24 Ocak 2014 Cuma

ALİ DENİZ, EVLİ BİR KEÇE ÇANTA DAHA VE 10MARİFET YARIŞMASI...

"Bir gece, gecede bir uyku, uykuda ben"* Sesler geliyor derinden derinden. Bir çocuk ağlaması "Kayd, kayddd" Bir baba sesi  "Ne istiyosun oğlum, anlamıyorum ki neyi söylediğini? Bu mu (gözlük temizleme bezi), bu mu (silikon çubuk), bu mu (beyaz bildiğin uzun mumlardan)... Çocuk "Ha-yıııyyyy!" "Kayd, kaydddd" Ali Deniz'in istediği şey, gece yatarken avucunun içinde sakladığı minicik bir karton, üstünde hayvanlar olan, öyle küçük ki, ancak minicik avucunun içini kaplayacak kadar. Koca kişisi bilmiyor çünkü onu uyurken eline aldığı karttan haberi yok. Bütün bunlar dün gece 2,5'ta cereyan etti, Ali Deniz çişe kalkıp, yatağına döndüğünde. Ben uyandım, aradım kartı, yatağının arkasına düşmüş, çektim yatağı ve buldum orda. Allahtan buldum yani, verilmiş sadakamız varmış ailecek ;) Çocuğum güzelce uyudu, sabah baktım gözleri yarı kapalı, yine kayd sayıklıyor, yine bulduk, yine yere düşmüş ama bu sefer kolay yere :) Ali Deniz'in bu uyku arkadaşlarıyla başımız dertte :(  
*********
Ve sonra dedim ki, tavuklar, kuşlar, nakışlar azcık beklesin de ben evli bir çanta daha yapayım. Anlatmaya hacet yok di mi sevgili okur, öğrendin zaten nasıl yaptığımı, bir daha mı okumak istedin, e o zaman gel şöyle :) 

Evleri kesilmesine hiç özenmeden, sıradan ve hatta "ne kadar yamuk, o kadar iyi" düsturuyla kestim yine, kumaşlarla süsledim, dantel, eskilerden kalma oyalar, artık minik keçeler, çiçekler, ne gelirse içinden, ne  dilersen... Bu bakımdan çok seviyorum bu işi, size hep söylüyorum şurda pinlediklerimin  görüldüğü tahtadan da görüldüğü üzere pinterest'ten çok besleniyorum (bunları ve başka kaynaklardan sevdiğim ne varsa onları  göstermek, paylaşmak konusunda çok cömertim, ne varsa bildiğim nacizane anlatmaktan da, o yüzden dilediğini sorabilirsin, dilediğin zaman), çok ilham alıyorum ama şimdiye kadar yaptığım hiç birşeyin bir eşi yok internet aleminde (ya da ben mi öyle sanıyorum sevgili okur, ille vardır di mi birebir olmasa da benim yaptıklarıma çok yakın bişeyler???) yani bir örneği önüme alıp da hiç aynısını yapmadım (yapmadım di mi, dur bir daha düşüneyim, yok gibi sanki, yanıldıysam da peşin bir "pardon"), istedim ki yaptıklarım tamamen bana özel olsun (böyle de yazıyorum ama senin hevesini kırmak istemem sevgili okur, sen dilersen benimkilerin tıpkısının aynısını yapabilirsin, gerçi malzemelerin aynısını bulma şansın çok az ama yaparsan da hiç ses etmem, çünkü sen de göreceksin ki, yaptıkça yaptıkça ilham perileri üşüşecek başına senin de :))
Niye anlatıyorum ki bunları şimdi sana, ah bir bilsem sevgili okur, sana niye bu kadar çok anlatma meraklısı olduğumu, nedir bu yani, bi sus di mi, bi dur, yok, mümkünü yok!

KEÇE ÇANTA

EVLİ KEÇE ÇANTA
(Bak sana burda bir sır vereyim. Sevgili Filiz Türkocağı'ndan öğrendim. Etamin kumaşının akmaması için bir yöntem bu, ben bunu hem etamine hem bu çantalarda kullandığım kumaşlara uyguluyorum ve kumaş da etamin de kesinlikle akmıyor, iplikleri çıkmıyor. Kumaşa ya da etamin deseninin etrafına beyaz tutkal sürüyoruz (Nalburlarda var, mobilyacıların kullandığı tutkal) sonra bekliyoruz ki kurusun. Kuruduktan sonra kesiyoruz tutkal sürdüğümüz yerden, etaminde de bir kare bırakarak kesiyoruz. Kaskatı oluyor o zaman kumaş, tutuyor iplikleri. Aynı tutkalı kestiğimiz nakışı ya da kumaşı baka bir yere yapıştırmak için de kullanabiliyoruz. Yalnız bu kumaşları gazetenin üstünde tutkalladım ve maalesef gazeteye yapıştılar azcık. Sen gazeteye koyma ya da koyduktan sonra ara ara kaldır ki yapışmasınlar... Bir kez daha Teşekkürler Filiz Hanım'a bu güzel ve çok faideli bilgi için :) 

KEÇE EV
Bunlar da güzelim evlerim :) 

Nedir bu formülleri ezber edebilmenin kolay yolu, bilen var mı içinizde?

