değil de marketten mi alayım? Marketin paketli yufkasıyla, yufkacının günlük, tazecik yufkası bir mi? Gönül bağım var ki hem nasıl… Demiştim ya, aşureyi Yalova’daki apartmanın altındaki berbere, karşısındaki bakkala, yufkacıya dağıttım. Alışveriş eder, etmeyeceksem de sabahları günaydını, hayırlı işleri, kolay gelsini hiç esirgemem. Terzileri severim, ayakkabı tamircilerini, balıkçımı, kahvaltıcımı, yufkacımı, bakkalımı, cümle alışveriş yaptığım küçük esnafı sever, ayakta kalmaları için dua ederim. Bunu söylemekten çekiniyorum ama şöyle ki söylersem iyilik yayılır belki, bir belki iki kişi bile bunu yaparsa, dolaylı olarak da olsa iyiliğe vesile olurum belki… Üsküdar’da ara sokakta bir bakkal, görece dar gelirlilerin oturduğu bir mahalle, semtte. Diyelim bir şekilde sürpriz bi kazanç ya da gelir elde ettim, gidip diyorum ki “Kimin veresiye borcunu ödeyeyim?” “Ağrı’dan bi aile taşındı, kadın ve çocukları zor durumda” “Olur, ödeyeyim, biraz ferahlık olsun” adını bilmem, tanımam. Ağrı’lı kadın da beni bilmeyecek, tanımayacak” Şahane bir his. Köyde Cavit Bakkal’dan alışveriş ediyoruz Ramazan ayında. Çocuklar abur cubur alıyor. Dur dedim sorayım. Ki o Cavit Bakkal çocukluğumun bakkalı ve hep veresiye aldık yıllarca. Babamın- canım babamın- zaman zaman veresiye yazdırıp emekli maaşında kapattığı bakkal. Dedi ki “Suriyeli bi aile var!” Dedim “tamam”.. Çocuklarım da şahittir bu yardımlarıma ve hep tembihlerim “Siz de ilerde böyle böyle yardım edin etrafınıza e mi?” Veresiye defterini severiz, babamın, çocuklarıma “Yazdırın Cavit’e benim hesabıma” demesini nasıl özledim, nasıl…. Diliyorum ki, Rabbim gelirimi bereketlendirsin ki, elim hep başkalarına uzansın, buna fırsat olsun. Hayat dediğin bunca kısayken, varsın bizim gelirimiz, hayır için eksilsin. Ki esasen verdiğimden fazlası hep bir şekilde geldi, zenginleştim ki hem nasıl.. Gönül zenginliğimi ise hiiiç sormayın  yaptığın manav/balıkçı sana istediğiniz vermez ve der ki “abla sana onu vermeyeyim, sen yarın gel tazesini vereyim” olur, ben yarın geleyim.. Sabah erkenden uğrarım bazen işe giderken. Bakarım aradığım yok, o zaman derim ki “Siftah yaptınız mı?” derse ki “Yok” o zaman bozuk para bırakırım ki ilk müşteri siftahsız çıkmasın dükkandan. Sen daha pazarlığa niyetlenmemişken küsuratı almaz, “Paran yoksa sonra verirsin” der. Diyelim çıkışmadı da az bi şey eksik kaldı, çantanın dipsiz kuyusundaki bozukları ararken, “Bırak abla arama, helali hoş olsun.” der. Sen de “Eyvallah” dersin, hayırlı işler dilersin.. Kapanıyorlar bir bir. Dayanamıyorlar ve ben her kapanan dükkanda çok, pek çok üzülüyorum. Gözbebeğimiz onlar bizim. Yufkacı kapanırsa ne yaparım ben. Anneme her gidişte götürdüğüm yufkayı, Yalova’daki evin karşısındaki yufkacıdan değil de marketten mi alayım? Marketin paketli yufkasıyla, yufkacının günlük, tazecik yufkası bir mi? Gönül bağım var ki hem nasıl… Demiştim ya, aşureyi Yalova’daki apartmanın altındaki berbere, karşısındaki bakkala, yufkacıya dağıttım. Alışveriş eder, etmeyeceksem de sabahları günaydını, hayırlı işleri, kolay gelsini hiç esirgemem. Terzileri severim, ayakkabı tamircilerini, balıkçımı, kahvaltıcımı, yufkacımı, bakkalımı, cümle alışveriş yaptığım küçük esnafı sever, ayakta kalmaları için dua ederim. Bunu söylemekten çekiniyorum ama şöyle ki söylersem iyilik yayılır belki, bir belki iki kişi bile bunu yaparsa, dolaylı olarak da olsa iyiliğe vesile olurum belki… Üsküdar’da ara sokakta bir bakkal, görece dar gelirlilerin oturduğu bir mahalle, semtte. Diyelim bir şekilde sürpriz bi kazanç ya da gelir elde ettim, gidip diyorum ki “Kimin veresiye borcunu ödeyeyim?” “Ağrı’dan bi aile taşındı, kadın ve çocukları zor durumda” “Olur, ödeyeyim, biraz ferahlık olsun” adını bilmem, tanımam. Ağrı’lı kadın da beni bilmeyecek, tanımayacak” Şahane bir his. Köyde Cavit Bakkal’dan alışveriş ediyoruz Ramazan ayında. Çocuklar abur cubur alıyor. Dur dedim sorayım. Ki o Cavit Bakkal çocukluğumun bakkalı ve hep veresiye aldık yıllarca. Babamın- canım babamın- zaman zaman veresiye yazdırıp emekli maaşında kapattığı bakkal. Dedi ki “Suriyeli bi aile var!” Dedim “tamam”.. Çocuklarım da şahittir bu yardımlarıma ve hep tembihlerim “Siz de ilerde böyle böyle yardım edin etrafınıza e mi?” Veresiye defterini severiz, babamın, çocuklarıma “Yazdırın Cavit’e benim hesabıma” demesini nasıl özledim, nasıl…. Diliyorum ki, Rabbim gelirimi bereketlendirsin ki, elim hep başkalarına uzansın, buna fırsat olsun. Hayat dediğin bunca kısayken, varsın bizim gelirimiz, hayır için eksilsin. Ki esasen verdiğimden fazlası hep bir şekilde geldi, zenginleştim ki hem nasıl.. Gönül zenginliğimi ise hiiiç sormayın.. Muhabbetle..

