30 Nisan 2014 Çarşamba

GELİNCİKLİ KEÇE ÇANTA-UNUTULAN PEK ÇOK NOT EŞLİĞİNDE...


 Tatil dönüşü sana bir sürü fotoğraf gösterdim, bir sürü de anlattım ama buna rağmen bir sürü de unuttuğum şey oldu! E şimdi bu unuttuklarımı tarihin tozlu sayfalarına gömersem sana günah ;) Onları, yani unuttuklarımı sana anlatacağım ama en en en ilkin dün gece yaptığım gelincikli çantamı göstermeden hayatta olmaz sevgili okur, bak bi, bak da sen söyle bu gelinciklere bu kadar takmakta haksız mıyım? Ki evde daha ne çok var bu çiçeklerden ve yenilerini yapmak için de ne çok kurdele aldım renk renk bir bilsen! Kesin deli dersin, deme lütfen ;) Keşke her delilik böyle olsa sevgili okur keşke herkes eşine dostuna sardıracağına böyle işlere taksa kafayı ;) Di mi???



GELİNCİKLİ KEÇE ÇANTA
Dükkan'da
(Yani dükkanda derken, değil aslında, bir arkadaşım aldı ablası için, Anneler Günü hediyesi diye ;)  O bakımdan beğenen olursa yine yaparım ama yüzde yüz aynısını yapamayabilirim ;)
Bu seferkini farklı yaptım, bak saplarını dışardan, saplarının üstünü de güllerden yaptım, gelincikler beyaz zeminde güzel olur diye düşünüp beyaz bir çanta tasarladım. 

KEÇE ÇANTA
Gelinciklerin saplarını bu sefer siyah iple (Domino 8 numara) işledim Ki onu da gelincikleri yapıştırmadan önce (ki tecrübe ettim, önce çiçekleri yapıştırırsam ip habire çiçeklerin boynuna dolanıyor!), keçeyi kurşun kalemle çizmek marifetiyle yaptım, iğne ardı yine ;) Ben bu iğne ardını çok sevdim. Hep diyorum ya, yeteneksizim nakış-dikiş konusunda, bir de yetenek olsaydı, sen asıl o zaman görürdün bu fakir kulunu  ;)

GELİNCİKLİ KEÇE ÇANTA
Yine yuvarlak şekil yaptım çantayı, yine ön ve arka parçanın arasına bir bütün uzun şeridi diktim (5 cm kadar) yine yukarı doğru daraldı çantanın şekli, ki aslına bakarsan bu şekiller, formlar vs. sen ne istiyorsan o, diyelim yuvarlak istedin, bul bir büyük yuvarlak evden, bak etrafına, geniş ağızlı yuvarlak ne bulursan o sana kalıp işte sevgili okur, sen gönül gözünü de açarsan azcık gör bak ne çok ilham kaynağı, ne çok malzeme etrafında (yok, benimki o kadar da açık değil sanırım, yani "şimdilik")



YAKMA ÇİÇEKLER
Dedim ki "Gönüllüler bir adım öne kızlar" işte ben böyle seslenince, yukarıdaki çantada gördüğün gelincikler fırlayıverdi bir adım öne :) 

YALOVA'DAN
İlk karedeki anne at ve yavrusu (babası mıydı ki acaba, yok canım kesin annesi!) Yalova'daki derenin kenarından, çok uzun zamandır bu kadar küçük tay görmemiştim, çok hoşuma gitti, sen de gör istedim. Sonraki kareler Termal'den, hamam dönüşü çektim, yine çok güzeldi hamam, yine yeniden doğmuş gibi hafifletti beni :) 


Tarihi Çınaraltı'ndan bir kare var orda, hiç gittin mi Termal'e bilmem ama gidersen o çınarın altında bir çay ısmarla kendine mutlaka, e mi?

Geçenlerde Refika'nın Mutfağı'nın Refika'sı yenilebilen çiçeklerden bahsediyordu yazısında. O zaman tuhaf gelmişti azcık anlattıkları, sonra bu köy seyahatinde de benim bunu tuhaf bulmam çok tuhaf geldi bana (ki haklısın Türkçeyi katletmiş durumdayım şu anda bu cümleyle!) çünkü aklıma geldi ki biz de çocukken yerdik çiçeklerden. Bana bunu hatırlatan da Nehir'in Şevval'le klasik bakkal ziyaretinden (büyüdü artık, neredeyse yarım kilometrelik bakkala gitmesine izin veriyorum, yalnız değil elbet) dönüşte "Anne bunlar yeniyomuş, öyle mi?" diye getirdiği bir salkım akasya oldu. İlk karede gördüğün Akasya'dan yedin mi hiç bilmem, yemediysen dene mutlaka, şekerli güzel bir tadı var, seveceksin bence!
Sonra bir de hanımeli var elbette, bir damlacık balını itinayla çıkardığımız, güzel, şekerli hanımeli :) Senin yediğin çiçek var mı peki çocukluğundan aklında kalan?

