25 Kasım 2024 Pazartesi

OSMAN, DÜNYA BU KADAR, AYRILIŞ..

Osman -Ayfer Tunç Dünya Bu Kadar -Mahir Ünsal Eriş Ayrılış-Çağan Irmak Son dönemde okuduğum kitaplardan bahsedeyim biraz. Osman-ah kadersiz Osman- Kapak Kızı (Okumadım diye hatırlıyorum) Yeşil Peri Gecesi (Okumuş idim yıllar evvel ve çok da sevmiştim) üçlemesinin son kitabı. Kapak Kızı’nı Şebocum almış, okuyacağım ve taşlar daha da yerine oturacak Osmancığımla ilgili.. Kitabın daha ilk sayfasından Osman’ın talihsiz ölümü çok üzdü beni. Hatırlarsınız belki ona hak ettiği uğurlamayı yapabilmek için söz verdim Osman’a ve çiçekler kuruttum sayfa aralarında. 😊 Aşkın zaman zaman ne bela bi şey olduğunu, nasıl insanı yakıp, küle döndürdüğünü, hayatı yaşamaktaki/sürdürmedeki seçimlerin te en baştan başlayarak nasıl mühim olduğunu, baba parasının da illa bir gün tükeneceğini, lükse harcandığında nasıl da hızla eriyip gittiğini görüyoruz net bi şekilde. Peki bunlar Osmancığıma olan hislerimi değiştirdi mi? Asla, Osman tatlıydı yahu, keşke böyle olmasaydı be Osman ama kader deyip geçelim de ama bi de neydi sahi “Kader gayrete aşıktır”dı 😊 Dünya Bu Kadar, Mahir Ünsal Eriş’in okuduğum ilk kitabı. Daha önce farklı bi kitabını vermişti Şebocum ama o zaman niyeyse okuyamadım. Niye olduğu, daha doğrusu benden sebep olduğu belli aslında da mevzu o değil şimdi 😉 Dünya Bu Kadar’ı bitirdiğimde kafam dünya kadar oldu yeminle 😊) Çok hikaye, çok karakter, o onunla bağlantılı, bi sonrakinde öteki ilk hikayedekiyle, sahi o kimdi, dur hatırlayayım şeklinde geçen bir kitaptı ki severim böyle kitapları. Böyle lahana gibi katman katman açılan, açıldıkça sürprizli kitaplar çok eğlenceli. Okuyacaklara tavsiye, hızlı okuyun, benim gibi uzun zamana yaymayın ki bağlantı kopmasın hikayeler arasında. Bu arada hikaye diyorum ama öyle aralarda ayrım yok, anlatıyorken birini, hop başka bi hikayeye kesmeden devam. Güzeldi yahu, yeni kitaplarını okurum. Oku(ya)madağımdan başlayarak 😊 Ayrılış, Çağan Irmak nasıl güzel anlatmış, ikiliğin zorluğunu ama ayrılığın ondan da zorluğunu.. Siyam ikizleri mevzubahis ama esasen sen al bunu hayata uyarla, ikinci bi beden gibi taşıdığımız, hem hep böyleymişiz, bir dünyaya gelmişiz kadar içselleştirdiğimiz, bütünleştiğimiz ama hem de bize ait olmadığını hep hissedip, bir an önce ayrılmak, kesip atmak istediğimiz ama bir türlü yapmaya cesaret bulamadığımız o diğer yarımız. Hem feraha kavuşacak, tam olacak gibi hissettiğimiz hem de ayrıldığımızda hepten yarım kalacağımıza inandığımız, inandırıldığımız.. Batuhan ve Baturgan. Batuhan’ın tam da uyandığı, anladığı yerde, canım Baturgan’ın gidivermesi.. Ahh.. Daha çok yazsın madem Çağan Irmak. Ben de daha çok okuyayım artık. Evvelden nasıl çok çok okuyorduysam, babamdan/kütüphanesinden nasıl gördüysem-ki onun kadar okuyabilmek mümkün değil sanki- yine okuyayım güzelce, çünkü çook kitap var okunacak. İdolüm de Şebnem elbette, güzel güzel, çok çok okuyan cancağzım Şebocum 😊 Keyifli okumalar olsun hepimize, Muhabbetle.. Not: Yayın panelinde paragraf başı yapmayı asla başaramadım, affola..

15 Kasım 2024 Cuma

Halimiz, ahvalimiz..


Saadet o kadar lâzım ki yaşayana;
Billâhi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak,
Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.

Özdemir Asaf “Sabaha Kadar” şiirinin şu kıtasında tam da benim ruh halimi anlatıyor. Küçük, küçücük, anlık, belki de çoğu kimsenin yüzüne bakmayacağı minicik mutluluklar bana dünyalar kadar geliyor ve verdiği mutluluk seviyesi böyle tee arşa kadar çok zaman. Lâkin, içinde bulunduğumuz dünya (pandemiden bu yana özellikle) ve dahi memleketimiz bizim bu küçücük, minicik mutluluklardan sebeplenmemize çok mani.. Her sabah kahvaltı hazırlarken izlediğim NTV sabah haberlerindeki (ki spiker Osman Girgin’e çok alkış!) şiddete dair haberler bütün neşemi alıp götürüyor.

Sonra dalgalandım da duruldum halleri bütün gün. Neşelen, mutlu ol ardından bi posta üzül, kederlen..

Ki tam da pandemiyle birlikte değişen hayatımda, “üç günlük dünya, yaşayalım güzelce” kafasındayken bu kadar mı beter bir devre denk gelir insan.

Yahu geri dönüp dönüp, yaşadığımız dar günler de dahil, bu kadar genel bir  ümitsizlik, karamsarlık, bu kadar karanlık dönemleri hatırlamıyorum. Misler gibi yaşamışım meğer buradan o zamanlara bakınca.

Tamam, Cuma mutlusu benim, Yalova dan sebep memleket havalarıyla mutlu olan, köyde annemle/Elifle geçirdiğim zamanlardan, cümle akrabalarımla yaşadığım anlardan, o çok sevdiğim dostlarımla bir araya gelmekten hepsinden son derece memnun olan benim ama bi yanım da hep şiirin son iki dizesi..

İstiyorum ki, tam da Cahit Sıtkı’nın şu dizelerindeki gibi memleket olsun..

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

 

Muhabbetle..



Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.