30 Mart 2012 Cuma

KEDİLER, MÜYESSER YILDIZ VE MEŞGULÜM TABELASI....

Kedilerimiz sonunda çerçevelendi, hem de kıpkırmızı bir çerçeveyle :)
Bakın bakalım nasıl olmuşlar. Ali Deniz'in odasına asacaktım ama Nehir hanım el koydu, Ali Deniz'e başka yapaymışım, bunu onun odasına asaymışız... Kıramadım tabii, hanfendinin (kocam bana kızınca hanfendi diyor ama bir tek kızınca! Sadece o zamanlar hakediyorum hanfendiliği  :))) ) odasında boş bir santim yer yok ama koyacağız artık, elimiz mahkum...




Bu kediler konuşuyor bir de, ne diyolar biliyor musunuz?  Orhan Veli fısıldadı kulağıma; 
Uyuşamayız, yollarımız ayrı
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi.
Senin yiyeceğin kalaylı kapta
Benimki aslan ağzında.
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik
Ama, seninki de kolay değil kardeşim
Kolay değil hani
Böyle kuyruk sallamak tanrının günü...


Orhan Veli Kanık
Kedilerle ilgili son bir şey daha: Bir yerlerde okumuştum, kedilerdeki pozitif enerji insanı iyileştirirmiş,  bir kedi varsa evde, insan severse ve hep okşarsa onu, bazı hastalıkları iyileştirebilme gücüne sahipmiş kedi...
Biz son derece alerjik bir aileyiz, benim alerjik rinitim -çok lazımmış gibi- sanırım çocuklarıma da geçti o yüzden de bize kedi, köpek yasak ama imkanı olanlar için harika... Hele de yalnız yaşayanlar için, can yoldaşı olur kedi-köpek...
Buradan yola çıkarak;
Silivri'de hapis yatan ve yanında bir kedi dileyen Müyesser Yıldız'a  (onunla birlikte tabii isteyen diğer mahkumlara da) bir kedi verseler keşke...
Bekir Coşkun'un konuyla ilgili yazısı da işte burda






 *********************************************************************************

Nehir hanımın bir istediği daha oldu geçenlerde, odasında rahatsız edilmek istemediği zamanlar için kapısına bir uyarı yazısı... Onu da hallettik iki arada bir derede, onu da göstereyim size, çok kolay yapması, belki bir fikir verir sizin çocuklarınız için de...




28 Mart 2012 Çarşamba

"TABİİ Kİ BEN BÖYLE OLDUĞUM İÇİN BAHAR..." *


Bu sümbülleri geçen öğlen çiçekçiden aldım (iki al bir öde hem de;) ), güzel güzel koksun, rengi enerji versin diye (sahiden de mor renk iyi enerji verirmiş insana ;) )  Çiçekleri almakla kalmadım, aşağıda gördüğünüz üzere bir de fotoğrafladım güzelim çiçekleri...
Okulda uygun vazo bulamayınca uzun su bardağına koydum, içinden sapları ve dahi iplikleri kötü  görününce de papatyalı fotoğrafı bastırıverip kağıda, sarıverdim bardağa, oldu mu sana "Papatyalı Vazo" :) değiş tonton (keşke yine olsa televizyonlarda, ne güzeldi ;) ) İki yanında da kuzuların resimleri ;) daha ne olsun,  değmeyin sümbüllerin keyfine...


Bahara uygun renkler, fotoğraflar, en sevdiğim şiirler eşliğinde...
Baharınız kutlu olsun ;)


* Siz bu şiirleri okurken  fonda da kendime yazı başlığı yaptığım bu şarkı çalsın mı:




Deli eder insanı bu dünya;
Bu gece, bu yıldızlar, bu koku,
Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaç

Orhan Veli


ŞARKILAR

Agladigini istemem ben ölürsem
Beni en sevdigin halinle hatirla
Uzak bir yerde çaliştigimi düşün
Hayatta olduguma inan
Bir gün gelir kendiliginden
Geçer bütün üzüntün

Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir
Gece, yagan yagmurla uyursun
Sabah bir de bakarsin odan güneşli

Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer sarişini seversin
Aşk yaşayanlar içindir.