ELMALI KEK-KREP
Kalıbıma söz verdim biliyorsun, daha önce keki parçaladığı için yerdiğim gibi, böyle tastamam verdiğinde de onu sana öveceğime söz vermiştim kendisine. Çünkü sadece yermek "arsız" yapar, hem insanı, hem kek kalıbını, yani dengeyi iyi korumak lazım, aynen insanda olduğu gibi, gerektiğinde sonuna kadar övmesini bileceksin, teşekkür etmesini, göklere çıkarmasını ;) Bu bakımdan bir kez daha çok teşekkür ediyorum kendisine, güzel yanaklarından öpüyorum, başarılarının devamını diliyorum :)
Dün Yalova'dan gelince yaptım bu keki ve o gördüğün krebi, ki onun adı lalanga aslında ;) Çocuklar çok seviyorlar, onlar şokellalı seviyorlar, ben daha çok peynirli, bazen de böyle reçelli... 


Bu da daha önce yaptığım tavuklu torbam, hatırladın mı, anneme vermiştim torba haline getirsin diye, hani ben çoook yamuk dikmiştim de bişeye benzememişti. Annem bir güzel dikmiş sağolsun :) 

TÜBİTAK KİTAPLARI
Ve bunlar da Yalova'dan son parti aldığım TÜBİTAK kitapları, bizimkiler bayılıyor bunlara, çok mutlu oluyorlar her seferinde. Ve inanamayacaksın ama bu kitapların tanesi sadece 5 TL ;) 

BONUS


NOT:
Sen de çok sevindin mi benim gibi Arife'yle, Mahir'in sütkardeş değil mamakardeş olmasına :)) Hüsne'nin herkesi yıllarca kandırmış olmasına :) Aramızda Kalsın dizisinden bahsediyorum ;) Ne zamandır sana söyliycem söyliycem unutuyorum hep :)
DİPNOT:
"Anne çadıy yapayım!" "Yapalım oğlum"
Çadırdayız, göz gözü görmüyor ama tam da o anda Ali Deniz hep aynı cümleyi söylüyor:
"Akadaşlayıma söledim, hayalet diye bişe yok!" Yok tabi oğlum da sen pek inanmıyorsun galiba buna :))

Bundan ibarettir bütün söyleyeceklerim, ki yine çok söyledim değil mi, PAYDONNNNN :)

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMIN KUTLU OLSUN O VAKİT... OLAYSIZ GEÇSİN İNŞALLAH, BAYRAM GİBİ GEÇSİN...

29 Nisan 2014 Salı

GELDİKKKK :)


"Anne bunu ay "Alamayız annecim, paramız bitti!" "Gey, gey!" Çekiştirdi kolumu, o çok istediği oyuncaklı dergiyi almak için bulduğu kaynağı göstermeye götürdü beni ;) "Paya buyda, ay!" Evet, para tam karşımızdaydı, bağış kutusunun içinde :)) İDO'nun kafeteryasında kasanın yanındaki şeffaf bağış kutusunu gösteriyor, en büyük para olan 10 tl'yi özellikle de onunla alacakmışım ;) Çok yaşa sen Ali Deniz :) Çok güldürdün beni, halbuki nasıl da sinir içinde kalmıştım 5 dakikayla feribotu kaçırdık diye... Evet sevgili okur, cuma günü ben ve çocuklar erkenden yola çıkmamıza rağmen, feribot saatine 2 saat olmasına rağmen, İstanbul'un geçit vermez trafiği yüzünden kaçırdık feribotu. Yalnız otobüste dakikalar yaklaştıkça feribot saatine, halkımızın yardım çabaları takdire şayandı. Genç bir çocuk "Abla bu ışıklarda in sen, son durağa kadar vakit kaybetme, dümdüz gidersen 3 dakikada varırsın feribota" Yalnız yanımda iki çocuk ve bir sırt çantasında o 3 dakika oldu mu sana 15 dakika ;) Başka bir beyefendi, "Ben bir İDO'yu arayayım, azcık bekletsinler!" :) Çok iyi niyetli bir çabaydı ancak nafileydi elbet ;) Bir başkası, inmesinler bunda, öbür taraftan daha çabuk giderler... Bunca çabaya rağmen, uçtu gitti feribot vakti saatinde :) Aman boşver sevgili okur, biletler yandı ama sağlık olsun, biz de gittik bi güzel tost çay keyfi yaptık beklerken, Ali Deniz'e güldük ;) Azcık geç gittik ama şükür kolayca gittik köye :)
Ve elbet hikmetinden sual olunmaz ancak, mart ayını kuraklık içinde, bir gram yağışsız geçiren memleketim, nisanın son haftasının son günlerinde yağmura doyamadı, kapalı havaya da, bahçede çok oynayamadı çocuklar, dolayısıyla senin payına az çocuk, bol çiçek fotoğrafı düştü ;) Ve babam bir kez daha benimle dalga geçti her geldiğimde sırt çantamda yağmuru da beraber getirdiğim için ;)
E başlayalım mı öyleyse fotoğraf altlarıyla konuşmaya ;)