Bugün ilk dönemin son günü, Nehir hanım çok heyecanlıydı sabah, gece de uyuyamamış heyecandan kuzu :) Süslendi, püslendi, poz verdi :)  Bütün çocuklarımıza iyi tatiller :) Karneler de hep 10 numara 5 yıldız olsun, hayatları da hep ışık dolu, pırıl pırıl :) 


Pinterest'ten :)
Bayıldım bu hobici kadınlara :)) 
10Marifet ve Kartopu'nun ortaklaşa düzenlediği kış yarışmasını paylaşmıştım sizlerle ama o günden sonra pek çok fikir düşünmeme rağmen basiretim mi bağlandı ne oldu bilmem, bir türlü güzel birşey yapamadım yarışma için. Takip ettim hep katılan eserleri ve içlerinde hayranlıkla baktığım pek çok şey oldu. Sen de bakmak istersen tıkla  10marifet'e :)
Yılbaşından önce aklıma gelen fikir şuydu yarışma için: Bir bahçe, kar yağmış bir bahçe, bahçede iki çamaşır ipi direği, gerili bir çamaşır ipi, üstünde pek çok kışla ilgili desen, keçeden, etaminden, tığ işinden, kar tanesi, çam ağaçı, kışlık kıyafetler, geyik vs. Yapmaya çalıştım da, şimdi sana resmini göstereyim ama bu hiç içime sinmedi. O direkler üstüne bişeyler ekledikçe ayakta durmayı reddetti. Bir gece yarısı koca kişisiyle o direkleri misina yardımıyla sandalye bacaklarına bağladık ki durdurabilelim. Sonra fotoğraflar güzel olmadı, üstündekiler çok zayıf kaldı. Benim de hevesim kaçtı.
Sonra organizer yapayım dedim koskocaman, Nehir'in odası için. Her bir cebine kışla ilgili bişeyler işleyeyim, öreyim,  keçeden desenler dikeyim istedim. O yaptıklarımı da çift taraflı bantla yapıştırayım ceplere ki, sıkıldıkça yerlerini değiştirsin Nehir. Siyah keçe aldım kocaman, çift taraflı bantları da aldım. Eve geldim ve organizer yerine  o akşam siyah bir çanta yaptım o keçeyle :(( Hani şu evli çantalardan... Olmadı yani, nedir bilemedim bir türlü beceremedim, aklımdakini yapmayı. Olsun, ben yapılanları izlerken de çok keyif aldım ki zaten. Bir başka yarışmaya inşallah :)




* Özdemir Asaf'tan Özlem Şiiri'nden



BONUS
Kardeş Türküler-Bahçada Yeşil Çınar
(Nasıl hüzünlü bir türkü ve ben de hep türkülerin hüzünlüsünü seviyorum en çok...)

CUMA YA BUGÜN, VAR MI ÖTESİ, EN GÜZEL EN SEVİLESİ GÜN, KUTLU OLSUN, 
HAFTA SONUNUZ DA MUSMUTLU :)

Not: Yok sevgili okur, sınavlar için dua da iyi dilek de istemiyorum gayrı, zira ben o aşamaları çoktan geçip, "Allaha havale" yolunda emin adımlarla ilerliyorum :(( Hayrolsun bakalım...

22 Ocak 2014 Çarşamba

EMİNÖNÜ'NDEN ("SEN DE TUTUNDUN MU HARUN?") VEEEE DAVUKLU KEÇE ÇANTA

Kadın adama diyor ki "Aaaa, çok pahalı bunlar, yeni aldım aynılarından daha ucuza" Adam da diyor ki "Yanlışınız vardır, bi tekrar gidip sorun aldığınız yere" Kadın: "Yanlışım yok, aldığımın hesabını yapamayacak kadar da aptal bir kadın değilim" Adam "Yok hanımefendi, satan kişi yanlış hesaplamıştır, bu fiyattan daha ucuza almanıza imkan yok!" Bence de yok, pek çok yerde nazar boncuğu sordum, piyasa araştırması yaptım, gerçekten de bu dükkandan ucuzu yok arkadaş! Neyse kadın gitti, ben nazar boncuklarını incelerken, dedim ki adama (yazının bundan sonrasında adam yerine arkadaşa ifadesini kullanacağım ve zannımca daha güzel olacak!) Boşver arkadaşım sen, elbette ki en ucuz sizin dükkan, bak işte, daha az önce sordum marpuççularda, sizinkinin iki, ne ikisi beş katı fiyatlar :))) Arkadaş gülümsedi, bu gülümsemeden cesaretle,"Şu nazarlıkların önünde bi resim çeker misin beni?" (Evet evet, sen diline geçtim çünkü dedim ya sevgili okur "arkadaş"ım o benim :)) Çekti ve dedi ki, "Aaaa, siz daha önce de gelmiştiniz, hatta tam tarihini de söyleyeyim 4 Eylül 2013'tü, yine resminizi çekmiştim! Nerden mi aklımda tuttum tarihi, çünkü siz gittikten sonra, bizim işlerde bir patlama, bir nazar boncuğu yetiştirememe millete, araştırdık ne oldu da böyle oldu diye, bir baktık ki siz bloğunuzda bizim dükkanı yazmışsınız, e milyonlar da okuyunca akın akın geldiler. Hatta nazarlıkları aldığımız cam atölyesindeki stoklar da tükenince, atölyeye binlerce yeni işçi alındı sayenizde. Aman güzel kardeşim, sen şimdi gider yine yazarsın blogda, dur iki gün müsaade et de biz yeni mal  getirtelim dükkana!" :))) Demedi tabii, ama deseydi keşke! Bir dahakine der belki,  ne biliyosun???  Arkadaşa da yazdım bloğun adresini verdim okusun önceki postu diye, inşallah bunu okumaz :) Bu arada bu blog işi ne havalı bi iş di mi, "Benim bloğum var da!" "Nacizane bir bloğa sahibim de!" "Yaptıklarımı bloğuma koyuyorum, ordan bakabilirsiniz isterseniz"  de, vesaire :))  Pek havalı pekkk :))
Bu arada siz kıymetli takipçilerimin talepleri üzerine yazıyorum Yıldız Boncuk'un yol tarifini. Mısır Çarşısı'ndan yukarı vurdun kendini, ordan Marpuççuları sordun (lütfen girip de ordan boncuk alma, pahalı çok, ben aldım ve pişman oldum!) Marpuççuların kapısından çıkınca (ki iki kapısı var ama benimki ön kapı mı arka kapımı hala doğrultamadım) Türk Telekom'u soracaksın. Onun karşısında Güvener Pasajı, pasajın iki girişi var yalnız, biri aşağıya, biri yukarıya, sen merdivenlerden aşağıya inip, dar koridordan ilerleyeceksin ve sonuna doğru sağda göreceksin zaten dükkanı...
Boncukları aldım, sonra aşağıdaki kumaşları aldım, desenlerine bayıldım. Aldığım kumaşları son yaptığım keçe çantada kullandım bile dün akşam :) 
Sonra yoruldum, acıktım, oturdum Aslı Börek'e aşağıda gördüğünüz mantıyı götürdüm :))) Çok güzel onların kurabiyeleri, ki daha önce de yazmıştım, şu vicdan yazımda :)) Çocuklara da kurabiye alıp Marmaray'la Üsküdar'a geçtim. İlk kez bindin Marmaray'a, bindik yani, çünkü bir teyzeyle seyahat ettik, yani teyzeyle ben yanyana ayakta, ikimizin bir eli de tutmaklarda, teyzenin diğer eli benim belimde :))) Evet yaaa, sıkı sıkı tuttu belimi Üsküdar'a kadar, arada da "Şekerim var, tansiyonum var, kusura bakma kızım, hakkını helal et kızım" diye diye geldik :))) Yalnız seyahat esasında az ilerde arkasında ayakta tutmak tutan delikanlı oğluna "Sen de tutundun mu Harunnn!" deyince kendime mani olamadım, kocaman bir sırıttım :))) Tutmuş teyzecim, tutmu Harun da :)) Helal olsun bi de ne olacak ki, bir insana destek olmak bazen manevi bazen de fizikidir  :)) 
Yani ez cümle sevgili okur, tek tabanca gezmek, alışveriş yapmak, yemek yemek güzel, en bi güzeli de o yemek yeme fiili esnasında bloğuna gelen bir sıcacık yorumu okumak :) Sağol Ehil Keyifcim :) 
Tavsiye ederim, yarından tezi yok, vur kendini Tahtakale'ye, Mısır Çarşısı'na, kumaşcıların olduğu tarafa :)  Gör bak bakalım,  giderkenki kadın nerdeee, dönüşteki mutlu kadın nerde :)) 
Bir önceki Eminönü ziyaretimi ve bu ziyaretten ne derece mutlu olduğumu da şurada anlatmıştım ;)
Çok konuştum yine di mi, fotoğraflara bakarken soluklan bari azcık ;(
EMİNÖNÜ'NDE MUTLU BİR KADIN,EMİNÖNÜ'NDEN ALINAN GANİMETLER,
EMİNÖNÜ'NDE BİR GÜZEL MANTI :)



