27 Mart 2024 Çarşamba

GEÇİNMEYE GÖNLÜN VAR MI?

 

Ne kadar geçim ehlisin? Annenle babanla, kardeşlerinle, komşularınla, iş arkadaşlarınla, eşinle, dostunla geçinmeye ne kadar gönlün var? Orta yolu bulmaya mı uğraşırsın yoksa habire yan çizip, mızıkçılık mı yaparsın? Bi senden, bi benden mi dersin yoksa hep senden mi? Ezcümle geçim ehli misin?

Evlilikleri, aşkı, ilişkileri bin yıl sürdüren geçim ehli olmak değilse ne? Bakın eskilere -yok yenilere çok bakmayalım şimdilik 😊- mecburen, şartlardan sebep süren evlilikleri ya da ilişkileri saymıyorum ama böyle huzurla süren, kendi rutininde, kendi rotasında usul usul upuzun yıllar devam edenlerde hem kadın hem erkek geçinmeye gönlü olan kimseler.

Şuna benzetebilir miyiz biraz bu ilişkileri; diyelim denizde sandaldasın. Sen ve eşin ya da sevgilin sırayla asılıyorsunuz küreklere, bi sen, bi o. Sen darlandın, yoruldun denizin dalgasından, küreklerin ağırlığından, dedin sevgiline “Yetti gari, gücüm tükendi!” O vakit, o her zamankinden daha fazla asılacak küreklere, senin yükünü de sırtlanacak ve bi müddet, sen “tamam, gücüm de, moralim de yerine geldi! Yettim sevgilim” dediğinde birlikte asılmaya devam. Ya da tam tersi, artık kim ne kadar bunalmaya meyyalse diğeri hemen o boşluğu dolduracak ama gönüllü yapacak bunu, zoraki değil. Yükleri yüklenecek, yorulacak ama günü geldiğinde “ E ama yani,  sen de ne yaptın ki, her şeyi de bana bıraktın” demeyecek. Ne diyecek peki, “Bak ne güzel, ne tatlı tatlı yürüttük bu sandalı bunca yıl. Birbirimize omuz vere vere, dalgaya, rüzgara soğuğa rağmen, daha da sırtımız yere gelmez bizim..”

Bilmiyorum tabii, böyle anlatıyorum ama belki de başka türlüsü de var makbul olan.. Ben böylesini diledim hep ama başarılı olamadığım(ız) ortada.. Siz başaranlardan olun dilerim 😉

Bi de şey gibi değil mi sanki, zamane ilişkilerinde erkeklerde hep bi “karşının taksisi” havası 😊)) Yabancı, acemi, bir an önce kendi yakasına kaçma çabasında, ilk çıkmazda, köprüden önce son çıkışı görmezden gelip, adayı terk etmeye meyilli adamlar gözlemliyorum ki bunda da yanılıyor da olabilirim..

Bugün de böyle olsun, aşklı, meşkli, taksili, maksili 😊

Muhabbetle..

20 Şubat 2024 Salı

CEMRE DÜŞTÜ



 

Ruhumun havaları bulutlu ⛅️ biraz da kapalı ⚡️ bu aralar ama bu durum cemrenin düşmesine sevinmeme mani değil elbette 🙃Bugün havaya düşen cemrecim, 20’sinde toprağa ve son olarak 27’sinde suya düşecek. 

Dünyada şaşmayan, hiç yanıltmayan, zamanını kollayan, es geçmeyen tek şey doğa sanki. Vakti saati geldiğinde, bir bir gerçekleştiriyor döngüsünü. Cemreler tek tek düşerken, her biri kalbimize de düşse keşke. Böyle küçük küçük çarptırsa kalbimizi, havayı, toprağı ve suyu ısıttığı gibi ısıtsa içimizi, hoş eylese 😊 

Ne var peki başka böyle şahaneli? Misal #marteniçka var 1 martta. Şubatın son gecesi, yıllardır yaptığımız gibi kırmızı, beyaz iplerle hazırladığımız bileklikleri dileklerle geçireceğiz bileğimize ve mart boyu, kırlangıç ya da leylek kollayacağız bileğimizden çıkarıp, meyve veren bir ağacın dalına asmak için. @oceannekizsevgisi Öceciğime selam olsun, blog zamanlarından, upuzun yıllar önce ilk ondan duymuş ve okumuştum güzel hikayesini marteniçkaların..

Sonra bahar bayramı, 21 Mart #nevruz gelecek 🌿🌸 

Sonra canım #Hıdrellez var 6 Mayısta 🌹Heyecanla, umutla, coşkuyla bekliyorum bu yıl da.. Hızır/İlyas kardeşler bu yıl da dokunacaklar ruhuma, biliyorum.. 

Kadim geleneklere, kutlanacak her şeye deli bir iştah var içimde. Sonsuz inanç besliyorum her birine.. Kocaman bir ağaç düşünün, her bir dalında bu yazdıklarım gibi özel ve güzel demler. Zamanı geldikçe her birine uzanıp payıma düşeni alıyorum ve her seferinde mutlulukla karşılıyorum geleni.. 