Necati Cumalı


Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli



 
 
ARKADAŞIM BADEM AĞACI

Sen ağaçların aptalı 
Ben insanların 
Seni kandırır havalar 
Beni sevdalar
Bir ılıman hava esmeye görsün
Düşünmeden gelecek karakış.. 
Açarsın çiçeklerini .. 
Bense hayra yorarım gördüğüm düşü... 
Bir güler yüz bir tatlı söz.. 
Açarım yüreğimi hemen 
Yemişe durmadan çarpar seni karayel 
Beni karasevda 
Hem de bilerek kandırıldığımızı 
Kaçıncı kez bağlanmışız bir olmaza 
Koo desinler bize şaşkın 
Sonu gelmese de hiç bir aşkın 
Açalım yine de çiçeklerimizi 
Senden yanayım arkadaşım 
Havanı bulunca aç çiçeklerini 
Nasıl açıyorsam yüreğimi 
Belki bu kez kış olmaz 
Bakarsın sevdan düş olmaz 
Nasıl vermişsem kendimi son sevdama 
Vur kendini sen de bu güzel havaya 

Aziz Nesin

GÜNEŞTE

denizin sonunda mavi bir duman gibi
gözümde tutuyorsun.
Yeşil bir erik dalı yüreğim
sen altın tuylu bir yemiş
sallanıyorsun.
Fakat ben seni böyle bir yemiş ve bir duman gibi görmenin yerine
sahiden görmek istiyorum çıplak ayaklarını
sahiden dokunmak istiyorum uzun parmaklı ellerine


Nazım Hikmet Ran




 
BULUŞMAK ÜZERE

Diyelim yağmura tutuldun bir gün  
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek  
Öbür yanda güneş kendi keyfinde  
Ne de olsa yaz yağmuru  
Pırıl pırıl düşüyor damlalar  
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın  
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına  
İşte o evin kapısında bulacaksın beni  
Diyelim için çekti bir sabah vakti  
Erkenceden denize gireyim dedin  
Kulaç attıkça sen  
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan  
Ege denizi bu efendi deniz  
Seslenmiyor  
Derken bi de dibe dalayım diyorsun  
İçine doğdu belki de  
İşte çil çil koşuşan balıklar  
Lapinalar gümüşler var ya  
Eylim eylim salınan yosunlar  
Onların arasında bulacaksın beni  
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya  
Çakmak çakmak gözleri  
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı  
Herkes orda sen de ordasın  
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından  
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim  
Özgürlüğe mutluluğa doğru  
Her işin başında sevgi diyor  
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili  
Bi de başını çeviriyorsun ki  
Yanında ben varım  

Can Yücel 
                    

ÇAKIL

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım
Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde

Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

27 Mart 2012 Salı

FOTOĞRAFLAMACA...

Danssssss

Kadeh mikrofonomuz olsun, müzikle böyle böyle dans edelim...

Çıkamadılar yine :( hep bekletiyolar beni kapıda, e oturayım bari biraz merdivene...

Parkta, kaydıraktan kaymayayım ama kayanları seyredeyim...

Puzzleee, pamuk prenses, 5 dakikada yaptık anneyle...

D&R'ı dağıtmalı, acaba nerden başlamalı, önce bi tabure çekip, yerleşmeli...

Çok seviyorum burayı çooook....

Alan da geniş olunca ;)

Amaninnnn, ne güzel süslü püslü kitaplar bunlar...

Ablanın taçlarını takmayı çok seviyorum...

Ama gözlük gibi...