26 Temmuz 2022 Salı

KOZA

Çok yetenekliymiş ananem. 40'lı yaşlarının başında yummuş gözlerini hayata. Geride 7 çocuk bırakarak. Çok yetenekli, çalışkan, gayretli ananemi, annemden dinliyorum zaman zaman. Güçlü, dirayetli, çocuklarının her türlü ihtiyacını eksiksiz karşılayan, misler gibi bakan bir kadınmış. İpekböcekçiliği bile yapmış. Koza örmeyi ondan miras almışım ben de demek. Benim kozam ipekböceklerininkinden farklı ama benimki de koza işte, bildiğin koza. Dar zamanları içinde atlattığım, korunaklı, şeffaf, ferah, huzurlu bir koza. Darlandıkça içine saklandığım, saklanırken yanıma malzemelerimi de alarak başta elişleri, sonraları nazarlıklar tasarladığım kozam. Bir yandan da her şeyi unuttuğum, dışarıdaki dertleri dışarıda bıraktığım, bu sayede de akıl sağlığımı koruyarak, herkesin şaşırdığı pozitifliğime sığınarak günlerimi, gecelerimi geçirdiğim canım kozam. Anane keşke tanıyabilseydim seni, senden bana geçen genleri keşke sen de görseydin. Senin kozan benim kozam, renkli, neşeli ve mutlu.. Gürültüden, kavgadan, psikolojik şiddetten, envai çeşit huzursuzluktan kaçtığım kozamı bir müddettir bozdum. Şimdi benim kozam huzurlu, sakin yuvam, evim... Ve söz veriyorum kendime, bir başka kozaya daha ihtiyaç duyacak, yeni kozalar örecek bir hayat yaşamayacağım bundan gayrı inşallah.. Yaşatmasın Rabbim..

