26 Şubat 2013 Salı

KALP'TEN BİR KİTAP AYRACI

Dün gece keçelerle harikalar yaratan Pembe Camekan'da bir ayraç gördüm, hem çok kolay hem çok zarif bir ayraç ;) Ayracı görünce dedim ki kendi kendime "Böyle bir ayraç olsa, madem kalbin üstü açık, içine bir şey konsa, özel bir şey, misal vapurda kitap okurken, aniden özleyiversen çocuklarını da, çocuklarının resmi olsa, ya da sevgilinin, ya da uzaktaki kardeşinin, ya da anne-babanın, çok sevdiklerinin resmi çıkıverse içinden, ara ara sana selam çakıverse ;) Aniden mutlu oluversen, gülümseyiversen ;) Hatta fotoğrafın arkasında da en sevdiğin dizeler gizleniverse"
Sonra Pembe Camekan'dan izin istedim, fotoğraf fikrimi de söyleyerek, nezaket gösterdi, izin verdi ve ben de bugün zevkle yaptım bu ayracı, Nehir'im için yaptım, kitap okuma şevki artsın diye ;) Sular seller gibi okusun da okumalara hiç bir zaman doyamasın diye....

Ortaya çıkan sonuç ise budur sevgili arkadaşlarım....
 Büyük bir kalp kestim ilkin, kalbi tam şuradaki postta verdiğim kalıpla kesebilirsiniz...
Sonra kenarlarını diktim güzelce, ipliği önden attırarak ;) Sonra kafamdan uydurduğun nakış teknikleriyle, azcık tohum işi, azcık.... işi ile bu minicik çiçeği konduruverdim. Baktım ki dikişin bittiği yerde var bir falso, oraya da minicik çiçek çıkartmasını yapıştırıverdim ;) Sadece sizler ve ben biliyoruz oradaki falsoyu, daha da kimsenin haberi olmayacak bu sırrımdan ;)
 Sonra anne-kız resimlerimizin olduğu albümümüzü aldım önüme, seçtim güzel resimlerimizden, onu da kalp şeklinde ama azcık daha küçük kestim...
MERAKLISINA DİPNOT: Yukarıdaki resimde üç kişi var aslında, Ali Deniz karnımda idi ve tam 6 aylıktı ;)
Seçtiğim resmi koyuverdim  kalbin içine, kuzumun kitabının arasına yerleştiriverdim... 
Şimdi sırada buna benzer bir ayracı kendim için yapmak var ;) İçine neler koyabilirim diye derin düşünceler içindeyim, bir aile resmi, bir minik dörtlük (misal Orhan Veli'den, misal canım Nazım Hikmet'ten)
Diyeceğim o ki dostlar, toplasan yarım saati bile bulmayan bu ayraç benim için büyük bir mutluluk kaynağı oldu, e tabii kızım için de... Daha ne, yapsanıza siz de, yeminle mutluluk garantili! Başka başka fikirleriniz var mı peki, daha neler yapabiliriz acaba? Misal siz Sevgililer Günü'nde ya da evlilik yıldönümünüzde eşinizin, sevgilinizin verdiği notu koysanız içine? Süper olur SÜPPERRRRR :)
Mehtap Abla olsa ne güzel döşerdi bu kalbin üstünü güzelim nakışlarıyla ;)

Öbür ayraçlarımı görmüş müydünüz sahi, görmeyenler için, tam buraya koydum :) bir de şuraya ;)

25 Şubat 2013 Pazartesi

BEBEK TAKI YASTIĞI-BONUSU İLE....

Bu yastık yeni doğmuş bir güzel bebek için, Allah bahtını açık, ömrünü uzun etsin inşallah, onun ve dünyaya gelmiş bütün bebeklerin...
Bu yaptığım dördüncü bebek takı yastığı sanırım, diğerleri için, şuraya ve  şuraya bakabilirsiniz...
Beğendiniz mi, ben  çok beğendim-kalpteki hataya rağmen üstelik...
Bu bişey değil, asıl en güzel bebek yastığını bir başka bebek için yapacağım, düşünüp, tasarlayıp, en en en güzelini hem de...Vakti saati geldiğinde dünyaya gözlerini açacak bir güzel bebek için...

Son karedekiler de çeşitli projelerimde kullanmak üzere sakladığım kumaşlarım, ne güzeller bir de yakından görseniz ;)


Çok ciddisin be kuzu.....

BONUS

22 Şubat 2013 Cuma

GÜZELİM CUMA AŞKINA NEHİR'DEN İNCİLER (TEKMİLİ BİRDEN)

Bu upuzun bir posttur arkadaşlar, baştan uyarayım, rekor kırdığım uzunlukta bir post...
Nehir'den İnciler'e ben bayılıyorum, yazmaya, tekrar tekrar okumaya da ama görüyorum ki sizlerden de seven çok. Ben de bu notları toparladım ki hepsini birden bilgisayarıma kaydedeyim, Allah korusun bloğun başına bir hal gelirse, elimde bunlar mutlaka kalsın istedim...
Gülümsemek isterseniz birazcık, çocuk masumiyetini tekrar tekrar okumak isterseniz buyrun, güzelim CUMA AŞKINA, Nehir'den İnciler toplu :)


23.12.2011

Nehir'den inciler....