Dinozor kalıbı için kaynak: Pinterest
Ali Deniz kuzusu bu sıralar dinozorlara takmış durumda, aldığım Dinozorlar Dünyası kitabındaki resimleri  her akşam inceliyoruz, gülüyoruz, bazen de kızıyoruz dinozorların yumurtalarını yiyen solucanlara :) Çocukların uyku öncesi hallerini çok seviyorum, o anlarda hem komik oluyorlar, hem de sanki çok daha açık, daha samimi, Ali Deniz de bunu henüz yaşamadık ama Nehir'in uyku öncesi zamanlarında sırlar, itiraflar, kıskançlıklar vs bi dünyaydı ;)
Yine başka başka konulara atladım di mi, diyecektim ki kısaca, bu kadar dinozorlara takılan oğluma ben de dinozorlu bir tişört yapayım dedim. Geçen perşembe akşamı bir-iki saatte bitti :) Kaynaktaki dinozorları kartona yapıştırıp oluşturduğum kalıplarla, keçeyi sabunla çizerek hazırladım, kırmızı olanın kenarlarına-ne denir bilemedim ki şimdi- o gördüğünüz turuncuları yaptım, biraz da kafasına, bunları hep silikonla yapıştırdım ama öncesinde illaki battaniye dikişiyle geçtim kenarlarını. Sonra üstlerine irili ufaklı yuvarlaklar ve vakti zamanında bir poşet dolusu aldığım oynar gözlerle de tamamladım, çok sevimli oldular ;) En mühimi de sahibi bayıldı, böyle bir eli cebinde de pozlar kesti :)  Yalova'ya giderken tanıdık tanımadık kim varsa tişörtünü gösterdi ve "Anne yaptı" dedi, o esnada anne yavaş yavaş "erimekteydi" :)
Tişörte silikon marifetiyle yapıştırdım bu dinozorları, aslında önce bi düşündüm çift taraflı bantla yapıştırıp, yıkayacağımız zaman çıkarmayı ama çift taraflı bantla çok kabarık oldu, vazgeçtim. Yıkanınca ne olur bilmem, belki yıkamadan sökerim ya da boşver be sevgili okur, dert ettiğin şeye bak! Burdayım işte,  kötü olursa, bozulursa yine yaparım, kolaycacık, zevkle yine yine yaparım :)
Şimdilerde aklımda bir başka güzel tişört procesi ama bu sefer ki Nehir için, dur bakalım, gerçekleştirebilirsek ilk sana göstereceğim, söz :) 

Olayın vuku bulduğu İDO kafeteryası :)
Köyden güneşin ender açtığı anlarda çektiğim kareler gelsin bakalım :) 
Bahtiyar sen ne güzel bi şeysin :)
Şu güle iyi bak sevgili okur, sonra sana onunla ilgili bir şey söyleyeceğim :) 
Gülistan... 


Yazın ayrı, baharda ayrı, sonbaharda ayrı güzel bizim bahçemiz, Allah babama upuzun, sağlıklı bir ömür versin, bu bahçe hep ayrı güzel olmaya devam etsin inşallah...
Bir de şu üstteki sarı çiçeklerle, küpeliye iyi bak e mi sevgili okur :) 


Kızlar ananeyle erik peşinde ;) 


Ve klasik liseli kızlar buluşması :) Hülya gelemedi, Arzu ve Nurcan'la buluştuk, sohbet şahaneydi yine! ;) 

*******

 Sanıyorsun ki gezdik, eğlendik ama hiçbir faaliyette bulunmadık ;) Yanılıyorsun sevgili okur, yakma çiçek olayında varabileceğim en üst noktaya vardım sanırım, nitelik olarak olmasa da nicelik olarak diyelim :) Ve bir kez daha şahit oldum ki, Yalova'daki hobi malzemeleri İstanbul'dakilerin yarı fiyatına, neden böyle sence sevgili okur, halbuki sürüm dersen İstanbul'da çok daha fazla, maliyet dersen İstanbul'da ulaşmak malzemeye maddi olarak daha kolay, Eminönü cenneti var, neden peki??? Ben yine Yalova'dan aldım malzemelerimi, kurdelelerden aldım, pazarda organze kumaş bulamadım çünkü...
Bak bakalım nasıl olmuş çiçeklerim :)
YAKMA ÇİÇEKLER
Yukarıda sana "bak" dediğim çiçekleri düşün bi, bir de benim bu yaptıklarıma bak, ne kadar "az"lar gerçek çiçeklere bakınca, ne kadar kifayetsiz... Olsun kul eliyle bu kadar anca, dur ben bunları bir yerlerde değerlendirdikçe göstereyim sana da, o zaman fikrini beyan edersin bir de :)
Şampiyonluk Çeşmesi
Bu da bizim köyün meydandaki çeşmesi. Her yıl şampiyona göre renk değiştiren çeşme, henüz boyanmadı ama Fenerbahçe bayrağı geçirildi bile üstüne :)
Bu arada canım takımımı tebrik ediyorum  ;) Her ne kadar Nehir'in isteği üzerine Beşiktaşlıyım desem de, gönlüm elbet FB'den yana ;) 
Bizde durumlar böyleyken böyle, sende ne var ne yok sevgili okur???
ş

24 Nisan 2014 Perşembe

KEÇE NAZARLIK, KEÇE ÇERÇEVE, ÇİLEKLİ TİRAMİSU VS....