TAVUKLU KEÇE ÇANTA
Sevgili Nuray'dan gördüm bu fotoğraflara kart ekleme fikrini ve çok tuttum. Çünkü ben fotoğraflara yazı yazmaya çok üşeniyorum :( Sağol Nuraycım fikrini kullanmama izin verdiğin için :) 


KEÇE ÇANTA
Ne zannettin sen onu, ev mi? Yok artık o kümes ayol, tavukların kümesi, e çok kalabalıklar diye o kadar büyük. Niye mi iki kapılı, küçük olan civcivlerin çünkü :) Civcivler mi nerde, kümeste kuluçkaya yatan Kezban'ın altında :))) (Kezban ve Hilal bizim koca kişisinin çocukken baktığı tavuklarının adı, ne çok severmiş de, bakarmış, beslermiş de, biri çalınmış ama sonra pazarda görmüşler, annesi tanımamış ama Kezban ve Hilal'in bakıcısı, besleyicisi, en çok seveni koca kişisi tanımış da, sonra para ödeyip, geri almışlar da" çok anlatır bu hikayeyi, ben de çok gülerim tavuklarının isimlerine (Tenzih ediyorum ismi Hilal ve Kezban olan sevgili okurları )

KEÇE ÇANTA
Bu kuşları itinayla tek tek kestim, sonra süsledim, püsledim, ben bu süsleme işinde en çok kuyruklarını yapmaktan hoşlandım. Boncuklu kuyrukları ben uydurdum ve çok da şeker oldular böyle :)) 

Kimi uyuyor, kimi şarkı söylüyor, kimisi de yemleniyor bu en bi organik davukların, bak biri de te kümesin tepesinden ilanı aşk ediyor birine  :)
Bizim köydeki tavuklar bunlar :) Şimdilerde yoklar ama baharda tekrar alacak annemler. Babam bunlara bir kümes yaptı ki sorma. Belki de benim kümes de ondan bu kadar büyük, ferah ferah yaşasınlar içinde diye :))
Bizim bahçedeki kümesi görsen, tavuk olasın gelir yeminle :)))) Tamam abarttım biraz, pardon :)))
Yani o kadar büyük ki, köye gelenler bizim balkondan görünce kümesi, diyorlar ki "Müştemilat mı var bahçede" :))))) O kadar diyim sana, yok demiyim, yine abarttım pardon, dur ben sana bir dahaki köye gidişte o kümesin resmini çekeyim de sen karar ver en iyisi :))) 

İşte Pinterest'ten aldığım tavuklar bunlar.  İlham kaynaklarım o tavuklar işte, tavuklardan yola çıkarak aklıma gelen bütün fikirler bu çantada. Şükür ki yaratıcılık var biraz genlerimde sanırım, şükür, bin şükür ;)
Bir de çantanın arkasını göstereyim sana :) 

Bu da son yaptığım nazarlık :) 


Nazarlıklar için kullandığım malzemeleri de göstereyim son olarak, o keçeleri artık keçelerden kesiyorum öyle kare kare, kalın keçelerle daha güzel oluyor, sonra o boncuklarla da birleştiriyorum, genelde renkli boncuklar, kum ve biraz daha bu resimde görülen büyük boydakilerle ve aralara da azcık böyle süslü cam boncuklar, bolca nazar boncuğu, aralara minik ziller vs... Ne kadar renk o kadar güzel nazarlık ;)