Sabaha karşı ezanı duyan Nehir, "Anneee, sabah namazı çalıyoooo :)

*** Geçen Cuma, Nehir’in ateşi var, bir yerde de yeni okumuşum hazır; soğan, sarımsak, kerevizde antibiyotik etki varmış, evde de içinde bunların da olduğu Ali Deniz’in sebze çorbası var, kaçırır mıyım;
Nehir: Anne bu çorba ne zaman bitecek, ne zaman makarnaya geçicem, makarnaya canım coştu J (Benim de canım nelere coşuyo bi bilsen kuzum J)
Dün akşam:
*** Nehir: Anne biliyo musun bugün ben ona hiçbişey yapmadan Alper (gözlüklü olmayan!) benim başına vurdu pat pat pat diye, hem de vururken de “Kafanı ye” dedi. Ben de revire gittim, giderken sucu abiyi gördüm, ona söyledim, o da Alper’e “Yapma” dedi ama Alper hiç umursadı. (İyi ki umursamış :) Sonra hemşireye gittim, başıma buz koydurdum. ( İyi ki koydurmuşsun kızım, maazallah napardık yoksa J)
*** Bu geçen yaz bir kandil akşamından;
Ben: Nehir bu akşam kandil kızım, dua et yatarken olur mu, kabul olur bu akşamki duaların
Nehir: Tamam anne
Ertesi gün
Ben: “Naptın kuzum, ettin mi dün akşam dua, ne istedin”
Nehir: Dedim ki “Allahım annem bana straplez elbise alsın. (Demek ki neymiş, çocuklara duanın nasıl bir şey olduğunu, kandilde edilecek duanın bu türde bi dua olmayacağını da anlatmak gerekirmiş…)

* Hiç unutmak istemiyorum bunları, en iyisi çocukların söylediklerini yazmak lazım, kaydetmek, ilerde onlara okutmak...
11.02.2012
Nehir'in komik lafları var, daha önce de yazmıştım ya hani, bunlar da yenileri, bunlar benim için çok kıymetli çünkü kuzum büyüyünce burdan okuyacak, hem ben de unutmuycam hiç, ayrıca ne demiş atalarımız "Söz uçar yazı kalır". Ali Deniz henüz "Ba (buraya uzun bir es lütfen) ba"dan öteye gidemediği için beklemedeyiz. İnşallah günü geldiğinde "Ali Deniz'den İnciler"i de yazarım...
Buyrun öyleyse:

* Çok beceriksiz olduğum bir konu, sürpriz yumurtadan çıkan oyuncakları birleştirmek.Yapılmış oyuncağı görünce;
- Yapmışsın oyuncağı Nehircim
- Yaptık anne Asya ablamla ama o kadar canımızı koparttık ki!
- Canımızı koparttık ne kız???
- Yani canımız bitti!
- Canımız çıktı mı demek istiyosun?
- Evet canımız çıktı :)


* Nehir bana beni sinir eden bir cümle sarfedince (Söylemiycem hiç ısrar etmeyin ;) ) kızdım ona, konuşmadım bi süre, koşa koşa geldi yanıma, bişeyler anlattı, ben de hiç tepki vermeyince;
- Anne niye cevap vermiyosun, bana tavırın mı var?
- Kızdım sana, niye bana öyle şeyler söylüyosun, ben sana ne kadar kızsam bile, hiç senin dediğin gibi bişey söyledim mi bugüne kadar?
- Sen söylemiyosun çünkü senin sabırın var, ama ben daha küçük bi çocuğum benim sabırım yok!

* Nehir yeni patiklerini giyerken, patiklerin sağı-solu var mı sorusunun Nehircesi bu da;
- Anne, yanlış giysem, patiğin umurunda olmaz di mi?

* Çok şımaran Nehir'e, kızınca, bana yazdığı özür notu:
"Anne biliyorum biraz şimardım yada çok şımardım neyse bu konuyu geçelim nolur beni afet."

* Bileğim kırıldığında, kuzumun söylediği "Anne alçın açılana kadar benim iki elim de senin olsun" demesi en iyi ilaç oldu bana...



04 Mart 2012 Pazar

 



- Sokakta fare gördük Nehir'le, ben iğrenerek, "IIyyy pis hayvan" Nehir "Niye öyle diyosun anne, günah değil mi fareye" "E pis hayvan kızım, mikrop taşıyo, hastalık taşıyo insanlara" "E o zaman kendi niye hasta olmuyo"

- Sabah dudağı uçuklamış küçücük,
"Nehir n'oldu kuzum, akşam korkunç rüya mı gördün?"
"Yok anne, rüya yapmadım"
"Nasıl yani "
"Yani gelmedi rüya bana"

- Yolda tökezleyince, Nehir; "Anne kendine hakim çık, öbür elini de kıracaksın sonra!"

- Bu sabah Nehir koşa koşa mutfağa geldi: "Anne Yunanistan mıydı?"
"Anlamadım kızım, ne diyosun?"
"Anne Selahattn'in karısını soruyorum, adı Yunanistan mıydı?"
":))))) Gülistan'dı kızım"
Bilgi Notu: Yalan Dünya'nın üçkağıtçı damadı olur Selahattin


- Ödev yapan Nehir, matematik ödevinde toplama yapacak, birden heyecanlandı: "Anne ben bunu "zeynimden" yaparım :))) Zihnimden+Beynimden= Zeynimden


Güzel kuzum benim...


- Anne çantama kuruyemiş koyar mısın, okulda yemsiz kalıyorum...

- Ali Deniz alma herşeyimi, ağlama, almak istiyorsan ağlamadan bana "IIhh" de ben sana veririm. Babam ağlayan çocuk istemiyo, ben de babama çekmişim, o yüzden ben de istemiyorum...