Pazar bize Akdeniz geldi, Aynur geldi, Nail geldi, e hazırlık yaptım ben de, en kötüsü de gece 1'de bitti işim (bır kısmını bir gece önceden hazırladım) ama uyumak için yattığımda aniden saatler 1 saat ileri gidiverdi :(

Mercimekli köfte, kıymalı gül böreği, peynirli börek, kıymalı ve peynirli poğaçalar ve irmikli tatlı ;)

Bu tatlının sosu bunu böyle güzel ve alımlı yapan... Böğürtlenli, kırmızı, kıpkırmızı :) Hafif, bahar gibi...

Çok mu gelenekselciyim ne yav, habire aynı şeyleri ama en iyi yapabildiklerimi yapıyorum e beğenilince de bir daha bir daha...

Sodalı bayatlamayan poğaça bunlar da... İki tepsi çıktı ve çok arttı, derindondurucuya koydum, pazar sabahları, ısıtr yeriz kahvaltıda...

Gül böreklerimiz ama en XL olanından... Kıymalı ve patatesli...
Kızlarrrrrrrrrr, poz verin bi...

Bir daha lütfen...

Ama siz çoook güzelsiniz, maşallah size...

:) Kuzusun sen

E sen de kuzusun :)


Pastaaaa, kimin doğum günü, Ali Deniz'in Akdeniz'in ve Nehir'in...
Alkışşşşş......

Her gün pasta kesmeli sırf bu coşkuyu görmek için....
Aynurum, can arkadaşım...

Baylarrrrrr


Güzeliz biz, çoook güzel...

Bir de toplu foto...



22 Mart 2012 Perşembe

SEVGİLİ DÜNLÜK...

Evvetttttt, sevgili okur, dünkü yazıda ettiğim dualar kabul oldu, şöyle ki, Nehir'i okuldan aldıktan sonra kankası Sahra'ya gitmek istedi, akşam saat 9'da Sahra'nın annesi Aysel getirdi eve (bu kısmı süper yalnız, hem çocuğun arkadaşında vakit geçirip, çok da eğleniyo (Şekil A'da görüldüğü gibi)  hem de kapıya servis :) )
Şekil A: Yüzler boyanmış, pozlar verilmiş :)
Halil çekimdeydi zaten, sabaha karşı geldi...
Ben eve geldim, Ali Deniz'e marketten sebze çorbası için malzeme aldıktan sonra... Aşağıdan zile basınca, Ali Deniz kendini attı tabii apartmana, ille geleni karşılayacak yarı yolda, çoraplarla tabii ;) Sonrasında da mümkün olmadı eve sokmak çocuğumu, al anahtarı, al telefonunu, giydir paltosunu, yallah sokağa, bir tur attık, Ali Deniz yürüdü, merdiven indi ve çıktı, 15 dakika kadar sonra, yine zorla tabii girdik eve...
Sonrası sıradandı çok şükür (sıradana şükretmek anneliğin getirdiklerinden, şükürler olsun, hasta değil-ler, şükürler olsun mızmız değil, saatinde yedi, saatinde uyudu vs....) yaptığım güzelim sebze çorbasını yedi kuzu, ablasının yatağında keyif yaptı... Nehir bazen yatmadan kitap okuyo, bazen sıkılıp, bana okutuyo ama bu sıralarda en çok, tamamen benim uydurmasyon hikayem olan Üçüzler'in maceralarını dinliyo. (Başlangıçtaki, "Ben annemin beşiğini tıngıııır mıngıııır sallar iken" kısmını ille kendi söyleyerek...) Ayten, Nurten ve Gülten'in hikayeleri, o gün artık Allah ne verdiyse ;) Bazen yardım kampanyası yapıyolar okullarında, bazen kuduruyolar, bazen kayboluyolar, bazen pikniğe gidiyolar ama bazen de Nehir söylüyo hikayenin konusunu, mesela dün akşam dedi ki, anne bugünkü hikayenin konusu "Merhaba merhaba uçağında mideleri bulandı" olsun, e bu muhteşem ipucu yetti tabii, uyduruverdim hikayeyi ;)  Hikaye arasında "Şimdi ben devam edeyim" deyip o getiriyo devamını... Bu hikayelerden kendine ders çıkarsın istiyorum bi yandan da, çıkarıp çıkarmadığını da zamanla görücez bakalım ;)

