28 Mart 2022 Pazartesi

GÜVEN GENİ!

Buldum sonunda! İg'de epey önce yayınladığım arabanın anahtarını adını bilmediğim birine zerre tereddütsüz vermemle ilgili yazdıklarıma gelen "Ne cesaret! Nasıl verirsin tanımadığın birine anahtarı! Ruhsatı da verseydin bari!" yorumlarını okuyunca bi şaşırdım. Benim için çok doğal, çok normal olan başkasına nasıl böyle sakıncalı, garip geliyordu. Düşündüm düşündüm ve buldum nihayet. Tamamen genlerden kaynaklı bu durum. Atalarımdan bana geçen genlerden sebep. Bu kanıya nasıl vardım peki? Şöyle ki, annemin anlattığı çocukluğuyla ilgili bir hikaye böyle düşünmeme sebep oldu. Aklıma gelince o hikaye "Tamam dedim, budur sebep!" Anlatayım size de,  annem küçükken, muhtemeldir en çok 8-9 yaşlarındayken (yani muhtemeldir 1950'ler), ananem, köye yazları tatile gelen İstanbullu terzi kadınla birlikte, elbise dikmesi için Yalova'dan İstanbul'a gönderiyor annemi. Ananemle birlikte dedem de buna rıza gösteriyor ki, annem bir kaç günlüğüne elbisesi hazır olana kadar İstanbul'da kalıyor. Telefon yok, ulaşılabilecek, hemen gidip alınabilecek bir yer değil. Ulaşım imkanları o zaman kısıtlı. Şimdi düşünün siz çocuğunuzu akrabanız olmayan, yakınınız, ahbabınız olmayan biriyle, kıyafet dikilmesi için deniz aşırı bir şehre, üstelik yatılı gönderir misiniz? Göndermiş ananem. İşte bende de o gen varsa demek. "Güvenmek" geni biraz fazla gelişmişse demek. Dedem de öyleymiş dedim ya, onu da biraz açayım. Babam Tuncelili bir kürt, annem Batum göçmeni, Yalovalı bir laz. Bir ay içinde nişanlanıp evlenmişler 1969 senesinde. Dedem bırak yabancı bir kürde kızını vermeyi, 1 ay gibi kısa zamanda evlenmelerine de itiraz etmemiş. Yetmemiş, teyzem de amcamla evlenmiş. En büyük teyzem de yine İstanbul'dan yazları tatile gelen bir ailenin oğluyla yani bir yabancıyla evlenmiş. Düşünsenize hem dedem hem ananem 1950'lerin Türkiye'sinde böyleyken benim için ne kolay, ne sıradan bir şey arabanın anahtarını tanımadığım birine teslim etmek, tanımadıklarıma kolayca güvenmek :) Aksini görünceye kadar herkes güvenilir herkes "iyi" benim için..  Annem ve babam da çocuklarına, çocuklarının tercihlerine hep güvendi ve destekledi. Şanslıyız yani bu konuda.   Bilmem benden çocuklarıma ne kadar geçti bu "güven geni" ama dilerim en az benim kadar şanslı olsunlar ve hep iyilerle karşılaşsınlar inşallah.. 
Not: Yok, bir daha vermedim anahtarı yabancılara! Gerekmedi çünkü :)