27 Mayıs 2022 Cuma

MEĞER BEN..

Meğer ben tek başıma iğneden ipliğe yeni bir ev kurar, kurduğum evi yuva yapar, çekip çevirebilir, eksikleri tamamlar, küçük tamir işlerini yapar, bozulanları yenisiyle değiştirir, değiştiremediklerim için yardımla tüm sorunları çözermişim. Çocukların ikisini getirir, götürür, toplantılarına katılır, ikisine birden yetebilirmişim. Evi temizler, çamaşırları yıkar, asar, yemek yapar, evin de bütün ihtiyaçlarına yetebilirmişim. Araba kullanmayı becerir, tüm o kıskandığım kadınlar gibi arabayla güzelce gider gelir, çocukları istedikleri yerlere götürür, falsosuz eve getirirmişim. Sağım solum karışsa da, geri viteste tersim dönse de, bunların araba kullanmaya engel olmadığını idrakla, daha güzeline niyet ederek, tecrübe ederek daha iyisine varacağımı biliyorum artık. Şimdilerde, başta çocuklarıma, sonra ihtiyacı olan herkese diyorum ki; sen istersen dünyaları başarırsın. "Yapamazsın, başaramazsın, beceremezsin, bensiz bir hiçsin" diyenlere cevabınız te en baştan, ilk seferden "bi git yaa, senden önce de vardım, yaşadım, başardım, senden sonra da aynısını yapmaya muktedirim. Gölge etme yeter!" demek olsun. Kendi kıymetinizi siz bilmezseniz, çevrenizdekiler hiç bilmez.. Gölge etmeyen, yüreklendiren, cesaretlendiren, teşvik edenlerle dolsun etrafımız bundan gayrı.. Muhabbetle..