BONUS (Ben sana bonus olarak hiç Onur Akın dinletmedim di mi sevgili okur, ne ayıp şey! Çok severim halbuki :)
Not; Geçen posta yazdığın yorumlardan ziyadesiyle memnunum sevgili okur, aynı performansı bu posta da bekliyorum, "Güzel olmuş, ellerine sağlık" tan ziyadesini yani :) Çünkü ben sana post hazırlamakla birlikte, yeni bir post yapar gibi yorumlarına cevap yazmayı da pek çok seviyorum ;))
Dipnot: Ayıp olmuyor di mi arkadaşa her seferinde "Nazarlıkların önünde bir resim çekebilir misiniz?" demek?? Yok canım, olmuyordur, hatta dur ben bir dahakine diyeyim ki "Bi 5 dakikalık video çekebilir misiniz???" :))))
EnbiDipnot: Günlerdir yukarı aşağı taşıyorum sınav için kitapları :(( Taşıyorum, gözümün önünde tutuyorum. Hatta bütün bu keçe işlerinde tam karşımda kitaplar :(( Ben vicdan azabından ölüyorum sevgili okur :(( Dur bari çalışayım şu son üç gün :(((

20 Ocak 2014 Pazartesi

KEÇE ÇANTALARA DEVAM VE İLHAM KAYNAKLARIM :)

Çantalar aşağıda sevgili okur, sen onlara bakarsın, fikrini beyan edersin, (Yok bu sefer ben söylemeyeceğim ne kadar güzel olduklarını, ne kadar sevilesi aynı zamanda! Ya bi de napıcam ben sevgili okur yaaa, bu çıta böyle yukarlara yukarlara çıktıkça ne olacak benim bu halim, kafama göre takılıyorum ama bir yandan da bir öncekinden vasat olmasın istiyorum yaptığım işler, ilerlemek istiyorum, daha güzelini yapabilmeyi bir de, ivme yukarı gitsin istiyorum, o yukarısı ne kadar yukarısı bilemiyorum tabii, uzaya çıkacak halim yok keçe çantalar marifetiyle :)) )
Başka bişey diyeceğim ben sana asıl, kendimden bahsedeyim istedim sana asıl! Yani bu anlattıklarımı da aslında seninle birlikte kendime anlatıyorum, izah ediyorum, durum tespiti yapıyorum, yoksa öyle ukalalık ya da çok bilmişlik manasında algılanmasın diye de sözcükleri düzgün seçmeye çalışarak anlatayım bi :)
Mutlu kadınlar, huzurlu kadınlar, kendini seven kadınlar olsun mu başlığımız ;) 
Mutlu kadınların büyüttüğü huzurlu çocuklar mesela... Aslında erkeklerin şunu çok iyi bilmesi gerekir ki, bir erkek eşini çok sever ve onun mutluluğunu gözetirse, aslında çocuklarına dünyayı bağışlamış olur. Çünkü bir evde anne mutluysa çocuklar da mutludur. Düşünsene sevgili okur, kendini kapatmış, mutsuz, özgüvenini kaybetmiş bir kadının çocuğu ne kadar mutlu olabilir ki, mutluluk gibi mutsuzluk da bulaşıcı maalesef. O yüzdendir ki bir zamandır, küçük şeylere sinirlenmemeye çalışıyorum (bazen de içimden içimden sinirleniyorum ama dışıma çıkmasına izin vermiyorum!)  Kendi kendime telkin yapıyorum. Başka tarafından bakmaya çalışıyorum. Koca kişisi için 10 yılın sonunda geldiğim nokta "Evet bu adam azcık(!!!) asabi, azcık(!!!) titiz ama sen çok mu mükemmelsin ki kızım, bir sürü de güzel tarafı var adamın, onları aklına getir şimdi, kavga çıkarma şimdi, azcık bekle de geçsin siniri, üzerine gitme şimdi" gibi... Benim de öyle çok ofsayt yanım var ki aslına bakacak olursan, gece ve gündüz gibiyiz biz aslında, onda olan özelliklerin zıttı bendekiler ve belki de bizi birarada tutan bu. O bakımdan çocuklarımın huzurlu bir yuvada büyümesi tek arzum, büyüdüklerinde desinler ki "Mutlu çocuklardık, anne babası birbirini çok seven, mutlu çocuklar" desinler istiyorum... Bütün gayretim bundandır sevgili okur, bilmem sen ne dersin? 
 Bana diyor ki pek çok arkadaşım, bazen de burdan sizler! Nasıl böyle enerjiksin, nasıl yetişiyorsun? Ben bir ritm tutturdum bir vakittir, çocuklarımı ihmal etmeden, gönlümce elişleriyle uğraşıyorum. Bunları yaptıkça da enerjim yükseliyor ve bir sonraki için hazır hale geliyorum. Hem kendim çok eğleniyorum hem de  ailemi de bir şekilde bu işin içine katarak, onların da eğlenmesini, neşelenmesini sağlıyorum. Bu manada keçelerden, etaminden, yaptığım bütün işlerden, yere dökülen boncuklardan hala bıkmayan, bana fikir veren koca kişisine bin teşekkür lazım şimdi di mi :) 

KEÇE ÇANTA
"AŞIK KUŞLAR" DEMİŞTİM BU ÇANTANIN ADINA AMA SONRADAN SELCENİM DEDİ Kİ "AYNI BEN VE FARUK" 
E O VAKİT BU ÇANTANIN ADI "SELCENİLEFARUK"

KEÇE ÇANTA
YAKINDAN ;)


KEÇE ÇANTA
"DALDAKİ KUŞ"


KEÇE ÇANTA
(YAKINDAN)
BU ÇANTADAKİ O DALI YAPMAK BENİ NASIL MUTLU ETTİ BİR BİLSEN, O ÜSTÜNDEKİ MİNİK KIRMIZILARI YAPARKEN BENDEN KEYİFLİSİ AZDI YERYÜZÜNDE ;)

NAKIŞLI KEÇE ÇANTA
BUNUN ADI DA "SALKIM SÖĞÜT"

KEÇE ÇANTALAR
Ölçüleri 30'a 10 gibi bu çantaların, kah boyuna tutuyorum, kah enine :) Yan ve alt parçaları da 6 cm kadar ;) Hani yaparsan diyorum belki yardımcı olur sana bu ölçüler ;)

Bu da nakışın ayrıntısı, çok seviyorum böyle ağaçlar yapmayı :) Bir akşam sürdü bu ağacı işlemek. Ama değdi bence :) Çerçevesi  ilk yaptığımda başkaydı ama sevmedim sonradan,  söktüm ve lila yaptım...
Kum boncuklarını çok seviyorum, nasıl yakışıyorlar her yere, neşe veriyorlar sanki dokundukları her neyse ona :)

İLHAM  VERENLERE GELECEK OLURSAK (Kİ SENİN DE FAİDELENMEN İÇİNDİR BU KOLAJ)

BU VE  DAHA FAZLASI İÇİN PINTEREST'teki şu ve şu tahtalarıma (e tahta değil mi???)  bakabilirsiniz!