ARABANIN ANAHTARI

Anahtar yok! Arabanın anahtarı yok. Neden çünkü adama verdim. Hangi adama? Adı Cem olana! Başkaca bilgim yok. Arabanın yeri belli. Adamın da yeri belli, bir de adı belli. Belli olanlar sadece bunlar. Günlerdir arabayı parkettim yerin yanındaki şantiyedeki o adamı tanımıyorum. Tanımadığım adama arabanın anahtarını verdim. Yok telefon numarasını almadım. Evet evet kendi telefonumu ve adımı yazdım da verdim anahtarı. Dedim dursun sizde, gelir alırım, gelir de sizi bulamazsam yedek anahtarım var onunla hallederim sorun değil. Yeter ki bu araba bu düzde dursun şimdi. Arkasına parkettiğim minübüs çıkmak isterse siz bi zahmet çekin arabamı, sonra “benim” park yerime yine koyun lütfen ama geri geri düz çıkıp yan sokağa kıvrılıp kolaylıkla çıkacağım şekilde. Zahmet olacak size de.. Olsun olsun hiç sıkıntı değil, yedeği var anahtarın. Ne olur ki en çok yahu! Şoförlüğü varmış, varsın benim gibi acemi olsun –ki Nehirim dün dedi ki, “Anne, bu kadar kısa zamanda bu kadar iyi kullanmanı beklemiyordum, sanki bir yıldır kullanıyor gibisin.”- kenarı sürter en çok, sürtsün, çizilsin, hiiç zararı yok. Kimseye bir şey olmasın da araba mühim değil, ikinci el ya zaten, var mı ötesi. Büyüyünce sıfır alana kadar bu araba beni ustalaştırana kadar çizilecek elbet. Bilmiyorum, hiç aramadı Cem bey, arar belki diye gözüm telefonda. Aramaz inşallah, güzelce kendi yerinde dursun araba. Oraya bi kocaman duba bulmak en iyisi. Dubaya da yazmalı “Esenin Yeri” olmaz mı, var mı sahi dubacı tanıdığınız. Gelelim güzel havadislere. Park etmek bir kenarda dursun. Biz olanlara bakalım. Sabahları bazen hem Nehir’i iskeleye hem Ali Deniz’i okuluna bırakıyorum günlerdir. Bazen Nehir’i dershane dönüşü alıyorum da. Gitmeler, gelmeler, sinyaller, dönüşler, sinyaller âliyyül-âlâ. Ne zamana kadar bu güzergâh derseniz bilmiyorum vallahi ama geçen Pazar çocukları Kuzguncuk’a götürdüm sahilden. Eve dönüşte navigasyonla İcadiye tarafından, yani aralardan, yokuşlardan döndük. Beni bi görmen lazım, sanki o dar sokaklar her gün geçtiğim benim muhitim. Işıklarda durmak, yokuşsa, kaydıran arabamı, arkadaki arabaya çarpmamak için el freniyle kalkmak, çocuk oyuncağı yahu! Ezcümle “bebeleri pistten alalım” :) Sahi yaaa, var mı güzel park öğreten bildiğiniz (sabırlı) bi direksiyon hocası :) Dipnot: Yahu göze geleceğim şimdi, lütfen yürekten “Maşallah” diyin içinizden ;) Enbidipnot: Geçen hafta bu yazıyı ig'de yayınladıktan sonra arkadaşım yazdı ve bir direksiyon hocası önerdi. Perşembe günü alacağım inşallah park etme dersini :) Şans dileyin bana..

21 Mart 2022 Pazartesi

COVID'ın getirdiği..