5 Mayıs 2022 Perşembe

HOŞGEL HIDRELLEZ

Bayramda zeytinyağlı sarma, lokum (cevizli ekmek) karalahana, baklava ve dahi ne gelirse sofraya yedim. Misler gibi yedim, afiyetle, zerre sakınmadan, güzelce, şifa olsun diye diye. Döndüm geldim, tartıya çıkarken dedim kesin 2 kilo cepte! Yanıldım zira bir mucize olmuş ve ben gittiğim kiloyla dönmüşüm ;) Yoga var çarşambaları. Kaçırmamaya çalışıyorum. Dün akşam da gittim. Toplamda yarım saat kadar sürüyor, ilk 20 dakikası hareketler, denge vs. Son 10 dakikası da nefes egzersizi, uzanarak, usul usul, nefese odaklanarak geçen bir zaman dilimi. Hoca nefesinize odaklanın, başka şey düşünmeyin dedikçe, baharlık montu kuru temizlemeye vermek en iyisi, yoksa kaz tüyü caanım yeleği olduğu gibi bunu da mahvedeceksin makinada yıkayarak.. Ali Deniz bu akşam yıkanacak, illa yıkanacak, unutmayayım, gider gitmez, 50 kez tekrar sürecini başlatayım, çatlasam da 23.30 civarı girmiş olacak nasılsa banyoya. Yol da iyiydi bak, Pendik'ten eve sahilden sahilden, sonra Bağdat caddesinden ne de güzel geldim arabayla. Zor değilmiş yahu, şehir içindeki yaya ve araç trafiğine nazaran kolay bile denebilir. Hep o güzergahı kullanayım. Köfteleri İzmir köfte yapacaktım ama dur yaa, kızartma olarak yesinler bugün, yanına da pilav var nasılsa boşver şimdi uğraşma bu saatten sonra sulu yemek yapmaya. Vesaire mevzular hocam. Hı-hı, evet evet, çok akıştayım, nefesime odaklandım, zinhar başka mevzu yok kafamda.. Bitti mi, ne çabuk? Tam da çamaşırları yıkasak yağmur yine yağar mı acaba, yoksa yarına mı kalsa kısmındaydım :)) Hıdrellez geldi çok şükür. Gelirken sıcak havaları da getirseydi iyiydi. Günlerdir kapalı ve yağmurlu hava. Gerçi şikayet etmemem lazım, yaz sıcaklarını sevmiyorum hiç. Hıdrellez bolluk ve bereket getirsin inşallah yuvalarımıza. Şifa dileyene şifa getirsin, dertlere derman olsun inşallah.. 10 yıldır her Hıdrellez yaptığım gibi 40 ayrı karınca yuvasından toprak alıp, küçük paketler halinde hazırlayıp dağıtayım yine. Bir sonraki hıdrelleze kadar saklayalım cüzdanlarımızda, bereketlendirsin kesemizi yine inşallah.. Hıdrellez geleneklerinden bağımsız, inandığım şeyler fayda sağlıyor bana. Zoraki yaptığım, başkasının tavsiyesiyle yaptığım, hadi bunu da bir deneyeyim dediğim ama çok da aklıma yatmadan tereddütle yaptıklarımdan fayda görmedim bugüne dek... Karınca toprağına gelecek olursak, çok inanıyorum tabii bu Hıdrellez ritüeline. Bir de geceden mutfak dolaplarını, çekmecelerini açık bırakıyorum.. Sen her neye iknaysan, her ne ise aklına yatan onu yap tabii, hadi inşallah kabul olsun tüm dilekler..
Evime, mutfağıma, gelirime İlyas peygamberin duası, tıkanmış, yavaşlamış, durmuş işlerime Hızır'ın eli değsin. Bedenime, sağlığıma buluşmalarının gücü aksın Hayatıma neşe, keyif, huzur ve bereketin hayırlısı gelsin.

20 Nisan 2022 Çarşamba

SPOR SALONUNDAN BİLDİRİYORUM!

Aralık'21 son hafta kendime yeni yıl hediyesi olarak aldığım bir yıllık spor salonu üyeliğim sayesinde haftada en az 4 gün gibi spordayım. Haftada bir yoga, iki gibi de pilates derslerine katılıyorum. Bunların dışında gittiğim günler 20' yürüme bandında hızlıca (6 seviyesinde) yürüyorum. Sonrasında da kol ve bacak çalıştıran aletleri sırasıyla 2'şer tur (10'lu tekrar) yapıyorum. Bu kadar sporla, 4 aya yakın sürede verdiğim kilo 5,5. Rejim yapmıyorum ama pilav, makarna ve ekmek çok az yiyorum. Yemeklerin porsiyonlarını küçük tutuyorum (Anneme gidince değil tabii) Eskisi kadar geceleri çay yanında kek/tatlı gibi şeyler de yemiyorum. Hem çok canım istemiyor hem de spordan gelince günah diyorum şimdi, o kadar hareketin üstüne bi dur da bari azcık müsaade et ki, yağların kasa dönüşsün. Dönüşür mü onu da bilmiyorum açıkcası. Gerçi spor hocalarından birinin telefonuma yüklediği videoları yapmam gerekiyordu ama yap(a)madım çünkü çok sıkılıyorum tek başıma videoya baka baka hareket yapmaya. Benimki hafif spor zira spor salonuna gelenleri izlerken nasıl canla başla, aşk ve terle çalıştıklarını gördükçe, seninki iyice fasulyeden diyorum kendi kendime :) Olsun, varsın bu kadarı olsun. Ben memnunum halimden. Bir miktar zayıflamaktı asıl niyetim lakin ondan da önemlisi, hipotroidi hastası olduğum için kemiklerime iyi bakmam lazım. Hareket etmem lazım ki, etrafımdaki canım kadınlar (teyzemler) gibi kırıkla, kemik erimesinden mütevellit ağrılarla uğraşmayayım yaşlanınca. Spor güzel şey yahu. Spotify listemdeki şarkılar/türküler eşliğinde, kimi zaman youtube'dan dinlediğim Nasıl olunur larla, mekanın sahibine geldik yahut gör beni videolarıyla kendime bir alan, bir güzel teneffüs olanağı. Ki bayılırım böyle yalnız ve keyifli zamanlar yaratmaya.. Bir de omuz ağrılarım hafifledi, aletleri çalışırken sırtımın gerilmesi, kemiklerimin uzaması esnasındaki hisler de şahane. Evvelden hiç mekik çekemezken, sırtımı yerden kaldıramazken, geçen bi baktım mekik çekebiliyorum artık. Pek mutlu oldum. Devam öyleyse. Spor salonu ile evin arası 200 mt. Bu sefer çok şükür sebat ettim sporda. Afferin bana! O değil de salondaki o kadınlar onca zor hareketi, ellerinde ağırlıkla nasıl yapabiliyorlar, valla pes! Helal tabii bir de..