- Dizini tutan Nehir'e "N'oldu dizine, bi yere mi vurdun?" Nehir "Kramp bağladı" :)

- Dışarda, hava soğuk, üşüyen Nehir'e, "Çok mu üşüdün Nehircim?" "Evet anne, toynaklarım bile üşüdü" :))))

- "Nehircim bugün okula spor ayakkabınla mı gideceksin?" "Evet anne, Modern Dans'ta ihtiyacıma göz yumar" :))))










09 Nisan 2012


Ne bol malzeme varmış bizim kuzuda da, sürekli yeni bişeyler uyduruyo, güldürüyo çok beni :)

* "Anne şuna bişey de yaa, almasın oyuncaklarımı. Bu çok ussuz!"
"O ne kızım yaa"
"Uslu değil yani, ussuz... :)))


İtiraf kelimesinin Nehir tarafından aynı gün iki değişik kullanımı:

* Nehir'den müjde, okul çıkış saati eskisi gibi olunca;
"Anneee, müjde, çıkış saati eskisi gibi oldu, öğretmen söyledi."
"Aaaa çok iyi olmuş, ne dedi öğretmenin kızım"
" Veliler çok itiraf etti diye eskisi gibi oldu çıkış saati dedi" :)

* Nehir eve küçük bir oyuncak getirmiş,
"Yarın götür oyuncağı okula, arkadaşına geri ver kızım"
" Ama anne Buse benim olsun diye çok itiraf etti" :)

* Cumartesi ödevlerinin tamamını bir kerede tamamlayan Nehir;
" Anne bitti ödevlerimin hepsi, yarına cıvırımız mıvırımız kalmadı" :))

* Hafta sonu babasıyla Kadıköy gezmesi yapan Nehir, eve dönünce,
"Nasıl geçti kızım gezmeniz?"
"Anne biliyo musun Kadıköy'de siting vardı" :))) Mitingin bir değişik versiyonu :)

* Mağazada ayakkabı denerken, ayağımdaki kalın çorabı çıkarınca ayıp olacağını düşünen Nehir,
"Anne çıplak ayakla biraz abiye olmuyo mu böyle?"

* Kumbarasına her gün para atmamızı isteyen Nehir; "Anne her gün maaş atacaksınız kumbarama!"

27 Nisan 2012 Cuma

 


Okulda Şimal'le piknik yapmayı planlayan Nehir'e:
- Bugün piknik olmaz kızım, hava yağmurlu
- Belki olur anne, yağmur söner belki...



- Arkadaşının kalem kutusunu eve getirmiş Nehir.
"Niye getirdin kızım"
"Bahar pazara kadar bende kalsın diye verdi"
Bahar'ın annesi Işıl'a face'den "Bahar'ın kalem kutusu bizde, pazartesi verecek Bahar'a, pardon" yazdığımı okuyunca ve tabii Bahar'ın annesinden tırsınca;
"Annee, Bahar'ın annesi bu akşam bilgisayar yapar mı?"






- Nehir'in sınıf arkadaşları bize gelecek, bir de diğer sınıftan arkadaşı Sahra... Nehir Sahra'yı arkadaşlarından kıskanınca, "Anne Sahra Aleyna'yı görünce mutlanıyo, Tuanna'yı görünce de mutlanacak, sonra beni unutacak..."



- Anne çiçekler canlı mı, "Evet kızım, canlı"
"Anne peki çiçeklerin de doğum günü var mı?" :))



- Konumuz bitmeyen okul faaliyetleri için parayı kim versin..
Nehir:
"Anne okula midilli gelecekmiş, 10 lira verir misin?
"Babandan iste kızım"
Şimdi yazacaklarımı Nehir'in nefes almadan ve bağırarak söylediğini düşünün lütfen :)
"Anne hep babandan iste diyosun, babam gezi için verdi zaten 40 lira, sen versen bi kere de nolur, babamın paralarını bitiriyosun, babam fakir olacak, sen zengin olacaksın, yazık değil mi babama, geçen gün de zaten sufle aldı parasıyla, biz yedik, onun ağzından sular aktı, canı çekti ama yiyemedi..."
Diyecek çok sözüm vardı tabii ama gülmekten hiçbişey diyemedim :)))) Görün bakın nasıl bir "babasının kızı" bu çocuk...


18 Mayıs 2012 Cuma




* Köyde bahçede yonca gören Nehir: "Anne sekiz yapraklı gonca gördüm!"


* Halil'le aramızın limoni olduğu günlerden birinin akşamında, yatağında Nehir'e masal anlatıyorum uyusun diye, Halil de Ali Deniz'i uyutacak, sesleniyo bana içerden "Altını değiştirdin mi Ali Deniz"in?" Ben "Hayır"
Nehirim küçücük canıyla aramızı düzeltme gayretiyle :) kulağıma fısıldıyor "Anne öyle demesene, "Hayır Halilcim" desene, kibar olmalıyız birbirimize karşı!" :)))


* Sabah hava serin, pardesü giymek istemeyen Nehir : "Anne perdestü giymesem olmaz mı?"




* Araba reklamında topu sürekli patlatan çocuğun babası için Nehir "Anne babası sabrediyo di mi çocuğunun sürekli topu patlatmasına, peygamber sabrı mı var anne adamda" :)) "Nerden biliyosun kızım sen peygamber sabrını" "Babamdan duydum" Hangi durumda söylettiyse artık babasına ;)


* Tırnaklarını kesiyorum, biraz derin kesebilmişim ama kan yok, yara yok, bişey yok yani görünürde... Nehir "Anne ne biçim kesiyosun, canım acıdı, böyle yaptığın için hep hemşire ablaya gitmek zorunda kalıyorum, pansuman yapıyo" :)) Sizin bu hemşire ablanızda da "Peygamber Sabrı" var galibaaa :)

1 Ağustos 2012 Çarşamba


* Köyde, bahçede, yonca gören Nehir "Annneee yaşasın, 8 yapraklı gonca buldummm" :)))

* Babasından ısrarla ranzalı yatak isteyen Nehir: "Baba bana franzalı yatak al"
"Kızım niye franza diyosun, doğrusunu söylesene"
"Baba söyleyemiyorum, normal demeyi bile daha yeni öğrendim, hep rolmar diyodum ya"

* Sütlaca bayılan çocuklara sütlaç yaptım dün akşam, Nehir "Anne benimki kadefte olsun"

* Söz verdim Nehir'e akşam yemeğinde patatesli yumurta yapacağıma ama unutuverdim, öbür yemekleri yedi, uyku saati geldi, koşa koşa geldi yanıma, gözlerini patlata patlata, o meşhur cazgır sesiyle "Anne, niye böyle yapıyosun, söz veriyosun tutmuyosun, küstüm sana, hani patatesli yumurta, hani!?!"
"Kızım niye bağırıyıson, unutmuşum, e sen de hatırlatmadın" "Unutma anne, sevgimi unutmuyosun, bunu da unutma!"