Müjdeler olsun sevgili okur yarın akşam Yalova'ya gidiyoruz :) Teee Salı akşamı döneceğiz. Çünkü Nehir'in okulu, ortaokul sınavları yüzünden pazartesi ve salı tatil... Çok da özlemiştim Yalova'yı iyi oldu, çok süper oldu :) İnşallah hava da güzel olur da, çocuklar köyün tadını çıkarır :) Size anlatmıştım ya hani Yalova'da hayatın nasıl aktığını, zamanın nasıl yavaş işlediğini, çünkü trafik derdinin, yetişme derdinin, mesafelerin olmadığını... Okudun da hani sen de çok sevdin ya, okumadın mı, yok canım, e şurda işte :) Ki o yazının ana fikri aslında Yalova'da mesafelerin dakikalarla ölçülecek kadar kısa olduğuydu... İşte o hayatın küçük küçük provalarını yapıyoruz biz yıllardır. Güzel olacak inşallah yine, yine "kafa nereye ben oraya" takılacağım, ayarlarsak kızlarla da buluşuruz ;) Ben tek başıma pazara giderim, Yalova'daki dükkanları gezerim. Gezmelere doyamam, annem arar sonra "Gel artık, çocuklar seni soruyor!" der, ben atlar dolmuşa köye çıkarım ;) Hamama da giderim elbet :) Sonra koca kişisi gelir, onunla da takılırız, güzel olacak vesselam :)
Dönüşte, teee çarşambaya inşallah görüşürüz yine, sen yaz bana, anlat bana, yorum yap postuma, ben onları iki arada bir derede okur, yüzüme de kocaman bir gülümseme kondururum :) Senin haberin olmasa da köyden sana bir selam çakarım :)
********
Dün akşam içimde bir sıkıntı, bir huzursuzluk, bir "bişey" yapmak isteme ama o "şeyi" bir türlü bilememe hali... Bildim sonunda sevgili okur, meğer bünye "nazarlık" istermiş :) Yaptım gece gece de huzurla uyudum sonra :)
Sen de kafanı yastığa koyar koymaz uyur musun benim gibi? O aradaki uykuya geçiş sende de saniyelerle midir? Böyle kuşlar gibi hafif mi dalarsın güzel uykularına???
Nazarlık şöyle oldu nihayetinde :) Ve ben yine boncuklara her dokunduğumda rengarenk oldum, sanki parmaklarımın ucundan o renkler kanıma karıştı, o  kadar diyim sana ;)
Nazar boncuklarım bitmek üzere, bana Eminönü yolları göründü yine :) Bu sefer dünya kadar alıcam, hiç bit(e)meyecek kadar :)

KEÇE NAZARLIK

KEÇE NAZARLIK

KEÇE NAZARLIK
DÜKKAN'DA



YAKMA GELİNCİK
Yine yaptım gelinciklerden, böyle alev alev kırmızı bu kez ;) 


KEÇE ÇERÇEVE
Ve bu kez de çerçeveyi süsledim bu gelinciklerle, doğum günü çok yakında olan bir arkadaşıma da hediye ettim ;)
Yani sen bu çiçeklerden yak dur, bi sürü, renk renk hazırla, sonra bak nasıl da eline gelecek her bir sanatsal faaliyetinde ya da paket süslemelerinde :) 


Nazarlık için ön hazırlık, bi bakalım toplu halde malzemelerimize :)
Ki o büyük kutudaki kesilmiş keçeler için öyle çok parça keçem var ki, ben diyim İstanbul, sen de bütün Türkiye nüfusuna yetecek kadar :)))
Çünkü o parçaları atmaya kıyamıyorum, saklıyorum ha bire, yer kalmadı artık evde! Kullandığım baza altı sayısı birden üçe çıktı, her odada bir yatak altı bana ait :( Çok dağınığım evet, bir türlü düzenleyemiyorum hiç bir şeyi, karman çorman, orda burda her şey :(
Ve burda da bir itiraf, koca kişisinin o nescafe kupasını da ben telef ettim. Çünkü buzdolabı poşetine doldurduğum fındıkları onunla kırmak istedim! Gerçi fındıklar kırıldı güzelce ama kupanın da dibi parça parça kırıldı :)) Attım çöpe çaktırmadan, e nasılsa onda daha 3 tane var :)))
Yok, artık onlarla kırmıyorum da, kalın ama en kalın tabanlı bardakla kırıyorum :))))
Çünkü o kocaman mutfak robotunu ya da el blendırını kullanmak istemiyorum, pislenince temizlemesi beni sinir ediyor çünkü, bulaşık makinesine de girmiyor. Şimdilerde evdeki bütün o küçük aletleri atasım var feci şekilde (mikser kalsın mümkünse!) Ben sinir oluyorum bütün o dolapları kaplayan alet edavata, koca kişisi de almalara doyamıyor. Bana diyor ki "Bak maydonoz falan kesmek için makas varmış, yanında da bi sürü başka kesici aletle birlikte, alalım mı?"  "Yok, mümkünse ömür boyu almayalım!"

ÇİLEKLİ KOLAY TİRAMİSU
Tarifini Pastel Zaman Yolcusu'ndan aldım yine, ki tam şurda :) 
Çocuklara yaptım salı akşamı, nasıl güzel oldu, nasıl hafif ve çocuklar da nasıl sevdi, afiyetle yedi :) 
Altında gördüğün amerikan servislerin hikayesini anlatayım çabucak bi de sana, belki sen de yapmak istersin :)
Filiz Abla geçenlerde bana bir sürü A3 boyutunda kağıt verdi, daha doğrusu Nehir'e, böyle güzel manzaralı, dekupaj kağıtları gibi kağıtlar, güzelce basılmış her bir desenden 4'er tane olmak üzere pek çok sayıda kağıt. Sonra biz onların bir kısmını ofisteki arkadaşlarla, baskı merkezine göndererek amerikan servisi yaptırdık, pvc kaplatmak suretiyle ama parlak değil de mat pvc.  Nasıl güzel oldu, nasıl kullanışlı, sen de yaparsın belki diye fikir vereyim istedim. Sonra Nehir aldı bir kısmını o kağıtların, kalanları da Ali Deniz'in okuluna götürdüm çocuklar faaliyetlerinde kullansınlar diye, öğretmeni de çok sevindi :) Yani "israf" yok "değerlendirme" var...
Sağol Filiz Abla :) 

Ve bayram çocukları
Çok bayramlara erişin inşallah :) 
Görüşürüz yine sevgili okur, kal sağlıcakla...