5 Nisan 2022 Salı

GÜZEL SÖZLER

"Dünyada olabilecek her bir olay için misal aleminde sayısız ihtimal uyur. Siz ağzınızdan çıkardığınız sözlerle o ihtimalleri uyandırırsınız. Güzel kelimeler söyleyin ki güzel ihtimaller uyansın. İnsanın kaderine müdahalesi buradadır." Mevlana Arkadaşım Zehra paylaşmış bu güzel sözü instagramda. Ki Zehracım hep güzel, pozitif, insana umut veren paylaşımlar yapar. Evvelden çok okurdu bloğumu. Çocuklarımız ilkokulun ilk yıllarındayken bilhassa. Belki yine okur :) İşte bu güzel sözler, uzunca zamandır düşündüğüm şeyleri yazıya dökme fırsatı verdi. Şöyle ki; temenni, dilek, tebrik cümleleri içinde son derece iyi niyetle de söylense, olumsuz kelimeler geçti mi modum düşüyor bir anda. Misal araba aldın, "Güle güle kullan, kazasız, belasız inşallah" dedi mi bi arkadaşım, "içimden ah diyorum, kaza-bela" olmasın tabii ama böyle demesek mi?" Bu cümleyi olumlu nasıl dersek ben ya da her kimse bi ürpermeden karşılar. "Güle güle, iyi günlerde kullan arabanı, hayırlı olsun, yolların hep açık olsun, feraha çıksın" gibi gibi mesela. Ya da yeni bir işe girişen, işe başlayan birine "Hayırlı olsun, Allah utandırmasın" denir ya, niye ki? Utandırmaz Allah bence yahu, kul utandırır bilakis.. Ya da diyelim nişanlanan, evlenen birine "Allah bozmasın, Allah ayırmasın!" yerine kısacık bi "Mutluluklar" dilemek ya da klasik "Allah bir yastıkta kocatsın, ömürlük olsun mutluluğunuz" demek daha hoş gelmiyor mu kulağa ve kalbe sizce de. Çocuklarla ilgili de aynı mesela, "Allah acılarını göstermesin!" dediğinde biri çok çok üzülüyorum ben, kalbim çarpıyor. Güzel kelimelerle konuşalım, olumlu, sevgi dolu kelimelerle temennilerde bulunalım ki, olumsuzu (niyetimiz tam tersi iken üstelik) çağırmış olmayalım. Hem bin yıllık hikayedir, sözler, sesler kaybolmaz, boşlukta asılı kalır. Allah muhafaza titreşip duran bunca olumsuz kelimeler dizini, Mevlana'nın çok da güzel anlattığı şekilde, misal alemindeki uyuyan ihtimalleri uyandırmasın..