* Televizyonda kandil gecesi peygamberimizi anlatan programı dinlerken, "Anne peygamberimiz çok mu sabırlıydı?" "Evet annecim, çok sabırlıymış tabii" "E peki, çocukları; "Park, park, park" diye tutturunca bile mi sabır ediyomuş?" :))))

* "Anne sen çok güzelsin biliyo musun, hem dışın güzel, hem için. Dışın her zaman güzel olmasa da için hep güzel anne :))))"

* Şimal'e, başka arkadaşlarıyla oynuyo, onu başkalarıyla aldatıyo diye küsen Nehir, ağlaya ağlaya "Anne, Şimal'e küstüm, onu artık istemiyorum, o bana karşı çok soğukkanlı" :)))


20 Eylül 2012 Perşembe


Bizim evin dibinde, arka tarafında Kaşif Kalkavan Çamlıca Musiki Derneği var (link vermiyoruz-veremiyoruz sevgili blog okurum, bloğumuzu ağırlaştırıyormuş malum ama buna mukabil bak senin için ismini tam yazdım, kopyala yapıştır gogikle :)) ) her önünden geçişte Nehir'i buraya versek de bi enstrüman öğrense (ben mi? ben çok kabiliyetsizim bu konuda, nota bile bilmem, isteyip de yapamadıklarımı çocuğum yapsın istediğimden değil ama valla ;))) dedik durduk ama bir yıl boyunca faaliyete geçemedik, kısmet bugüneymiş... Nehir'in sınıftan birkaç arkadaşıyla başvurduk, sınavı da geçti (ritm tutmak suretiyle müzik kulağına baktılar) önümüzdeki haftadan itibaren, cumartesileri bir saat gidecek inşallah... Ve tabii inşallah sever, keyif alır, uzun ömürlü olur...
Nehir çok heveslendi, bundan 1 ay kadar önce bilgi almaya gittiğimizde hoşuna gitti bu fikir, eve dönerken "Anne bana şimdiden alın da kemanı, kurs başlayana kadar öğret bana daha iyi olur" "Kızım keman mı biliyorum ben, nerden öğreteyim?" "Bilmiyo musun anne, e o zaman babam öğretsin" :))) "Annecim tamam baban mesleğine ek olarak ünlü bir keman virtiözü aynı zamanda, ünü dünyayı tutmuş ama senin yakının birinden değil kurstaki hocandan öğrenmen daha doğru, daha etik" demedim tabii, güldüm sadece ;)




Son yazıda söylemiştim ya size Nehir'in küçük ayıcığından ayrılmadığını (ki ispatı üstteki resimdir!) okula giderken evde bırakıyor ama Ali Deniz'in oyuncak balinasına emanet ediyor, gündüzleri baksın ayıcığına diye :)) Bunu büyük bir ciddiyetle yapıyor, karşısına alıp balinayı resmen tembihliyo, bu nasıl bir hayal gücüdür kuzuuuu, sorunca da, canlı sanıyomuş ayıcığı (bunu söylerken de bi duygusallaşıyo ki sormayın!)
Dedi ki dün sabah okula giderken, portmantoya bırakıp vedalaştığı ayıcığı için "Anne ayıcığımı balina teyzesine götürür müsün, onunla duracak" "Tamam kızım" dedim lakin, sabah sabah telaşla unuttum küçücük, zavallı ayıcığı :( Kalıvermiş akşama kadar portmantonun üstünde aç-bilaç :)) Akşam okul dönüşü bıraktığı yerde görünce kızdı tabii kuzu "Anne niye vermedin Balina Teyzesine" "Kızım verdim, bütün gün onunlaydı da, sen geleceksin diye, seni karşılasın diye buraya koydum yine" "Aaa, iyi yapmışsın anne" :))) Annelik pratik zeka da gerektiriyo galiba ya da uydurma gücü, kıvırma kuvveti de diyebiliriz :))))

07.10.2012

Uyumak üzere olan kuzuya refakat ederken:
Nehir: Anne dünyada sihir yok biliyorum ama eğer olsaydı ve insanların beyninden geçenleri görebilseydik ne görürdük"
Ben: Nasıl yani kızım?
Nehir: Yani beyninden geçenleri, yazı olarak mı yoksa resim olarak mı görürdük ?
Ne görürdük sahi ;)
*****
Bugün Ali Deniz'i öğlen uykusuna yatırmaya çalışırken, Nehir kitap okumak istedi. Nehir kitap alınca eline Ali Deniz almazsa kıyamet kopar ya, ona da bir tane verdik tabii... Ne yaptı peki kitabı Ali Deniz, fırlattı taaa gardrobun altına. Bunu gören Nehir, bir yandan kitabı bulmaya çalışırken, fırça atarkenki cırtlak ses tonuyla:
- Ali Deniz, kitapları niye yere atıyosun, ya sayfası yırtılırsa. Biliyo musun bu kitaplar ağaçlardan yapılıyo! Yaşlı ağaçlardan! Ya yaşlı ağaç yoksa, genç ağaçları öldürürler o zaman biliyo musun? :))))
Bilmiyo tabii Ali Deniz bunların hiçbirini, anladı mı bunca nutuktan bişey onu da ben bilmiyorum ;)
*****
Nehir'in meşhur minik ayıcığınin bir de ablası çıktı malesef :( Ankara'dan gelmiş ;) Tanıştırdı geçen gün, kocaman bir peluş köpek. (Bakınız alttaki resim) Dedim ki: "E bu köpek kızım, nasıl ayığıcın ablası bu"
Nehir: Anne o köpek değil bi kere!!! Ayı o, ayı ailesinin bir çeşidi :)
Geçen sabah okula uğurlarken Nehiri:
- Anne ayıcığı okula götürüyorum ama sen de ablasını bale kursuna bırak bugün olur mu?
Baleye bırakıcam bi de, oldu,! İki çocuk, bir ayıcık, bir de ayıcığın balerin ablası, allahım sen sabır ver bana bir de dayanma gücü :)))
Ayıcık okula gidiyor...