Neyse, ne anlatıyodum ben, Nehir geldi, uyudu, Ali Deniz yemeğini yedi, bizim yatağımızda, benim uyuyana kadar yanına uzanmamla, yaklaşık 45 dakika kadar,  kah elleriyle oynayarak, kah benim söylediğim "Dağ başını duman almış" marşına eşlik ederek, kah Kırmızı Balık şarkısında ellerini balık gibi yaparak ve nihayetinde yastıkların altına saklayarak başını, daldı huzurlu bebek uykusuna...

Ben de Kuzey-Güney eşliğinde başladım etamine, önce aşağıda gördüğünüz kuşlu olanı yapmak istedim. Saymadan elimdeki örneği, bakmadan yetecek mi diye, göz kararı kesiverdim etamini  :( iyi halt ettim, kısa kaldı etamin tabii, ağacın dalı sığmadı, ben de uydurdum kumaşın boyuna göre :(  bir yandan da kısa kalan dala yaprakları nasıl yerleştirebileceğimi hesapladım ama bakalım tutacak mı hesabım ;)


Geldik bir yazının sonuna daha, "Allahım dün akşam benden esirgemediğin "sıradan bir akşam"ı bu akşam da nasip eyle yarabbim :)" diyerek, özellikle anne olanlara "sıradan günler" dileğiyle bitiriyoruz bir yazımızı daha...

21 Mart 2012 Çarşamba

KARA KEDİLER ve DİĞER CANIMMMM DESENLER...

Yapacağımı söylediğim kedilerin son hali budur... İkinci kedi çok zahmetli oldu, sök, işle, sök, bi daha işle şeklinde, çünkü ilk kedide bir sıra eksik yapınca, kedinin boynu üç değil dört çarpı olunca, biraz kalantor olunca kedinin biri, diğer kediyi de yanlış kediye bakmadan modelden yapınca, tutmadı tabii birbirini... Şükür akşam bitti, çerçevelenmesi kaldı sonra Ali Deniz'in odasında yerini bulacak inşallah...


İki resim arasındaki farkları bulmaya kalkmayın sakın ;)


Bu da ayrıntılı pisicik...





Çerçeve yerine kasnak yapılması  süper fikir, ucuz, orjinal... Ben de aynen öyle yapıcam, takip edin beniiiii :))

Etsy'den bu desenler, ama öncesinde yine cafeNohut'ta gördüm, hem kolay hem de çok güzel olmaları nedeniyle de bayıldımmmm... Ne yaptım peki, bayılmakla kalmadım, faaliyete geçtim tabii, öğlen arasında bi koşu Beşiktaş çarşıya gittik bloğumun çırağıyla ve etamin aldık... Çok heyecanlıyım, bir an önce başlamak istiyorum, hepsini hepsini yapmak istiyorum... Çocuklar çabuk uyusa, kolay uyusa bu gece, bana azcık vakit kalsa, evdeki renkleri uydursam bu desenlere, işlesem, işlesem, işlediğim sürece bütün derdim tasam renkler olsa, önce hangisinden başlayacağım olsa, bir de Kuzey-Güney'i son çeyreğinde de olsa yakalasam, değmeyin keyfime...
Etamin kolay, etamin zevkli, en yapamam diyen bile kolaycacık yapar ve şaşar yaptıklarına... Lütfen siz de yapın, en azından deneyin... Sonra da bana gösterin yaptıklarınızı e mi?


Kırmızı Minder'den bu desen de...
 Çook zarif, ayrı ayrı da kullanılabilir üstündeki desenler...

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.