28 Mart 2022 Pazartesi

GÜVEN GENİ!

Buldum sonunda! İg'de epey önce yayınladığım arabanın anahtarını adını bilmediğim birine zerre tereddütsüz vermemle ilgili yazdıklarıma gelen "Ne cesaret! Nasıl verirsin tanımadığın birine anahtarı! Ruhsatı da verseydin bari!" yorumlarını okuyunca bi şaşırdım. Benim için çok doğal, çok normal olan başkasına nasıl böyle sakıncalı, garip geliyordu. Düşündüm düşündüm ve buldum nihayet. Tamamen genlerden kaynaklı bu durum. Atalarımdan bana geçen genlerden sebep. Bu kanıya nasıl vardım peki? Şöyle ki, annemin anlattığı çocukluğuyla ilgili bir hikaye böyle düşünmeme sebep oldu. Aklıma gelince o hikaye "Tamam dedim, budur sebep!" Anlatayım size de,  annem küçükken, muhtemeldir en çok 8-9 yaşlarındayken (yani muhtemeldir 1950'ler), ananem, köye yazları tatile gelen İstanbullu terzi kadınla birlikte, elbise dikmesi için Yalova'dan İstanbul'a gönderiyor annemi. Ananemle birlikte dedem de buna rıza gösteriyor ki, annem bir kaç günlüğüne elbisesi hazır olana kadar İstanbul'da kalıyor. Telefon yok, ulaşılabilecek, hemen gidip alınabilecek bir yer değil. Ulaşım imkanları o zaman kısıtlı. Şimdi düşünün siz çocuğunuzu akrabanız olmayan, yakınınız, ahbabınız olmayan biriyle, kıyafet dikilmesi için deniz aşırı bir şehre, üstelik yatılı gönderir misiniz? Göndermiş ananem. İşte bende de o gen varsa demek. "Güvenmek" geni biraz fazla gelişmişse demek. Dedem de öyleymiş dedim ya, onu da biraz açayım. Babam Tuncelili bir kürt, annem Batum göçmeni, Yalovalı bir laz. Bir ay içinde nişanlanıp evlenmişler 1969 senesinde. Dedem bırak yabancı bir kürde kızını vermeyi, 1 ay gibi kısa zamanda evlenmelerine de itiraz etmemiş. Yetmemiş, teyzem de amcamla evlenmiş. En büyük teyzem de yine İstanbul'dan yazları tatile gelen bir ailenin oğluyla yani bir yabancıyla evlenmiş. Düşünsenize hem dedem hem ananem 1950'lerin Türkiye'sinde böyleyken benim için ne kolay, ne sıradan bir şey arabanın anahtarını tanımadığım birine teslim etmek, tanımadıklarıma kolayca güvenmek :) Aksini görünceye kadar herkes güvenilir herkes "iyi" benim için..  Annem ve babam da çocuklarına, çocuklarının tercihlerine hep güvendi ve destekledi. Şanslıyız yani bu konuda.   Bilmem benden çocuklarıma ne kadar geçti bu "güven geni" ama dilerim en az benim kadar şanslı olsunlar ve hep iyilerle karşılaşsınlar inşallah.. 
Not: Yok, bir daha vermedim anahtarı yabancılara! Gerekmedi çünkü :)