20 Şubat 2013 Çarşamba

E ASLINI YAPAMIYORSAN MİNYATÜRÜNÜ YAP ;)

 

Yapamadım maalesef, birleştiremedim motifleri, son sırada birleşmeliymiş, öyle dedi Sevdiye ama bi sıra daha işlemek istemiyorum sırf birleşsinler diye, tığla yapacağım sanırım, kullandığım ipten biraz daha ince bir ip bulayım (evde yün stoğu sonsuz aslında, bir zaman Nehir'e yatak örtüsü yapıyordum, şişle ama sıkılıp yarım bırakmıştım, onları bulayım bi bakalım, belki başka başka şeyler de yaparım hem) tamamlayacağm inşallah yastığı...
E dün akşam madem büyük yastığı yapamıyorsun e minyatürünü yap sen de dedim kendi kendime ve bu yukarıda gördüğünüz üç adet yastığı yaptım, içlerine silikon doldurdum, lavanta da koyacaktım ama üşendim dolabın üstünden almaya :) Lavanta torbası olur, iğnelik olur :) Hiç birşey olmazsa sadece seyirlik olur ;) Çok zevkliydi, çok kolaydı, çok çabuk bitendi :) Dolayısıyla sanatsal kariyerime biraz da bu yönde de devam kararı aldım :)
Hangisini beğendiniz en çok, o kumaşını Nursun hanımın, üstündeki sedef düğmeyi annemin verdiği kırmızı yıldızlıyı mı, yoksa dantelini bir kına gecesi tefinden sökerek yaptığım pembe puantiyeliyi mi, yoksa Elif'in Ali Deniz için aldığı yastık kılıfı normal yastıklara büyük geliyor diye kurban edip kestiğim kumaştan yaptığım mavili desenliyi mi :))
Ben mi, insan çocuklarını ayırabilir mi hiç, tabii ki hepsini :)

Kurdele, dantel, fisto, düğme (ama en çok sedeflisi) bayıldığım ve en ufak parçasını bile sakladığım malzemeler. En çok böyle işler için lazım, daha çok stoklamalı ;) Böyle kibar desenli kumaşlar almalı, yarımşar metre, en kısa zamanda manifaturacıya uzamalı :)

Bir de asılı bakalım, en baştaki etaminli olan daha önce yapmış olduğum lavanta yastığım, çok seviyorum onu da çoook :)

 
Traş olmuş bir kuzu, poz ver dedim, bunlar çıktı, buna şükür :)
 
:) Bonussssss

17 Şubat 2013 Pazar

YAĞMUR'LU BİR BULUT- DEVAM EDEN BİR PROCE EŞLİĞİNDE :)))