 Pinterest'i bulana, uydurana, hayata geçirene bin teşekkür :) Kesin kadındır di mi sahibi, elbette öyledir. Ancak akıllı bir kadın yaratabilir böyle bir siteyi, kendisine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum, verdiği bütün ilhamlar için :)

ALİ DENİZ MUTFAKTA

ZENCEFİLLİ TARÇINLI KURABİYE
Yok sevgili okur, ne sana bu tarifi hangi blogdan aldığımı söylerim ne de tarifi veririm. Asla! Çünkü bu çok zor bir kurabiye oldu benim için, 1 saat yoğurdum ama canımdan bezdirdi beni bu kurabiyenin hamuru...bi un istedi, bi yağ, durmadan verdim istediklerini ama  ne una doydu, ne de yağa... Dengesizin teki, terazi midir nedir anlamadım ki :) Hamur haline getiremeden de zorla açtım tezgahta, parçalanmasın diye de uğraşarak kalıplarla kestim. Ali Deniz de yardım etti :)  Neyse tadı çok fena değil, azcık sert ama olsun, koyduk kuzuya, götürdü bugün okula...
Hamuru hazırlıyorum bir yandan, çırağım da yağını, ununu ekliyor yanımda, bir yandan da  "Nerde kaldı bu baba Ali Deniz, pudra şekeri getirecekti kurabiye için" diye söyleniyorum. Ali Deniz büyümüş kocaman olmuş, derdime elemime ortak olmuş, bükmüş dudağını aşağıya, salmış yine omuzlarını, "E-beettt" o an güzel bir andı, hep aklımda kalmasını istediğim. 3,5 yaşındaki çocuk şakır normalde-ki Nehir de o çocuklardan biriydi- ama Ali Deniz çok geç konuşmaya karar verdiği için şimdi bana verdiği her cevap, her kelime benim için altın kıymetinde :)
Bir güzel an da Pazar sabahı kahvaltı hazırlarken açtığım radyodan Cengiz Kurtoğlu"nun "Duvardaki resminle avunurdu gönlüm" diye başlamasıydı. Beni o mutfaktan aldı, teee 1987 yılına götürdü bıraktı :)) O da güzel bir an'dı...
Güzel anlarımız bu hafta pek çok olsun sevgili okur ve biz de o an'ların farkına dolu dolu varabilelim inşallah
Öperim çok....


Not: Bu çantaların üçünü sattım sevgili okur :) Daha da yapıp satacağım inşallah... Ama öyle siparişle yapmayacağım, kafama göre takılacağım, tamamladıkça, koyacağım satılığa :) Dur bakalım, hadi inşallah :)
Dipnot: Demek ki ben kurabiye yapma konusunda yeteneksizim. Bir de araba kullanma konusunda, ikisinde de teori var ancak pratiğe geçişte sorun var. Kurabiye neyse de sence ben niye araba kullanamıyorum ki sevgili okur??? Yani aslında kullanabiliyorum ama sürekli gidersem, yani dönmek, parketmek, çark etmek gibi fiiller olmadan çok güzel kullanabiliyorum, haa pardon yaa, bir de otomatik vites olmalı :))) (Aramızda!)

17 Ocak 2014 Cuma

KEÇE ÇANTALARIM...

Bak gördün mü senin minicik evler ne oldu :) Çanta oldular çantaaa :)) Çok da güzel olmadılar mı yahu? Tamam peki düzeltiyorum, çok da şeker olmadılar mı yahu??? Nasıl güzel di mi renkleri, nasıl tatlı di mi kedisi, ağacı, bulutu ile benim çantalarım. Peki haklısın bence de bunları benim değil senin söylemen lazım ama inan kendime mani olamadım sevgili okur, hele böyle gün ışığında renkler böyle capcanlıyken, yazmadan edemedim ;) Sence ben çantacı mı olsam? Durmadan böyle hikayeli çantalar mı yapsam??? Sen söyle okur, milyonuncu kez soruyorum ama ben kariyerime ne yönde devam edeyim, nazar boncukçu mu olsam, cüzdancı mı, çantacı mı??? Çocuk çantalarına benzedi ama büyük çantası bunlar aslında, neşeli, enerjik, kocaman kadın çantaları :) 

KEÇE ÇANTA
Nasıl anlatayım ki sana bunları nasıl yaptığımı, yani istiyorum ki sen de yap ama nasıl anlatılır tam bilemedim.
Önce iki yan, bir taban, iki de ön ve arka yüz kesiyorsun. Boyutlarını tamamen kafana göre belirliyorsun çantanın. Ben evdeki karton çantalardan ya da boyutunu kendim katlayarak oluşturduğum broşürlerden faydalanıyorum çünkü ben düzgün kesemiyorum hiç bir şeyi, evet evet, cetvelle bile yamuk kesebiliyorum. Sonra ön yüzü için aklına gelenleri bir bir yapıyorsun, dikiyorsun, süslüyorsun ve sıcak silikonla yapıştırıyorsun. Aslında senin görevin ön yüzünü süslemekle bitti sevgili okur, bu kadar yani bu çantanın özü :) Ben en çok bu süsleme, tasarlama, yaptıklarımı bir araya getirip bir kompozisyon yaratma işine meftunum, gerisi benim için teferruat :)
Battaniye dikişiyle (8 numara Domino ipi kullanıyorum ben) itinayla dikiyorsun parçaları birbirine. Ön yüzünden dikiyorsun ki dikişin en düzgün olduğu kısım orda kalsın. Yan ve alt parçaları ön yüze göre kesiyorsun ve alt ve yan parçaların genişliklerinin eşit olmasına dikkat ediyorsun. Birkaç milim uzun bırak ki bazen eksik kalabiliyor parçalar, fazlasını sonra kesiver gitsin :)
Son aşamada da incecik şeritler halinde saplarını yapıştırıyorsun silikonla, hepsi bu, al sana misler gibi bir çantan oldu işte. 