ARABANIN ANAHTARI

Anahtar yok! Arabanın anahtarı yok. Neden çünkü adama verdim. Hangi adama? Adı Cem olana! Başkaca bilgim yok. Arabanın yeri belli. Adamın da yeri belli, bir de adı belli. Belli olanlar sadece bunlar. Günlerdir arabayı parkettim yerin yanındaki şantiyedeki o adamı tanımıyorum. Tanımadığım adama arabanın anahtarını verdim. Yok telefon numarasını almadım. Evet evet kendi telefonumu ve adımı yazdım da verdim anahtarı. Dedim dursun sizde, gelir alırım, gelir de sizi bulamazsam yedek anahtarım var onunla hallederim sorun değil. Yeter ki bu araba bu düzde dursun şimdi. Arkasına parkettiğim minübüs çıkmak isterse siz bi zahmet çekin arabamı, sonra “benim” park yerime yine koyun lütfen ama geri geri düz çıkıp yan sokağa kıvrılıp kolaylıkla çıkacağım şekilde. Zahmet olacak size de.. Olsun olsun hiç sıkıntı değil, yedeği var anahtarın. Ne olur ki en çok yahu! Şoförlüğü varmış, varsın benim gibi acemi olsun –ki Nehirim dün dedi ki, “Anne, bu kadar kısa zamanda bu kadar iyi kullanmanı beklemiyordum, sanki bir yıldır kullanıyor gibisin.”- kenarı sürter en çok, sürtsün, çizilsin, hiiç zararı yok. Kimseye bir şey olmasın da araba mühim değil, ikinci el ya zaten, var mı ötesi. Büyüyünce sıfır alana kadar bu araba beni ustalaştırana kadar çizilecek elbet. Bilmiyorum, hiç aramadı Cem bey, arar belki diye gözüm telefonda. Aramaz inşallah, güzelce kendi yerinde dursun araba. Oraya bi kocaman duba bulmak en iyisi. Dubaya da yazmalı “Esenin Yeri” olmaz mı, var mı sahi dubacı tanıdığınız. Gelelim güzel havadislere. Park etmek bir kenarda dursun. Biz olanlara bakalım. Sabahları bazen hem Nehir’i iskeleye hem Ali Deniz’i okuluna bırakıyorum günlerdir. Bazen Nehir’i dershane dönüşü alıyorum da. Gitmeler, gelmeler, sinyaller, dönüşler, sinyaller âliyyül-âlâ. Ne zamana kadar bu güzergâh derseniz bilmiyorum vallahi ama geçen Pazar çocukları Kuzguncuk’a götürdüm sahilden. Eve dönüşte navigasyonla İcadiye tarafından, yani aralardan, yokuşlardan döndük. Beni bi görmen lazım, sanki o dar sokaklar her gün geçtiğim benim muhitim. Işıklarda durmak, yokuşsa, kaydıran arabamı, arkadaki arabaya çarpmamak için el freniyle kalkmak, çocuk oyuncağı yahu! Ezcümle “bebeleri pistten alalım” :) Sahi yaaa, var mı güzel park öğreten bildiğiniz (sabırlı) bi direksiyon hocası :) Dipnot: Yahu göze geleceğim şimdi, lütfen yürekten “Maşallah” diyin içinizden ;) Enbidipnot: Geçen hafta bu yazıyı ig'de yayınladıktan sonra arkadaşım yazdı ve bir direksiyon hocası önerdi. Perşembe günü alacağım inşallah park etme dersini :) Şans dileyin bana..

21 Mart 2022 Pazartesi

COVID'ın getirdiği..