22 Nisan 2014 Salı

KEÇEDEN ÇANTA, CÜZDAN, KOLYE UCU AMA HEPSİNDEN DE MÜHİMİ BİR GÜZEL DEFTER...


"Oraya mı yazılır, buraya mı, oraya mı buraya mı???"
"F şıkkı, elinin körüne" diyesim geldi yeminle... Arkadaş bu nasıl bir sınavdır, düzeltiyorum nasıl kazık bir sınavdır :( Bir de ilk sıraya koymuşlar ki, moralin bozulsun bozulsun, sana kal gelsin, öbür sınavları da yapama! Ama yaptım :) Şükür ki öbür üç sınavı en azından geçer not alacak kadar yaptım ;) Ne işim var benim İşletme'de?  Niye o kadar ısrar ettin ki Anadolu Üniversitesi, "gel ille İşletme oku, yalvarıyoruz sana"diye niye tutturdun ki???  Neyse ezcümle Finansal Tablolar Analizi dersi benim harcım değilmiş! Saat 2'deki sınava 11'de gidip üç saat ders çalışmak, zihnim açılsın diye kendimi tatlıya, sıcak çikolataya vermek bile yetmezmiş, anladım ;)
Dur bakalım, bi yanılıp da 30 civarı alırsam, çan eğrisi de bu azcık notu çok yaparsa, geçerim bakarsın, e olmadı bi tek bu ders kalırsa, tek ders sınavı varmış, mezuniyet durumunda olanlar için, Allah büyük sevgili okur :))
**********
Şükür "Taze Fasulye, domatesli makarna, çoban salata, ev yoğurdu (yok be yaa, inandın mı, nerdeee, bildiğin market yoğurdu!) sezonu açıldı. Bir de karpuz yetişirse, değme keyfime :) Sen de çok seviyorsun di mi taze fasulyeyi, yok canım etli olur mu hiç, misler gibi zeytinyağlı :) E o zaman cümleten afiyet olsun :)
**********
Ali Deniz diyor ki "Sana küstüm diil!" barıştığı zamanlardaki "küsmedim" kelimesinin Ali Deniz'deki karşılığı bu cümle ;) Yatıyoruz, tam uyuyacak, birden aklına geliyor, yatakta elimi buluyor, öpüp alnına koyuyor :)) Gülüyorum tabii, hafif sinirden de olsa :))) Sonra "Babaya" e git bari, bağlasam durmayacaksın, git onun da elini öp de rahatla çocuğum, bir koşu gidip salona, babasının elini öpüp güzelce geliyor uyumaya :)) 
*********
Ve ben sınavları bertaraf edince kendimi yine keçeye verdim. İstek üzerine aşağıdaki üç güzide çalışmamı hayata geçirdim :))) 
"Kedidir o Kedi!" füme çanta yaptım ilkin...

KEÇE ÇANTA
Dükkan'da
Ve sonra bir bozuk para cüzdanı,
KEÇE BOZUK PARA CÜZDANI

Ve bir de cüzdanlarda kullandığım ağacın kolye ucu olmuş hali, gövdesine bir de kedi ekleyiverdim ;)

KEÇE AĞAÇ KOLYE UCU

Güle güle kullansın sahibi :)

Ve sonra yaptıklarını büyük bir heyecan ve beğeniyle takip ettiğim sevgili blog arkadaşlarımdan Esra'nın benim için yapmasını istediğim güzel defterime ve yanında gönderdiği güzel hediyelere kavuştum dün :) Çok ama çok sevdim defterimi, her bir ayrıntısına hayran kaldım.  En çok da Esra'nın titizliğine, zerafetine...
Çok resim çektim size ayrıntılarını gösterebilmek için...Sen de istersen eğer böyle size özel bir defter yapmasını, Esra Akın'a başvur ;) Tabii adımı  verebilirsin sevgili okur, de ki "Esen yolladı beni ;)" Emin ol çok güzel bir hatıraya sahip olacaksın bir deftere sahip olmakla :) 

GÜNLÜK ya da ESKİTME NOT DEFTERİ
Gördün mü ilk karede esen yazıyor :) 


Paketin güzelliğine bakar mısın?
"Kıyamam" dedim ama kıyıp da kullanacağım vallahi, benden kıymetli mi hem :) 


Şu defterin yan tarafındaki incilere bayıldım en çok, bir de üstündeki incili çiçeklere, incisever miyim neyim bilmem :) 


Nehir'e gönderdiği stiğkırlar :) Ve Nehir okuldan gelince "Anneeee, lütfen, vermezsin di mi bana bu defteri" "Delirdin galiba Nehir, tabii ki vermem, benim o ;)" "Of anne yaaa, o zaman o mavili defteri versen!" ":(( Of Nehir yaa, tamam al hadi, ne yapacaksın?" 