PAZAR: Geç git bi yaaa, hadi sana uğurlar olsun, yoruyorsun beni, sıkıyorsun beni, bunaltıyorsun beni, hep öyleydin zaten, hep öyle olacak gibi de duruyorsun... Üzgünüm düşüncelerim böyle, nerde güzelim Cuma'nın sempatikliği, nerde sen :(
Neyse geçti gitti sayılır, çocuklar yıkandı paklandı, tırnakları kesildi, yemekler yendi, ütüler yapıldı (ütü sepeti dile geldi artık bugün, resmen bas bas bağırdı "Biraz daha ütülemezsen kıyafetleri, yeminle bedenleri küçülecek, çocuklara yenilerini almak zorunda kalacaksın" :))) E haklıydı vallahi, ertelediğim, seçe seçe az az işimi görecek kadar ütülediklerim bir yana, bir ton ütü birikmişti, şimdi sepet bomboş ;)
Bu arada devam eden iki projemden biri tamamlandı, beğenilerinize sunmak üzere postta yerini aldı:
Bu son hali ama bundan önce başka bir versiyonu vardı, onu fotoğraflamadım ki gördüğünüzde "E böyle kalsaymış, daha iyiymiş bu hali" demenizi istemedim, kaldıramaz bünyem çünkü :))) Zaten kararsız bir teraziyim... Anlatmaya çalışayım, hayal edin bakalım, hangisi daha iyiymiş: Harfleri uzunlu kısalı misinalara diktim, yine böyle boncuklarla sıraladım harfleri, yağmur damlaları gibi olmuştu ama bu gördüğünüz bu masum gibi gördüğünüz harfler bir isyan çıkar, bir başkaldır :( En çok da "Y" döndü sırtını, öldür Allah benden yana bakmadı bir daha da, diğerleri de dansöz misali, dolanıp durdular kendi etraflarında :( Ben de "Yeterin uleyyyynnn, herkes hizaya çabuk" deyip söküverdim ve bu halini uygun gördüm, olmuş mu sizce, lütfen olmuş deyin de huzura ereyim :))
Dikiş eğitimi sıfır, keçe, etamin, örgü eğitimi de sıfır, tasarımcılık eğitimi de yok, e ancak bu kadar oluyor sevgili okur, hem dememiş miydim ben size, mükemmeli aramıyorum diye, hem vallahi hem billahi :)
 Gelelim devam eden projemize, onda da sona azcık kaldı, üç motif daha ekleyip, bilemedin altı, nihai kararımı henüz vermedim, dar-uzun bir yastık yapmak niyetim, birleştiricem motifleri (o konuda da çalışmam lazım, bakalım, inşallah çok uğraşmam) etrafını da bir kaç sıra geçince, oldu mu Ali Deniz'in odasına mis gibi bir yastık :)
Çok kolay oluyor bunlar, aranızda düşünen varsa niyetine giren sakın beklemeden başlayıversin. Tv izlerken, bir bakıyorsunuz bitivermiş motif :) Tam bana göre yani bu iş :)
Motiflere başlarken ip kalıyor ya hani, bir de bitirince kalıyor bir ip, işte o iplere çok sinir oluyorum, yürütmek lazım sökülmesin diye motif ama bir türlü emin olamıyorum ne kadar yürütmem gerektiğine, mümkünse ipi motifin etrafında çepeçevre yürütmek istiyorum, sağlam olsun istiyorum :)) "Bütün derdin bu olsun" mu dediniz, e bir derdim daha var sevgili okur, o da etamine başlarken, kumaşı sürfile yapmak :( Ondan da nefret ediyorum, bir an önce örneğe dalmak istiyorum :( En son yaptığım "Happily Ever After" panosu misal, sırf sürfileyle uğraşmayayım diye, bir saat uğraşıp etrafına selobant yapıştırdım, sağlamca tutturdum göya akmasın iplikler diye, bırak akmamasını nerdeyse kumaşı bitirdi uyuz bantlar. Çıktı, uzadı, yapıştı elime habire :(  Tekrar kesip kumaşın etrafını, paşa paşa sürfile yaptım :(
Tembelin tekiyim yani, bir de üşengecin, sözün özü budur arkadaşlar. Nasıl ama nasıl devam edicek peki benim etamin, örgü vs. kariyerim bu halde :(
Neyse, çok uzattım yine, finali yapayım yavaştan, üstteki iki  fotoğrafı kocam marifetiyle çektikten sonra, motifleri toplayayım diye vardım ki yanlarına, her motife bir minik hayvancık yerleşmiş Nehir hanım eliyle :)) Güldüm, n'oldu kızım bunlara böyle dedim "Hayvan marşı okuyolar anne" dedi, aman dedim, dur geçiverelim öyleyse hazırola :))
******
Bir sohbet esnasında: "Çok akıllısın kızım"
"Akıllıyım tabii anne, çünkü derste öğretmenin dediklerini umursuyorum" :)))
******
"Anne ben büyüyünce Tıp Fakülkesi'ni bitirince hafta sonları da tanıdıklara bakarım, hasta olanlara"
"Fakülte olmasın kızım o! Bak tabii, iyileştirirsin herkesi, aferin kızıma, niye hafta sonları peki"
"Hafta sonları bakayım ki anne, para almak zorunda kalmiyim" :))))

Durumlar bu minvalde sevgili okur, musmutlu bir güzel hafta gelsin mi hepimize ;)

14 Şubat 2013 Perşembe

SEVGİLİ'YE, OKUYUCU'YA DA ;)

 
SEVGİLİ'YE;
Kim verdi bana bu güzel aileyi, kim sevdi beni en çok, en derinden, en ezelden...
Bin yıl sev beni, bin yıl daha vazgeçme sakın, canımın taa en içi, çok seviyorum seni be, yalansız dolansız, taa bin yıl önceki gibi ....
 
 
 
 
OKUYUCUYA;
Yok arkadaşım senin gibi düşünmüyorum, evet arkadaşım aynen senin gibi düşünüyorum (her iki görüşe de hitap ediyorum, sakın dikkatlerden kaçmasın) :) Sevgililer Günü'nü seviyorum, sevginin her fırsatta açık edilmesi, itiraf edilmesinden yanayım. Notlar, mektuplar, çiçekler, çikolatalar,  şarkılar, şiirler, aşka dair her ne varsa dökülsün ortaya :)
Tüketim mi dediniz, e o yüzden ben de günler öncesi aldım hediyemi kocamdan :))) Siz de öyle yapın, erkenden hediyeleşin, o amaca hizmet etmesin Sevgililer Günü, sakın istemem demeyin, hediyenin her hali makbuldür, kabul edin, siz de verin ama sevgilininki kadar pahalı olmasa da olur, hatta belki biraz daha manevi takılın ;) E biz kadınlar başlı başına hediyeyiz zaten ayol :))
AŞK BULSUN HERKESİ, HER DİLEYENİ, HER YALNIZI, BULSUN, YAKALASIN  SIMSIKI VE BIRAKMASIN HİÇ...
KUTLU OLSUN ;)
 
 
 
********
İş arkadaşlarıma verdiğim ev ödevi sonuçları bunlar, Sevgililer Günü kartı hazırladı herkes, fikir de şu harika posttan, TURUNCU ODA bakın bi, harika fikirler var, e daha vakit de var :)
Kart Sahipleri: Esra, Hatice, Nurcan, Oya, Nurtaç
Tebrikler Kızlar :)
 
 
 

13 Şubat 2013 Çarşamba

TIĞ İŞİ MOTİF, BİR ŞEKER BULUT EŞLİĞİNDE :)