11 Kasım 2020 Çarşamba, unutmayacağım günlerden biri. Covid pozitif olduğumu öğrendiğim gün. O sabah pandeminin başladığı günden beri ilk kez bi gariplik olduğunu anladım bedenimde. Yorgunluk değil, halsizlik de tam değil ama beynim bir şekilde uyardı ve öğlen arasında hastaneye gidip test yaptırdım. İlk kez yaptırdığım testin sonucu gece yarısına doğru çıktı, telefon ekranından gördüm ve çok eminken negatif olacağına çıkan sonuca inanamadım bir müddet. Sonrası 10 günü karantina olmak üzere 14 gün ev hapsi. Ki o hapislikten de hiç şikayet etmedim. Netflix den Bir Başkadır ve Anne with A izledim günler boyunca. Alerjik bünyeliler covid i hafif atlatır tezi bende işledi ve gerçekten de hafif atlattım çok şükür. Zaman zaman artan kas ağrısı, halsizlik ile geçti günler. Bugün iyiyim derken ertesi gün biraz halsizim diyerek. Ama ateş yok, öksürük yok, tat/koku kaybı neredeyse hiç yok.. Hastalık geçti gitti çok şükür ama bu 14 günlük sürede bir başıma çok düşündüm. Öyle böyle değil ama. Varoluş amacım, yaşantım, hızla geçip giden günlerim, huzursuzluklarım, pişmanlıklarım, geçer, düzelir diye ertelediklerim, üstünü örtüp, uykuya yatırdığım sorunlarım.. Her birini tek tek düşündüm, tarttım ve nihayetinde bir karara vardım. Kasımın 20'sinde büyük ölçüde bir karara varmıştım lakin bu karara varırken bana kılavuzluk eden psikiyatrist hocam eşiği atlamamı sağladı. Hayatımın pek azını anlatmama rağmen, ayna tuttu bana ve bir anlamda uyandırdı. Ne zormuş o eşiği atlamak, atlayabilmek. Sonrası çok şükür, tek tek, sırasıyla yoluna girdi, giriyor..18 yıllık evliliğimiz bitti, gitti.. Hayırlısı olsun diye dua ettim hep, oldu da çok şükür. İyiyim, iyiyiz, huzurluyuz, gözümde büyüttüğüm tüm aşamaları tek tek, sabırla geçtim. Hakkım olan şeyler için vazgeçmek istemediğim, direndiğim zamanlar yıpratıycı lakin. "Tamam yahu, madem öyle vazgeçtim, kalsın, eksik olsun, hesabımı ahirete bıraktım" dediğim anda vazgeçtiğim şeylerin yeri doldu çok şükür. 50 yıldır elimi hiç bırakmayan Rabbim, işlerimi hep kolaylaştırdığı gibi bu kez de kolaylaştırdı. 1 yıl boyunca, sokağa çıkma yasağına rağmen her hafta sonunu Yalova'daki evde geçirdim. Cuma'dan gidip, Pazartesi sabahına kadar oradaydım. Bu süreçte tüm evliliğim boyunca gördüğümden daha çok gördüm annemi, daha çok birlikte olduk. Hiç yorulmadım, hiç üşenmedim 1 yıl boyunca gidip gelmelerden.. Çok şükür bana zorluk yok bu bedensel yorgunluklarda, gayretim var, çabam var, hevesim ve yaşam enerjim de.. Diyorlar ki, maşallah sana, ne güzel atlattın bu süreci. Destek almadan, depresyona girmeden, çok bunalmadan ve bunaltmadan geçti gitti.. Nihayet, Haziran 2021'den beri ayrı evlerde yaşadığımız süreci Aralık 2021'de anlaşmalı olarak resmen boşanarak bitirdik. 10 aydır başka bir hayat tecrübe ettiğim. 65 metrekare kiralık bir evde, iki çocukla, sıkışık ama nasıl huzurlu, nasıl miss.. Daim olsun diyeyim huzurumuz, esenliğimiz.. Pandemide 3 yıla yakın hissettiğimiz tüm negatif, karanlık, kasvetli duyguların, kayıpların, fakirleşmenin ve daha pek çok olumsuz duygunun yanında bana verdiği cesareti, iç hesaplaşmayı; ertelenen, bir türlü nihayete erdirilemeyen evliliğimin bitiş kararıyla hatırlayacağım. Şer bildiğimizin hayır olduğunu bir kez daha idrak ettiğim bir dönem olarak bir de.. Canım eniştem vefatından kısa bir zaman önce bu ayrılıkla ilgili sohbetimizde bana aşağıdaki dizeleri okumuştu. Ne iyi gelmişti. Nurlarda uyusun.. Hak, şerleri hayr eyler, Zannetmeki gayr eyler, Ârif ânı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse, güzel eyler... Dipnot: Yazayım diyorum yine bloğa, umarım kısa süreli bir heves olmaktan öteye geçsin bu dileğim.

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.