11 Kasım 2020 Çarşamba, unutmayacağım günlerden biri. Covid pozitif olduğumu öğrendiğim gün. O sabah pandeminin başladığı günden beri ilk kez bi gariplik olduğunu anladım bedenimde. Yorgunluk değil, halsizlik de tam değil ama beynim bir şekilde uyardı ve öğlen arasında hastaneye gidip test yaptırdım. İlk kez yaptırdığım testin sonucu gece yarısına doğru çıktı, telefon ekranından gördüm ve çok eminken negatif olacağına çıkan sonuca inanamadım bir müddet. Sonrası 10 günü karantina olmak üzere 14 gün ev hapsi. Ki o hapislikten de hiç şikayet etmedim. Netflix den Bir Başkadır ve Anne with A izledim günler boyunca. Alerjik bünyeliler covid i hafif atlatır tezi bende işledi ve gerçekten de hafif atlattım çok şükür. Zaman zaman artan kas ağrısı, halsizlik ile geçti günler. Bugün iyiyim derken ertesi gün biraz halsizim diyerek. Ama ateş yok, öksürük yok, tat/koku kaybı neredeyse hiç yok.. Hastalık geçti gitti çok şükür ama bu 14 günlük sürede bir başıma çok düşündüm. Öyle böyle değil ama. Varoluş amacım, yaşantım, hızla geçip giden günlerim, huzursuzluklarım, pişmanlıklarım, geçer, düzelir diye ertelediklerim, üstünü örtüp, uykuya yatırdığım sorunlarım.. Her birini tek tek düşündüm, tarttım ve nihayetinde bir karara vardım. Kasımın 20'sinde büyük ölçüde bir karara varmıştım lakin bu karara varırken bana kılavuzluk eden psikiyatrist hocam eşiği atlamamı sağladı. Hayatımın pek azını anlatmama rağmen, ayna tuttu bana ve bir anlamda uyandırdı. Ne zormuş o eşiği atlamak, atlayabilmek. Sonrası çok şükür, tek tek, sırasıyla yoluna girdi, giriyor..18 yıllık evliliğimiz bitti, gitti.. Hayırlısı olsun diye dua ettim hep, oldu da çok şükür. İyiyim, iyiyiz, huzurluyuz, gözümde büyüttüğüm tüm aşamaları tek tek, sabırla geçtim. Hakkım olan şeyler için vazgeçmek istemediğim, direndiğim zamanlar yıpratıycı lakin. "Tamam yahu, madem öyle vazgeçtim, kalsın, eksik olsun, hesabımı ahirete bıraktım" dediğim anda vazgeçtiğim şeylerin yeri doldu çok şükür. 50 yıldır elimi hiç bırakmayan Rabbim, işlerimi hep kolaylaştırdığı gibi bu kez de kolaylaştırdı. 1 yıl boyunca, sokağa çıkma yasağına rağmen her hafta sonunu Yalova'daki evde geçirdim. Cuma'dan gidip, Pazartesi sabahına kadar oradaydım. Bu süreçte tüm evliliğim boyunca gördüğümden daha çok gördüm annemi, daha çok birlikte olduk. Hiç yorulmadım, hiç üşenmedim 1 yıl boyunca gidip gelmelerden.. Çok şükür bana zorluk yok bu bedensel yorgunluklarda, gayretim var, çabam var, hevesim ve yaşam enerjim de.. Diyorlar ki, maşallah sana, ne güzel atlattın bu süreci. Destek almadan, depresyona girmeden, çok bunalmadan ve bunaltmadan geçti gitti.. Nihayet, Haziran 2021'den beri ayrı evlerde yaşadığımız süreci Aralık 2021'de anlaşmalı olarak resmen boşanarak bitirdik. 10 aydır başka bir hayat tecrübe ettiğim. 65 metrekare kiralık bir evde, iki çocukla, sıkışık ama nasıl huzurlu, nasıl miss.. Daim olsun diyeyim huzurumuz, esenliğimiz.. Pandemide 3 yıla yakın hissettiğimiz tüm negatif, karanlık, kasvetli duyguların, kayıpların, fakirleşmenin ve daha pek çok olumsuz duygunun yanında bana verdiği cesareti, iç hesaplaşmayı; ertelenen, bir türlü nihayete erdirilemeyen evliliğimin bitiş kararıyla hatırlayacağım. Şer bildiğimizin hayır olduğunu bir kez daha idrak ettiğim bir dönem olarak bir de.. Canım eniştem vefatından kısa bir zaman önce bu ayrılıkla ilgili sohbetimizde bana aşağıdaki dizeleri okumuştu. Ne iyi gelmişti. Nurlarda uyusun.. Hak, şerleri hayr eyler, Zannetmeki gayr eyler, Ârif ânı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse, güzel eyler... Dipnot: Yazayım diyorum yine bloğa, umarım kısa süreli bir heves olmaktan öteye geçsin bu dileğim.

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.