Keşke hiç bakmasaydın Geniş Zamanlar'daki o posta, keşke hiç görmeseydin o motifli kırlenti, keşke hiç "Ben de Ali Deniz'in odasına yapayım" demeseydin :(
Keşkelerle olmuyor şekerim, gördüm, istedim, napiyim yani :(
Çıkar aklından onu da ders çalış sen, yarın sınav var, aklın nerelerde...
Zaten şimdi için değil,sonra yapıcam, sınavlar geçsin,  gidip bugün alacak halim yok, o kadar da değil, ders çalışıcam akşam...
E o zaman niye binmedin minibüse, ben senin ciğerini biliyorum kızım, yüncünün önünden geçmek için yürüyerek gidiyosun eve, önünden geçmekle kalmayacağına da adım gibi eminim...
Bi sus yaaa, senin yüzünden kafam şişti, bi huzur içinde yürütmüyosun, aaaa yüncünün önüne gelmişim, bi sorayımm sadece, sonra alırım varsa ip, sözzzz!!! Neydi ipin adı?
Bi de bana soruyosun utanmadan, konuşmuyorum, dediğin gibi susuyorum, ne halin varsa gör :((
Yüncü, yüncü, sizde Himalaya Perlina bulunur mu acaba?
"O yok bizde malesef"
"Aaaa, hay Allah, napalım peki? (Bak konuşmayacağım dedim ama dayanamadım yine, çık o zaman dükkandan, napıcaksın!)
"E peki ona benzer bir ip? Kırlent yapıcam da, motiflerden, oğlumun odasına, çok boş kaldı da yatağının üstü, kızımın odasını çok süsledik ama oğlumun odası için vicdanım hiç rahat değil :("
Allah seni bildiği gibi yapsın e mi, hayat hikayeni anlatsaydın bi de! Tamam al bari de rahatla, sanki alıp da yapmadan duracaksın, başlarsın sen bu akşam bi de utanmadan....
Başladım geçen cuma akşamı, çok özür dilerim ama başladım ve zevkle de ördüm, örüyorum :)

 İpliklerin kağıtlarını da koydum yumaklarına, amme hizmeti olarak :))

Bitmişini de gösteririm ama ilk hali budur sevgili okur :)

Bu kadar mı peki?? Hayırrrrrr, hiç bu kadar olur mu, bu güzide, bu çalışkan, bu hamarat blog sahibesi bir projeye daha başladı, o da henüz bitmedi ama bu halini görün istedim, benim kadar hayran olacak mısınız diye de çok merak ettim :)





 

Bulut yaptım, içine silikon doldurdum, kenarlarını dikmeden önce minik pembe boncuklar ekledim, bir de küçük kurdele :)
Bu bulut başka bişeye dönüşecek, projem tamamlandığı vakit ilk size göstereceğim söz :)))


BONUS

12 Şubat 2013 Salı

MİM'E CEVAP GEREK SEVGİLİ OKUR :)

Siyah Beyaz Baykuş beni mimlemiş,  teşekkür edip, yanıtlayayım öyleyse :)  

En son hangi kitabı okudunuz?
Patrick Süskind-Koku
Her ay düzenli dergi yada dergiler alır mısınız?alıyorsanız isimleri ne
Önceden alırdım, Evim, Sofra, All Dekor, Instyle Home, Instyle, bazen hepsini, bazen dönüşümlü her ay alırdım ama o zaman benim bloğum yoktu ki, ve blog dünyasından da haberim :) Şimdilerde dergilerin yerine bloglararası gezip duruyorum :)
Sinema mı Tiyatro mu?
Sinema ama tiyatroyu da seviyorum, bir de itiraf edeyim, evimizin dibinde Kerem Yılmazer Sahnesi var ama yuh olsun bana ki gidemiyorum :(
Koleksiyon yapar mısınız? varsa ne?
Küçükken peçete biriktirirdim, büyüdüm ondan da vazgeçtim, şimdilerde biriktirdiğim bişey yok, olsa hiç fena olmazmış halbuki...
Yapmaktan hoşlandığınız şeyler nelerdir?
Etamine deli oluyorum, keçeyle uğraşmayı da seviyorum, elişleriyle vakit geçirmek, değişik şeyler tasarlamak hoşuma gidiyor. Kitap okumayı ve gezmeyi ve alışverişi de çok seviyorum :) Kar yağsın, çok ama çok yağsın okullar tatil olsun, camın kenarında elişi yaparken kar seyredeyim, salep de olsun mu yanında, işte bunu çok seviyorum :)
Asla vazgeçmem dediğiniz şey nedir?
Maddi olan hiçbir şeye bağımlılığım yok çok şükür, eşyadan, mobilyadan, tabak çanaktan, ya da aklınıza gelen kullanılabilir her şeyden çok kolay vazgeçebilirim, kırılsın, kaybolsun çok da üzülmem, bu konuda gamsızın biriyim, manevi şeyleri ise dillendirmekten korkarım...
Sürekli yanınızda olan 3 eşya nedir?
Cep telefonu, selpak mendil (alerjik rinitli bir insan olarak pek bir mühim) ve para elbette
En sevdiğiniz renk ve sayı nedir?
Beyaz ve 2
Daha çok film mi izlersiniz dizi mi?
Dizi izliyorum daha çok, film izlerken uyuyakalıyorum çünkü :(
En çok takip ettiğiniz blogların genel içeriği neler? örgü, dikiş, tarifler v.b.?
Kaneviçe, keçe, elişi blogları, yemek blogları bir de hayattan bahseden keyif aldığım pek çok blog var. Elişi ve yazıyı birleştiren bloglar da tadından yenmiyor :)
Sizi en net tanımlayan kelime nedir?
Yorumlardan en çok duyduğum, "komik" olduğum, en başta kendim pek çok şeyle dalga geçmeyi seviyorum....

