Ne var bu yoğurdun altında? Mantı değil, makarna değil, pilav değil ;) Bu yoğurdun altında yumurta var sevgili okur!
Bu ÇILBIR, tadından yenmeyen güzelim çılbır bu, hani kocanız biten nakışlı dolmanın ardından ya da yaptığınız zahmetli bir yemeğin ardından soracak ya size "Hanım hanım bugün hangi şahane yemeği yaptın?" diye. Siz de o vakit diyeceksiniz ki "Adam adam, ömrüm mutfakta yemek yapmakla, sizi doyurmakla geçti! Bugün yemeğe ayıracağım vakti hobilerime ayırdım, buyrun bakalım size de 5 dakkada ÇILBIR yapıverdim." :)))
Bişey demez ki koca kişisi, hiçbişeycik demez, hem böyle güzel yemeğe can kurban, bunu bulamayanlar var adam :))
Şöyle yapıyoruz, kişi başı en az ikişer yumurtayı, geniş bir sahanda kaynayan suya kırıveriyoruz (amman sarıları dağılmasın) Sonra o usul usul kısık ateşte kaynarken-tuzunu da eklediniz di mi- biz bir yandan yoğurdu sarmısakla (sarmısaksız olmaz, çok rica ediyorum yani!) hemhal ediyoruz. Pişti mi iyice yumurtalar, delikli kevgirle hooop servis tabağına, sonra üstüne bir güzel bol bol yoğurt döküyoruz... Asıl önemli mevzuya geldik şimdi, burda biraz özen ve yaratıcılık istiyorum sevgili okur, sosunu hazırlıyoruz, ben tereyağına ev salçası (Teşekkürler Gönül'ün kayınvalidesi) pul biber ve sumak ekledim, onlar tereyağında hafif kavrulunca da yoğurdun üstüne cozur cozur döktüm en üstüne de bir güzel nane, mis oldu mis (farkındasınız di mi zahmetli-kolay ne yaparsam yapayım misss oluyor :)) )
Siz artık gönlünüz ne çekerse onu koyun üstüne ve o baharatların bir yumurtayı nasıl da şahane yaptığını kendiniz tecrübe edin lütfen :) İşte bu yemekten çaldığınız vakit de size, çocuklarla oynama, biraz daha etamin, azcık daha keçe, şekerleme ya da paşa gönlünüz ne istiyorsa o olarak geri dönüyor...
Yine mi dediniz di mi, yine mi mantar ev, evet yine ama bunu size göstermek için yapmadım, bunu kime gösteriyorum biliyor musunuz, o çok bilmiş, kötü kalpli
BİR DOST'a, hani demişti ya "Yaratıcılık yok diye! İşte şimdi gösteriyorum çatıdaki karları...
Ve kalbin üstündeki uğur böcüğünü, gör bakalım yaratıcılık var mı yok mu :p
Bu da sana KAPAK OLSUN bir dost...
(Evet Ela'cım bu güzel kırmızı mantar ev senin ;) )
Canım aynam benim, Allah senin yokluğunu göstermesin, çok lazımsın bana çoook..... Ruhumun tecellisisin sen güzel ayna, renkli, karmançorman, bayram yeri gibi....
Keçelerle bu kadar muhabbet, canım etaminimi bana küsecek duruma getirdi :( E ben de çok özledim kendilerini, başlayalım yeniden çarpılara bismillah diyerek, çabucak bitmesini dileyerek... Keçeler bir kenarda sıralarını beklesinler ;)
Nakışım tamamlandığında bakalım kasnağın içi ne söyleyecek bize, bakalım son halini beğenecek misiniz...
Gece olmuş, hayret çocukların ikisi de 23.00 itibariyle uykuda, koca kişisiyle bir güzel sahlep keyfi, bol tarçınlı, zarif fincanlarla...
Aloş geldi bize, sık sık geliyor zaten, Nehir'lerin sınıfının meşhur ALOŞ'u bu gördüğünüz sevimli ayıcık, Nehir buna da canlı muamelesi yapıyor, geçen karda, Nehir'e kartopu atarken, elindeki Aloş'a isapet ettirmişim de burnu kırılmış, tüh tüh... Geceleri güzelce örtüyor üstünü, sabah kalkınca önce ona günaydın, yemek yerken bir kaşık da ona ;) Anne Aloş'a da iyi geceler desene.....