Bak ne yaptı sevgili okur :) Bir de Günlük yazmaya bak, neyse, defter onun, nasıl isterse öyle yazar, süsler :)
Esra teyzesi Nehir sana çok teşekkür etti, bir de sordu "Nasıl yapabiliyor anne Esra teyze bunları???!"
Ellerine sağlık bir kez daha şekerim, hem beni hem kızımı çok mutlu ettin :) 
*********
Ve sonra dedim ki "Az bi dur, yeter bu kadar gelincik, bak hercailer küsmüş sana!" 
Bu çiçekleri yaptım ben de dün gece :) Rengarenk, narin, zarif çiçeklerim benim :) 


YAKMA ÇİÇEK
Bu çiçekleri çanta süslemesi için kullanayım dedim, aşağıdaki kare çıktı. Çanta yapacağım en kısa zamanda, o zaman bir kez daha bakarsın di mi ;)

YAKMA ÇİÇEKLERLE SÜSLÜ KEÇE ÇANTA 

ÇATAL 
Bu tarifi not edin, süper bir çatal tarifi, daha önce de söylemiştim sana, bilmem yaptın mı bu arada, ben yaptım bu pazar tekrar, Ali Deniz okula götürsün diye ama kendime hakim olamadım iki tanesini ılık ılık yedim afiyetle :) 


HEDİYE PAKETİ
Ve bu da en üstteki üçlünün hediye paketi :) Böyle çiçekli daha bi zarif oldu di mi, o sarıyla morun uyumu da süper di mi, nazar boncuğu da elbet olmalı di mi ;) 


Çikolatalı Kurabiye yaptım bir de, onu fotoğraflamayı unuttum ama Pastel Zaman Yolcusu'ndan alabilirsin tarifi :) Bir de çilekli tiramisu tarifi var ki, bu akşam çocuklara yapmak niyetindeyim :) inşallah bakalım :)


BONUS
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun :)
Ali Deniz şiir ezberlemiş okulda,
"Atatürk yoktu, düşman çoktu,
Atatürk geldi, düşmanı yendi.
Sana armağan etti bu güzel yurdu"
Bu benim için nasıl büyük bir nimet bilemezsin, ilk duyduğumda bu şiiri, kelimeleri çözmeye çalışırken, bir yandan mutluluk, sevinç, gurur vs... Sorma sevgili okur, sorma...
Allah herkesi "evladından güldürsün"
***********
Şu şarkıyı bi dinler misin, sakin sakin ama :) İş güç arasında değil... Geçen arabada, radyoda çaldı babanneye giderken... Ve ben bıraktım araba kullanmayı, ilk kez bıraktım 3 yıldır ve kapadım gözümü, içime sindire sindire, tadına vara vara bu şarkıyı dinledim.. (Yani elbette şoför koltuğunda değildim, eşim kullanıyordu elbette ama benim yan koltukta olmam şoförmüşüm gibi davranmama engel değil elbet, gözümü yoldan, ışıklardan, yayalardan ayırmadan, gerektiğinde itinayla frene basarak yolculuk ediyorum! Maalesef! Hâlâ...)


18 Nisan 2014 Cuma

KEÇE GELİNCİKLİ ÇANTA VE TELEFON KILIFI....

Siyah gelincik gördün mü hiç? Ben hiç görmedim, yani gördüm de google görsellerden :))) Gerçeğini görmedim. Halbuki ben çocukken evimizin çok yakınında bir gelincik tarlası vardı Yalova'da... Beyaz gelincik var mı peki, onu biliyor musun sevgili okur? Yok, ona bakamadım google'dan, gerçi dizisi vardı di mi, olmasa bir diziye adını vermezlerdi. Neyse ben şimdilik siyah gelincik yaptım sadece, belki bakarsın bir dahaki güzide çalışmalarımdan birinde de beyaz gelincik yaparım :)) 
Öyle uzun uzun, lüzumsuz lüzumsuz konuşup kıymetli vaktini almayacağım bu kez (yani "inşallah") Çantama bak sen bi önce ;) 

YAKMA GELİNCİKLERLE SÜSLÜ KEÇE ÇANTA
Dükkan'da
Bu çantanın formunu böyle yuvarlak yaptım. Geçen seferki gelincikliyi çok beğenen Elif dedi ki "Azcık yumuşat çantanın formunu, kenarlarını yuvarlak dene bi de!" Biliyorsun di mi çırak olmayı beceremeyen ablam Elif, yetenek kısıtlı ama fikir bazında süper maaşallah :)))
Öyle yapayım dedim ben de, böyle oldu işte sonuç :) Aradaki parçayı tek parça halinde kestim ve diktim, çantanın ön ve arka parçalarına (Farkındayım bir cümlede tam üç kez "parça" dedim ama sana güzel anlatabileyim diye, ne koyabilirdim ki hem bu kelimenin muadili ;)
Bir de altta göreceksin o aradaki parçayı da yukarılara doğru daralttım, yani üst kısmı daha dar oldu. (Yapmak kolay ama nasıl yaptığımı "güzelce anlatabilmek" ne zor, o yüzden sen benden ziyade fotoğraflara bak sevgili okur :) Ve elbet yapmaya kalkarsan, takıldığın yerde bana sor mutlaka, hiiiç çekinmeden ;) 

Gördün mü minik tomurcukları, peki siyah gelinciğin siyah tomurcuğunu :))) Onları da tohum işiyle yaptım, iğneyi çıkar azcık, dola dola dola ipi (misal 6-7 kere) sonra çek, sonra hemen dibine bat, al sana tomurcuk, ortasına da aynı yöntemle bir kırmızı :) 

KEÇE ÇANTA
Arkasına da nazarlık elbet :) 


İşte böyle yan tarafı da :)
Ne diyosun bu model için şimdi??? 