KEÇE ÇANTA
(Anten nasıl ama ;)

KEÇE ÇANTA


KEÇE ÇANTA
Zeynep hanımlarla Ayşe hanımların ortak ağacı o, iki evin bahçesinin tam ortasında, Allahtan ki iki çeşit meyve veren bir güzel ağaç, birlikte bakarlar, büyütürler, meyvelerini de her sene dönüşümlü yerler :) Sıcak yaz öğleden sonraları,  ağacın altında püfür püfür içerler beş çaylarını :)
Kedi dersen o zaten mahallenin kedisi, öyle şanslı ki, karavanası bol bir kedi  kendileri :) Şansına nazar değmesin diye de bir nazar boncuğu boynunda :) 

KEÇE ÇANTA

KEÇE ÇANTA
Bu ağacın gerçeğini Yalova'dan dönüşte Çiftlikköy'ün ordaki seralarda görmüştüm geçen sene. Top top böyle, hatta üç toplusu bile vardı. O vakit dedim ki kendime, ben bunu keçeden yapayım. Günü geldi yaptım :)
Kediciğin gözleri neden kırmızı dersen, gece de ondan, gece gece fotoğraf çekmeye kalkınca, flaştan böyle kıpkırmızı oldu gözleri :)
 

KEÇE ÇANTA
Yan tarafları kırımız böyle :)

KEÇE ÇANTA
Bir de arkayı göstereyim ;)
Bunca ayrıntılı fotoğrafa, anlatmaya, bütün sırlarımı vermeme karşılık , sen de bir çanta yap artık sevgili okur :) Yapamam, edemem, beceremem yok, bak ben becerdim işte, sen hayli hayli yaparsın ki, hem de alasını (a'lara şapka varmış gibi muamele edelim lütfen :)
Önceki çantalarımı görmek ve onlardan ilham almak istersen eğer böyle buyur :)

BONUS

Misler gibi bir hafta sonu diliyorum sevgili okur, keyif içinde, ev işlerinden azade, sağlıkla, mutlulukla, misler gibi olsun hafta sonun :)

15 Ocak 2014 Çarşamba

BENİM KEÇEDEN MİNİCİK EVLERİM...

Boşluktaymışım gibi hissettim dün akşam kendimi! Upuzun bir zamandır böyle olmamıştı hiç. E çünkü yılbaşı vardı, hediyeler, siparişler, yetiştirilecekler, sıradakiler vs. Ama dün akşam bi durdum, hazır hastalığın -çok şükür-geçmiş olmasının verdiği huzurla, "Neydi yahu, ne vardı sırada?" diye düşündüm. Nazarlıkların gönlünü hazır yeni almışım, baykuşlar milyon tane olmuş, kalp dersen, bin yıl yapmasam olur, o derece çok yapmışım... E dur ben bi ev yapayım bir kaç tane dedim. Şu minik magnet evlerimden ama bu sefer magnet olmasınlar, başka bir amaca hizmet etsinler istedim. Kalmış keçelerimi döktüm ortaya, renklerimi seçtim gönlümce, çok titizlenmeden, azcık hovardaca, dikişine falan da dikkat etmeden dört ev inşaa ettim ben dün akşam... Bunları böyle sıra sıra dizip, eski zaman sokaklarındaki evler gibi küçük bir mahalle kurayım istedim. Bunlar bir çantanın yüzünden baksınlar dünyaya, seyreylesinler İstanbul'u, ya da atıyorum Yalova'yı istedim. İçimden geldiği gibi oldurdum evlerimi, azcık allayıp pulladım (ki sen bana fırsat ver sevgili okur, yani bütün o hobi dolabımı salona taşıyıp, önüme dökmeme izin ver, bütün süslerim, kurdele, fisto, düğme, boncuk, kumaş vs. bütün bütün malzemelerim önümde hizmete hazır beklesinler, gör sen o zaman ben daha ne harikalar yapıyorum!) ...
Aslında sana bunları çanta olmuş haliyle göstereyim isterdim ama dayanamadım, önce böyle tek tek bi gör istedim. Peki sence de bu dördü birden bir keçe çantaya fazla mı??? Ben bunları iki çantaya bölüştüreyim mi, peki o zaman bunların yanına yeni yeni saz arkadaşları ekleyeyim mi, bu akşamın ödevi de bu olsun mu ;)
Sen ne yapıyorsun peki sevgili okur böyle zamanlarda, yani kendini bi boşlukta gibi hissettiğin zamanlarda. Sükunetle keyfini mi çıkarıyorsun, dibine kadar boşlukta keyif mi yapıyorsun,  yoksa benim gibi hemmencecik kendine yeni bir meşgale mi buluyorsun???


KEÇE EV
Bak sen evlerime şimdi ve bana söyle senin evin hangisi bunlardan???

KEÇE EV 1



KEÇE EV 2

KEÇE EV 3


KEÇE EV 4

KEÇE EV
TEKMİL-İ BİRDEN
Daha önceki evlerim için şöyle alayım seni sevgili okur :)



BONUS

Not: Sahiden bitiyor mu Vicdan dizisi :(( Lütfen biri bana bunun asparagas olduğunu söylesin. Lütfen 5 sene daha sürsün, lütfen ben Timuçin Esen'e biraz daha doyayım :)))
Dipnot: Bu sıralar Ali Deniz okumaya başladı, yaaa, şaşırdın di mi, konuşmayan çocuk resmen okuyor :))) Ne görse iki satır yazılı, kitap, kağıt, gazete, hemen başlıyor okumaya "Alidesisdehirannebaba" :))
Enbidipnot: AÖF sınavları haftaya, ben çok dua ediyorum bu tembel tenekeliğime rağmen geçebiyelim, geçer not alabileyim diye ama yüzsüzlük addetmezsen sen de bi "İnşallah" desen içinden, belki olur he sevgili okur, belki yine geçen seneki gibi olur, olsun lütfen, hadi birlikte olduralım :))))

13 Ocak 2014 Pazartesi

GEÇEN HAFTANIN BİLANÇOSU....