Tek bir kişiye göndereyim bu mimi, yeni sorular hazırlamam lazım sanırım mim gereği ama bu seferlik uymayalım kurala, bana sorulanları sen de cevaplar mısın ayamaya kumpanya :)

10 Şubat 2013 Pazar

SELCEN, NURDAN HANIM, NURSUN HANIM, ASLI, HUUUU??? MEHTAP ABLA, HALE, JALE BÜTÜN MAHALLE, E HADİ BUYRUN BAKALIM :)

An itibariyle dilimdeki şarkı şudur sevgili okur "Çoook yorgunum, beni beklemeee kaptan" Ah be Cem Karaca nerelerdesin, rahat uyu, nurlar yağsın toprağına...
Çok yorgunum demek istedim, hatta bırak yorgunluğu, kelimenin tam manasıyla "gebermekteyim" demek istedim (bu kelimeyi de ne çok kullanıyorum, bloğu da alet etmeye başladım iyi mi :( )
AÖF sınavları da bu hafta sonunu buldu, neyse ne, geçti gitti işte, söylemeyeceğim, hayatta, hiç sormayın, "Ne ekersen onu biçersin" demiş atalarımız, benim gibiler için sanırım :)))
Havadislere geçiyorum, resimlerle hem de ;)

Ankara'dan Selcen geldi, yani Deli İşi Bunlar'ın patronu Selcen :) Buluştuk Salacak'ta, oturduk konuştuk, konuştuk, sanırsın 40 yıllık dostmuşuz da uzun zamandır görüşememişiz ;) Blog arkadaşlıkları böyle bir his mi yaratıyor hep, yoksa benim için mi böyle bilmem, blogları vasıtasıyla tanıştığım diğer arkadaşlarımda da aynen öyle oldu vallahi (Bakınız, Nurdan hanım, Nursun hanım ve Mehtap Abla)

Sonra soğuk ama güzel bir Üsküdar akşamında yürüdük uzun uzun, Katibim'de kumpir yedik afiyetle, ne iyi ettin de geldin Selcencim, bir kez de buradan yazayım, "Yine gel, yine buluşalım, bu kez daha kalabalık olacağız ama, arkadaşlarımla tanıştıracağım seni, bayılacaksın" :))

Nehir'e ve bana yaptığı takı seti bunlar :) Kuilling adı bu tekniğin, doğrusunu sen yaz e mi Selcencim :)
Kızım da ben de bayıldık bu güzel takılara, renklerine, sıra dışılıklarına bir de ;)


Bu da mankenin üstünde teyzesi, ellerine sağlık Selcencim :)


"Nehir çekiyorum" "Anne dur, hediye kutumu da çek" "Yahu kim verdi sana o kutuyu, o benim bi kere, her şeye de ortaksın be kızım"

Yağmur, elinden tutarsam, bana "Anne" demeyi öğretir misin arkadaşım :)



"Nedir bu" dediniz di mi, anlatıyorum hemen, son postumdan sonra, yani geleneksel kayak tatillerimizi anlattığım postumdan sonra, gördüm ki yorumlarda bir takım arkadaşlar (onlar kendini biliyor!) sanki ben bunca şeyi uydurmuşum da, hayatımda Courchevel görmemişim, çocuklarım Derinsu ve Serinsu familyasından az bilirmiş gibi kaymayı, o havayı yaratmışlar, anlaşılmamış postum yeterince tarafınızdan, mesaj alınmamış arkadaşlar :( O bakımdan görgüsüzlük olacak biraz ama son Lviv (evet Nurdan hanım açık ettiğiniz için, bu pek az insanın bildiği tatil merkezini, yazabiliyorum :)) ) tatilimizden aldığımız bir yiyecek pakedini (ne mi var içinde, sanki anlatsam anlayacaksınız, bir nevi oraların ketesi :)) ) gösteriyorum size şimdi, mecbur bıraktınız beni ayol :)) Gittik, ispatıyla burda işte, daha ne!!! Anlamadım ki, Alaska'dan da frigo mu getireyim bir dahaki tatil size, ne????
:))))) (Nursun hanım çok sağolun, varolun-aramızda ama!)

Kuzenim, kankardeşim Aslı'nın oğlu Ozan'ın doğum günü kutlaması vardı bugün, 1. yaş kutlaması, e çok mühim tabii ilk doğum günü, bu bakımdan annesi babası bir özenmiş, bir abartmış, eve profesyonel fotoğrafçılar mı dersin, yedi düvele haber salıp, Azerbaycan'daki en bi uzak akrabaları bile çağırmalar mı dersin, temalar, koyunlar, kuzular mı dersin, evin her yanını, kapısı dahil, iyi ki doğdun ozi bozilerle donatmalar mı dersin, annesinin kendi doğumgünüymüşçesine abarta abarta süslenip, güzelleşmesi, bir de üstüne şıklaşması mı dersin :)Kabul bir üstteki resimden sonra, evet görgüsüz bir sülaleyiz :))) ) Ve tabiatıyla ben de bir miktar kıskanmış olabilirim, e insanım ben de yaa ;)

Yukarıdaki kuzular da doğum günü kutlamasına gelen kuzular, birini de annesi düğüne gelir gibi giydirmesin mi (o ben oluyorum :))

Bu fotoğrafın üstüne koro halinde diyoruz ki "Üç kuruş fazla olsun kırmızı olsun" :))

 Ali Deniz neredesinnnn???
 İşte bu da tatlı kuzu Ozan :) Yok bu resmin öznesi ben değilim ki, neden alnıma bakıyorsunuz :))
 Özgür len, ne güzelmiş Ozan'ın oyuncakları, bi bakalım bozabilecek miyiz :)
 Aslı Anne :)) Yuh yani, bu kadar rol çalınır doğum günü çocuğundan, kızım ayıp yav, sil biraz o makyajı çabuk...
 Tamam temayı güzel seçmişsiniz ona sözüm yok, pek bi şeker koyunlar bunlar :)

Bu da görgüsüzlüğün son raddesi olan, gelenlere hediye verilen paketlerden çıkan, benim pek bayıldığım koyundan sabunumuz, bi de kokuyor ki, missss :)) 
Aferin, 10 numero, 5 yıldız, şahaneydi şekerim her şey, "Nice güzel güzel yaşlarını hep böyle kalabalıklarla, neşeyle kutlasın Ozim :)

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.