YAKMA GELİNCİKLİ TELEFON KILIFI
Bir de bu telefon kılıfını yaptım. Gelincikleri çok seven ve benden gelincikli bir telefon kılıfı isteyen Emine hocam için :)

HEDİYE PAKETİ
Bak şimdi sana bir güzellik yapacağım sevgili okur :)  Hediye paketlerimi beğeniyorsan, üstündeki gibi romantik not kağıtları istiyorsan Pinterest'teki şu sayfama bak bi :) Orada hem yaptığım hediye paketlerini göreceksin, hem de o kağıtların örneklerini :)
O sarı kağıtları 1,5 liradan alma sakın, ben aldım ama kazıklanmışım, meğersem 75 kuruşa varmış Beşiktaş'ta, istersen yerini tarif ederim sana :)
Sonra o urgan ipi de ziyadesiyle ucuz, ki onun yerini de söylerim istersen- koca bobin 2,5 TL yani sen de hem ucuz hem zarif paketler yapabilirsin. Alttaki gibi kurdelelerden istersen onların da bobinleri 1 TL, başka yerde 2,5 derler sakın alma :)) O da bizim tuhafiyede 1 TL, onun da adresini söylerim elbet....
Yani sen araştır, soruştur, pazarlık yap gerekirse, yanaşmazlarsa "sünnettir" de :)  Gerçi ben yapamıyorum pek ama onu da şöyle çözdüm, aynı yerden alınca hep malzemeleri, bir zaman sonra-ki kısa bir zaman-ahbap oluyorsun esnafla ve o zaman otomatikman küsürleri atıyorlar, yanına eşantiyon veriyorlar, sana torpil yapıyorlar zaten :) 

HEDİYE PAKETİ
Bu paketin içinde ilk yaptığım gelincikli çanta var ;) Paketi böyle süsleyiverdim, içimden geldiği gibi. Bu paket Bahar Hanım'a gitti. Kendisi bloğu olmayan ama beni uzun zamandır takip eden "bir sevgili okur" :) Mail atmış bana, gelincikleri çok sevdiğini, çantayı çok beğendiğini, talip olduğunu söylemiş :) E dedim ki madem öyle, sizindir bu çanta ve gönderdim gitti :) Güle güle kullansın...

***********
Bak sana bir link veriyorum şimdi ;) Kaydet bunu, çok işine yarayacak :)
Şimdi maalesef kapalı olan güzelim Geniş Zamanlar bloğunun sahibi sevgili Sevdiye'den öğrendim ben de, çok hoşuma gitti sana da söyleyeyim istedim, Beyaz Yakalılar Bişi Yapsa diye bir site, sitede de Farkındalık Kartları ... Bu kartları kullanarak, yanlış parkeden sürücüleri, kaldırımları işgal eden şoförleri bir güzel dürtüyorsun, kibarca ama  :) Kartları kaydet bilgisayarına benim gibi, sonra kes itinayla, at çantana, lazım olduğunda kondur arabanın camına ;) Sevdiye yapmış ve işe yaramış :) Hadi kolay gelsin :)
************

Bir de Öznur'un Dünyası bloğunun sahibi sevgili Öznur Anneler Günü Etkinliği düzenledi, onu da bildireyim sana, ben de katıldım ve blog dünyasından pek çok sevgili arkadaşım da, katılmak istersen pazartesi gününe kadar vaktin var, şuraya alayım seni :) 
***********

Bu kadar şimdilik, yarın öbür gün sınavlar var, inşallah iyi geçer, şans dile bana e mi :)

16 Nisan 2014 Çarşamba

YAŞA SEN AMA "ÖLESİYE YAŞA" SEVGİLİ OKUR...