Hastalık da neymiş yaaa, vız gelir tırıs gider sevgili okur :))) (Böyle yazıyorum ki ondan korktuğumu, tekrar gelecek olma ihtimalinden ödümün koptuğunu anlamasın diye!)
İyiyim şükür, anlatmayacağım ne beter birşey olduğunu eminim yakın çevrenizden şahit olmuşsunuzdur. 
Ben size güzel şeylerden bahsedeyim, kırmızılardan, boncuklardan, keçeden, etaminden, tadına doyum olmaz bir çatal çörekten mesela :)
E buyur öyleyse sevgili okur, özlemişim hem seni, hem sana anlatmayı :)

KEÇE NAZARLIK
Nazarlık konusundaki yeni model arayışlarım sürüyor. Bunun için hastayken beyin jimnastiği yaptırdım kendime, ortaya çıkan şu nal oldu, hastalığın bir faydası var şükür, yattığın yerde, öksürürken bir yandan da beynine birşeyler hücum edebiliyor zaman zaman, benim payıma düşen de bu oldu işte :)
İlk karedeki nazarlığı bizim çok tatlı bir Aile Hekimimiz var, İsmail Bey, dur adını tam yazayım da herkes bilsin, Dr. İsmail Atağ ;) Çok sık ziyaret ediyorum sağlık ocağını çünkü, bir türlü rutine girmeyen bir troidim var benim, yaklaşık iki yıldır bazen her ay, bazen birkaç ayda bir tahlil yaptırmam gerekiyor. Doktorumuz da çok tatlı, çok ilgili bir doktor, ona hediye götürdüm bu nazarlığı ;)

KEÇEDEN AT NALI ŞEKLİNDE NAZARLIK
Şu aralardaki ince kum boncuklar var ya sevgili okur, ben onları bir türlü ayarlayamıyorum. Hep fazla fazla oluyor :( Serpiştiremiyorum yani, neyse öyle olunca işte o boncuklar, sık sık yani, e o zaman daha fazla süse de çok gerek kalmadı. Ortasına bir sıra boncuklu süs yetti gibi sanki :) Bu sefer keçeleri, dikerek ekledim, top gibi oldular, çok şeker oldular :) 

KEÇE NAZARLIKLAR
Bunlar da son dönemdeki nazarlık çalışmalarımın tamamı, öbür şekil yani bildiğin klasik muska (nuska??) şekli de var elbet, ondan da yapacağım yine ama azcık değişiklik iyidir sevgili okur, sanatsal, çalışmalarım, arayışlarım, tasarımlarım devam edecek inşallah bakalım :)
Bu yaptıklarımın hepsi hediye, umarım şans getirirler gittikleri eve, nazarsavar olurlar haneye :)



KEÇE BOZUK PARA CÜZDANI
Sonra bir de Elife cüzdan yaptım :) Kuşu itinayla çizdim kurşun kalemle keçe üzerine, kafama göre işledim. (Yalnız bu çizim konusunda benim bilmediğim senin bildiğin fazla iz bırakmayan bi kalem, karbon kağıdı vs, varsa vallahi gücenirim, bana da söyle e mi yöntemini?  Mehtap Abla ketene, etamine çizmeyi anlattı ama keçeye olmuyor :(
Kuşun ağzındaki daldaki boncuklar beni hasta etti :)) Yok mecaz anlamda, çok sevdim manasında :))

Pinterest'te görmüştüm bu tavukları, ama çok minik karelerde şablonu ve ben çok zor görebiliyorum. Dolayısıyla baştan niyet ettiğim gibi üç tavuğu birden yapamayacağım :( Şu bi tanenin hakkından gelebilirsem ne ala ;)  (Yok ala değil, TDK'ya inat âlâ) :))

Bu da benim Jamie'm :)) Görüyorsunuz di mi hedefe adım adım yaklaşıyoruz. Çocuğum bir elinde not defteri, bir elinde büyüteç, nasıl da titiz  yemek konusunda :) Fırın makarna bu boru mu yani, inceleyecek, notlar alacak, hakkını verecek yemeğin :)) 

ÇATAL
Bu tarifi Muhabbet Sofrası'ndan aldım. Reyyan'ın orjinal tarifiyle ("ÇATAL" yazan başlığa tıklarsanız önünüze gelecektir)  12 adet çatal çıktığını belirtmesi üzerine malzemeleri aşağıdaki şekilde azcık arttırdım, zira Ali Deniz'in sınıfı 13 kişilik, e  bir de öğretmen ;) Kalan iki taneyi de müsaadenle biz yedik sevgili okur, yok yani sadece ne gönderdiğimi bileyim diye, test manasında, kalite testi :)) Çok güzel bir tadı var, çok sevdim ben, yine yapacağım :)
Çok teşekkürler Reyyancım, güzel bir tarifim daha oldu sayende :)

150 gr. margarin (oda sıcaklığında)
3 yemek kaşığı toz şeker
3 yemek kaşığı yoğurt
3 yemek kaşığı sıvıyağ
1,5 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı tuz,

1 paket kabartma tozu,
Aldığı kadar un

Üzeri için
1 yumurta sarısı, çörekotu, susam

Önce, un ve kabartma tozu hariç diğer malzemeleri mikserle çırpıyoruz. Sonra Un ve kabartma tozunu eleyerek, az az ekliyoruz. Sert bir hamur yapıyoruz. 16 parçaya bölüyoruz ve ince rulo yapıyoruz, birleştiriyoruz uçlarını, tepsiye diziyoruz, üstlerine yumurta sarısı, çatalla azcık çizik atıp, çörek otu, susam serpiyoruz.