E madem cemreler geldi müjdecisi, bahar gelsin, hoş gelsin, hoşluklar getirsin… 

Not: Gözlerime senin kadar hayranlıkla bakan çok az gördüm yeminle Miçocum 💙




30 Ocak 2024 Salı

ÖLÜR İSE TEN ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL..

 

Geçenlerde instagramda paylaştığım posta bi arkadaşımın yaptığı yorumdan hareketle, o gün de yazdığım üzere, öte aleme geçmiş bazı özel kişiliklerden bahsederken -di’li geçmiş zaman sanki haksızlık.. Arkadaşımın pek kıymetli annesi gibi babam için de bu böyle. Geniş ama gepgeniş zamanlara layık çünkü bazı şahıslar. Geçmişe hapsedilmemeli onlar.  Bedenen gitseler de, ruhen hep buradalar. Bu sebepten babamdan bahsederken, sanki yaşıyormuş gibi cümlelerim hep. Biliyorum yanlış ama hiç “rahmetli” de diyemedim babama. Dersem sanki sahiden gidiverecekmiş gibi hissediyorum.

Ölmek ne ki? Yunus Emre’nin felsefesindeyim ben. “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil..” Yaptığıyla, söylediğiyle, bıraktıklarıyla, genlerinden bize geçenlerle, cennet bahçesiyle yaşıyor babam. Bahçesindeki meyvelerden yiyen kuşun, böceğin, yazın bahçeye kadar gelen, ayının, çakalın, tilkinin, domuzun rızkında babamın payı varsa, devri de daim olacaktır inşallah..

Bi özellik var babamdan bana geçtiğine inandığım ve belki de ennn sevdiğim özelliğimdir bu. Kalenderliğim! Oluruna bırakma, geleni olduğu gibi kabule gayretim, uzlaşmacı yapım, zamanla, yaşla, olgunlukla vardığım noktadaki “Bu da geçer yaHu”culuğum.

“Hamdım, piştim, yandım”da sanki hamlık kısmını geçebildim gibi hissediyorum çok şükür. Pişmek ve yanmak kısmet olur mu bilmem ama vardığım noktada bildiğim iyi ki Dersim’li babamın kızıyım ben..

11 Ocak 2024 Perşembe

BU HİKAYE SENDEN UZUN OSMAN-AYLİN BALBOA

 

“O günden beri kendime, kendimin en kral arkadaşı muamelesi yapıyorum anlayacağın. Acıkınca canı ne isterse onu ısmarlıyorum, bunalınca çıkıp bi hava aldırıyorum, kafası bozuksa içmeye gidiyoruz beraber. Ağlamaya başlarsa, bi komiklik yapıp güldürüyorum filan. Çok eğleniyoruz biz.”

E beni ve içimdeki kral arkadaşım diğer beni anlatmış ya Aylin Balboa “Bu Hikaye Senden Uzun Osman” kitabında.

Çok sevdim kitabı,  Storytel de dinledim. İlk olarak bu kitabı seçmem isabetli bir karar. Okuma konusundaki idolüm Şebocuğumun önerdiği kitaplar arasındaydı.

Yukarıdaki cümleye dönecek olursak, kendine en kral arkadaşın muamelesini yaptığında, sen ve içindeki sen pek mutlu. Üç günlük dünyada kendini acımasızca eleştirip, sürekli yermek, ızdırap çektirmek de bi tercih, bu şekil gereken özeni gösterip, iyi geçinerek, isteklerine kulak vererek krallar gibi yaşamak da.. Hayat tercihlerden ibaret. Bazısı benim gibi te en baştan seçer, şartlar ne kadar zor ve kısıtlı olsa da, imkanlar dahilinde krallar gibi yaşamayı, bazısı da yaşayıp gördükçe, olgunlaştıkça diğer türlüsünü bırakabilmeyi. Olsun öyle de, böyle de doğruya ermek çok kıymetli. Geç olmadan diyeceğim ama geç diye de bir şey yok ki. Her şey vakti saatine esir nihayetinde.. Hesaplaşmak ya da bir türlü hesaplaşamadığından uzun zamanlara yayılması insanın kendiyle sulh olabilmesi hayatının hangi evresine denk geliyorsa artık..

Nihayetinde okumak güzel, “Ah!” diyorsun. “Ne kadar da ben!” İlham alıyorsun bir de tabii. Yine kitaptan not aldığım şu satırların da güzelliği J “Aşktan, sevgiden geçtim. İnsanız, şefkate ihtiyacımız var Osman”

“İnandım kendime, inanır mısın? Onu diyorum işte, kendine inanırsan da kurtulursun Osman.”

Not: De ki bana, “Hadi gidiyoruz 90’lı yılların sonuna, Bodrum tatilindeki şu gencecik hallerine, yaşa baştan hayatını gönlünce.” Yok, istemiyorum, ne o yaşlara dönmek, ne de aradaki yılları tekrar yaşamak istemiyorum. Böylece, olduğum halime razıyım.




Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.