30 Ocak 2024 Salı

ÖLÜR İSE TEN ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL..

 

Geçenlerde instagramda paylaştığım posta bi arkadaşımın yaptığı yorumdan hareketle, o gün de yazdığım üzere, öte aleme geçmiş bazı özel kişiliklerden bahsederken -di’li geçmiş zaman sanki haksızlık.. Arkadaşımın pek kıymetli annesi gibi babam için de bu böyle. Geniş ama gepgeniş zamanlara layık çünkü bazı şahıslar. Geçmişe hapsedilmemeli onlar.  Bedenen gitseler de, ruhen hep buradalar. Bu sebepten babamdan bahsederken, sanki yaşıyormuş gibi cümlelerim hep. Biliyorum yanlış ama hiç “rahmetli” de diyemedim babama. Dersem sanki sahiden gidiverecekmiş gibi hissediyorum.

Ölmek ne ki? Yunus Emre’nin felsefesindeyim ben. “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil..” Yaptığıyla, söylediğiyle, bıraktıklarıyla, genlerinden bize geçenlerle, cennet bahçesiyle yaşıyor babam. Bahçesindeki meyvelerden yiyen kuşun, böceğin, yazın bahçeye kadar gelen, ayının, çakalın, tilkinin, domuzun rızkında babamın payı varsa, devri de daim olacaktır inşallah..

Bi özellik var babamdan bana geçtiğine inandığım ve belki de ennn sevdiğim özelliğimdir bu. Kalenderliğim! Oluruna bırakma, geleni olduğu gibi kabule gayretim, uzlaşmacı yapım, zamanla, yaşla, olgunlukla vardığım noktadaki “Bu da geçer yaHu”culuğum.

“Hamdım, piştim, yandım”da sanki hamlık kısmını geçebildim gibi hissediyorum çok şükür. Pişmek ve yanmak kısmet olur mu bilmem ama vardığım noktada bildiğim iyi ki Dersim’li babamın kızıyım ben..

11 Ocak 2024 Perşembe

BU HİKAYE SENDEN UZUN OSMAN-AYLİN BALBOA

 

“O günden beri kendime, kendimin en kral arkadaşı muamelesi yapıyorum anlayacağın. Acıkınca canı ne isterse onu ısmarlıyorum, bunalınca çıkıp bi hava aldırıyorum, kafası bozuksa içmeye gidiyoruz beraber. Ağlamaya başlarsa, bi komiklik yapıp güldürüyorum filan. Çok eğleniyoruz biz.”

E beni ve içimdeki kral arkadaşım diğer beni anlatmış ya Aylin Balboa “Bu Hikaye Senden Uzun Osman” kitabında.

Çok sevdim kitabı,  Storytel de dinledim. İlk olarak bu kitabı seçmem isabetli bir karar. Okuma konusundaki idolüm Şebocuğumun önerdiği kitaplar arasındaydı.

Yukarıdaki cümleye dönecek olursak, kendine en kral arkadaşın muamelesini yaptığında, sen ve içindeki sen pek mutlu. Üç günlük dünyada kendini acımasızca eleştirip, sürekli yermek, ızdırap çektirmek de bi tercih, bu şekil gereken özeni gösterip, iyi geçinerek, isteklerine kulak vererek krallar gibi yaşamak da.. Hayat tercihlerden ibaret. Bazısı benim gibi te en baştan seçer, şartlar ne kadar zor ve kısıtlı olsa da, imkanlar dahilinde krallar gibi yaşamayı, bazısı da yaşayıp gördükçe, olgunlaştıkça diğer türlüsünü bırakabilmeyi. Olsun öyle de, böyle de doğruya ermek çok kıymetli. Geç olmadan diyeceğim ama geç diye de bir şey yok ki. Her şey vakti saatine esir nihayetinde.. Hesaplaşmak ya da bir türlü hesaplaşamadığından uzun zamanlara yayılması insanın kendiyle sulh olabilmesi hayatının hangi evresine denk geliyorsa artık..

Nihayetinde okumak güzel, “Ah!” diyorsun. “Ne kadar da ben!” İlham alıyorsun bir de tabii. Yine kitaptan not aldığım şu satırların da güzelliği J “Aşktan, sevgiden geçtim. İnsanız, şefkate ihtiyacımız var Osman”

“İnandım kendime, inanır mısın? Onu diyorum işte, kendine inanırsan da kurtulursun Osman.”

Not: De ki bana, “Hadi gidiyoruz 90’lı yılların sonuna, Bodrum tatilindeki şu gencecik hallerine, yaşa baştan hayatını gönlünce.” Yok, istemiyorum, ne o yaşlara dönmek, ne de aradaki yılları tekrar yaşamak istemiyorum. Böylece, olduğum halime razıyım.




Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.