*********
Bak bir hafta görüşemedik neler neler oldu sevgili okur, geçen haftadan bu yana olan bitenin özeti budur bizde :)
HEPİMİZE MUSMUTLU AMA EN ÇOK SAĞLIKLI, VİRÜSTEN UZAK BİR HAFTA DİLEĞİYLE :) 



6 Ocak 2014 Pazartesi

PTT KERE!!! KEÇE TELEFON KILIFI, GÖZLÜK KILIFI VE KEÇE NAZARLIKLARIM....

 Nedir yani??? Nedir, altı üstü 13 zarfı 24 Aralık'tan bu tarafa sahiplerine ulaştırmamak. Paket değil, kargo değil, altı üstü kartpostal. Sen tut bütün resimleri çıktı al, kes, kartonlara yapıştır, kes, üstlerini allayıp pulla, içlerini itinayla yaz, zarflarını hazırla, nasılsa 1 hafta var, tabii ki ulaşır yılbaşına kadar sahiplerine diye düşün, sonra, sonrası bir büyük hayal kırıklığı... Ne yapsın millet yılbaşından bir hafta sonra kartpostalı (ki bir haftanın da garantisi yok, bakarsın şubatı bulur gitmesi!) Hayır trajikomik olan taaaa Almanya'ya günler öncesinden ulaşmış ama İstanbul içine gitmemiş :((  Ne diyim ben sana PTT, bizim evdeki uyuz kalıba reva gördüğüm muameleyi mi yapayım sana şimdi? Milyonların önünde rezil mi edeyim seni şimdi? Ey okur sen sen ol, postacıyla nostaljik hareketlere kalkışma sakın, ver üç kuruş fazla, 24 saatte özel kargoyla ulaşsın sahiplerine yılbaşı kartların diyim mi? Utan PTT utan, beni mahçup ettin, sen de mahçup ol inşallah, yerin yedi kat dibine gir inşallah....
Bu vesileyle özür dilerim adres yazan herkesten, ben elimden geleni yaptım ama amacıma ulaşamadım maalesef arkadaşlar...

KEÇE NAZARLIK
Yılbaşı münasebetiyle ihmal ettiğim nazarlıklarıma hızlı bir dönüş yaptım :) Şu adını bilmediğim fotoğraftaki şekil aklımdaydı ne zamandır, denedim sonunda ve olduğuna kanaat getirdim. Sen de getirdin mi, getirdiysen şayet söyle bana, getirmediysen de iç sesinle kendine söyle-sadece kendine-zira bu olduğuna inandığım şekille ben epey bir müddet daha oyalanırım ki ;)
Ve sana bişey diyeyim mi sevgili okur, yaptığım onlarca keçe çalışmasından artan minik keçelerle bu nazarlıklardan milyon tane daha yapabilirim. Boş zamanlarımda ben bir keçeden kare kesicisiyim yani :)  Neşeli di mi ama, onda hemfikiriz di mi? Ve elbette kırmızı her zaman ten poyint önde di mi ;)


Ve sonra bir de telefon kılıfı yaptım arkadaşıma. İçine başka şeyler de koyabilsin diye bu kadar büyük. Nakışla süslemek istedim, bir de minik nazar boncuğu pek yakıştı sanki :)
Arkası iki katlı, ikinci katın üst kısmını açıkta bıraktım ki cep olsun diye


Bir de içine bir minik cep, para koymak için ;)


Bu da gözlük kılıfı denemem...  Yanlış yaptığımı bitince farkettim, çünkü gözlük kılıflarının iki tarafı da dikili olmuyor, bir tarafı dikili sadece, bir sonrakinde doğrulturum inşallah modeli :)
Anneme vericem bu kılıfı Yalova'ya gidince (nasıl özledim Yalova'yı bir bilsen sevgili okur, burnumun direği sızlıyor düşündükçe :(((

Veee finalde de Ali Deniz'in pazartesi kurabiyeleri :) Fındıklı bu seferki... Tarifi vermeyeceğim çünkü bozuktu bu kurabiyenin  tarifi bence, eksik yani! O bakımdan kafama göre takılarak, tarifte olmayanları ekleyerek hazırladım bu kurabiyeleri :)
E sonuç da şaşırtıcı derecede "iyi" oldu bence... Yok artık sevgili okur lüfen benim her konuda "mikemmel" olmamı bekleme, çıtayı daha fazla yükseltme, omuzlarıma bunca sorumluluğu yükleme! Lütfen yani...

BONUS


Not:
AÖF sınavları rezalet :( Şaşırdım mı hayır! Elbette ki layığımı buldum. Allahtan şu çan eğrisi çıkmış da beni çekip almış düştüğüm AÖF çukurundan... Dur bakalım, bakarsın bi gayret gelir de ikinci sınavlara çalışabilirim....
Dipnot:
İyileştim saymıştım kendimi ama illet bir öksürük yapıştı böğrüme, öyle şiddetli ki, öksürdükçe içimde zelzeleler, tufanlar :( Sonra bir baş dönmesi, bir baygınlık hissi :(( İlaç yazdı doktor, tesadüfe bakın ki geçen gün koca kişisinin zorla içirmeye çalıştığı, benim "Hiç olur mu o şurup!" diye reddettiğim öksürük şurubu çıkmasın mı... İçicez artık elimiz mahkum  :(((
En Bi Dipnot:
Saçlarımı düzelttirmeye gittim Cuma günü Süleyman'a, düzellti bi güzel ama ne düzeltmek, kısacık oldu, halbuki ben uzatacaktım, niyetim oydu, Nehir'e de söz vermiştim ancak, saçımın kesimi bitip, kurutulması da tamam olunca bir baktım ki kısacık saçlı bir kadın aynada!!! Olsun, güzel olduki, kökü bendeki :))) Hem böyle boynum açıkta olunca Mahizer hanımın hediye ettiği  güzelim  kolye daha çok yakışacak ki (şu postun sonundaki fotoğrafta boynumdaki kolye) Teşekkürler bir kez daha :)

MUTLU HAFTALAR ;)

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.