O kadar çok almana gerek yok, Çarşamba günü yine var pazar, olmadı Cumartesi de…  Taze taze alırsın. Ama gittiğinde ilk önce mutlaka köylülerin tarafına uğra. Köylü kadınlar bahçelerinden toplayıp getirdiklerini satıyorlar misler gibi, ilk önce onları dolaş, onlardan al alacaklarını, unutmadan bir demet de çiçek al onlardan, İstanbul’da aldığının üçte bir parasına, her hafta bir kez mutlaka al bir buket çiçek...
Evle pazarın arası 5, bilemedin 7 dakika. Pazara giderken yanına mutlaka kırmızı puantiyeli pazar arabanı al, hem havalı olursun, hem de yorulmazsın. 
Pazardan dönüşte yerlerine yerleştir pazarlıkları başka hiç bir işe bakmadan doğru sahile... Sahil dediğin ne ki, 2 bilemedin üç dakika... Git bir güzel çay iç balıkçılarda, yanında eşin,  de ki ona "Ne iyi ettik de geldik buraya!"... Al gazeteni de oku misler gibi. Arada da Evim dergisi al yanına,  de ki "işte hayalimdeki hobi odası şöyle bişey, baksana bi!" denize karşı püfür püfür, senden güzeli yok o anlarda...
Sonra bisiklete binersin belki, şehri baştan sona kaplayan bisiklet yolları ne güne duruyor? E bisikletin yok diye niye dertleniyorsun, bedavaya senin bisiklet işte, kullan, koy yine aldığın yere...
Şehri bir baştan bir başa gezmek istersen sana yeminle 20 bilemedin 30 dakika! Yürüyerek tabii, arabaya ne hacet... 
Çocukları okuldan al sonra, yani ufaklığı, senin de gittiğin ilkokuldan, bahçede bekle, koşarak, uçarak atlasın kollarına, eve gidin güzelce, ev dediğin ne ki, okulla arası 3 bilemedin 5 dakika.. Arada başka yollardan götür oğlanı, başka başka sürprizler keşfedin birlikte, hem ne kadar uzatırsan uzat, okul ve ev yolu en fazla 7 bilemedin 10 dakika.. Kız mı, e o artık liseli zaten, yürüyerek gider okula, "korkmak" mı, yok canım, 7 bilemedin 10 dakikalık okul yolu zaten, hem unutma burası senin memleketin, bi damlacıkken sokaklarında korkusuzca oynadığın, kendi başına nerelere güvenle gidebildiğin memleketin, bırak biraz kızı, serbest bırak ki özgüveni gelsin... Kız da büyüdü zaten, okul çıkışı arkadaşlarıyla takılmak ister, sahildeki kafelerde buluşmak, görüşmek ister. Elbet görüşsün, sen az mı vakit geçirdin kafelerde, pastanelerde??? Unutma, sen ne yaptıysan, misliyle yapmak onun da hakkı... Hem anne-kız sır kafenize de gidin arada arada, sana anlatacakları vardır elbet kuzunun, sadece sana anlattığı sırları, bazen de senin ona elbet... 
Sonra akşam olsun, ailecek kebapçıya gidin, misler gibi lahmacunları, kebapları yiyin afiyetle, kebapçı dediğin ne ki, 2 bilemedin 4 dakika... Ordan sahil zaten iki adım, dondurmaları alın elinize, yürüye yürüye, yediklerinizi sindire sindire, sahil boydan boya sizin. Kendinize hedefler koyun, bugün Donanma'ya kadar yürüyelim.. Yok yok bugün biraz daha fazla, mendereğe kadar....
Günler uzun ki ne uzun, yemeği koymuşsun, işler güçler bitmiş, sen televizyonu hiç açmamışsın ama radyon her daim seninle... Bir elinde keçe, bir elinde etamin, bütün malzemelerin emrine amade, kafana göre takılıyorsun, bu şehre döndükten sonra senin ilham perileri bir hücum etmiş ki kalbine, sorma. Ellerin de bir itaaatkâr bir çalışkan ki hiç sorma... Arkadaşların gelmiş, liseden sevgili, canın arkadaşların, Nurcan gelmiş, Hülya gelmiş, kankan Arzu'n da gelmiş, birlikte hem sohbet edip, hem imece usulü bir sürü işler çıkarmışsınız...
Daralmışsınız arada, çayları koymuşsunuz da, içinizden biri Efsane Fırın'a gidivermiş, fırın dediğin ne ki, 1 bilemedin 2 dakika, kapmış bütün yeni çıkmış ne varsa fırında, kekler, pastalar, tahinli pideler...  Kilo mu yok canım, yürüyerek gidiyorsun her yere,  sabah akşam spor yapıyorsun ya, kilo mu kaldı! Bütün pencereleri açmışsınız, misler gibi hava, siz balkondasınız, e hayat  balkonda güzel...
Sık sık köye git, ananeye, dedeye, çocuklar mis gibi dağ havası alsın, bahçede yuvarlansın, dalından yesinler yahu bütün meyve sebzeleri, sen izle, seyret ve kaydet o güzel anları...
Kış olur bırakırsın çocukları ananeye dedeye, sen koca kişisiyle baş başa takılırsın azcık, misal iki-üç günlük kısacık tatiller ayarlarsın, Safranbolu olur, Kapadokya olur, Amasra olur, paşa gönlün nereye isterse oraya gidersin...
Misafirlerin gelir bol bol, Bursa'dan, İstanbul'da bıraktığın dostlardan, güler eğlenir "İyi ki geldiniz!" dersin... 
Yaz olur, atlarsın arabaya, çoluk çocuk yallah denize, kah okur, kah uyur, kah yüzersin misler gibi. Denizin üstünde kıpırdamadan yatarsın, yüzün güneşte, sırtın serinde.. Çocuklara seslenirsin ara ara "Çık artık sudan, üşüyeceksin, gel kurulayayım seni, yağ süreyim yüzüne!" Ve sık sık dersin ki "Şükür yarabbi!" "Şükür bugünümüze..."
Böyle böyle geçer gider günleriniz. Onca yıl- teee lise sonda stajla başlayan onca yıl- çalışmadan sonra, şimdi devir -hayattan emekli etmeden kendini- "Emeklilik" devri... Sen tadını çıkar, bir daha mı geleceksin bu dünyaya sevgili okur, sen doyasıya yaşa, "ölesiye yaşa" e mi... 




Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.