29 Ağustos 2014 Cuma

"ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM" KEÇE İSİMLİKLER EŞLİĞİNDE

Yalova'daydık, yaz başındaki tatilde. Kim bilir hangi lüzumsuz sebepten kavga etmiştik eşimle (ki lüzumsuz olduğunu da şuradan çıkarıyorum, kavga edip küsüyoruz ya bazen, ertesi gün küs olduğumu gayet net hatırlamakla birlikte, neden küstüğüm konusunda kafa patlatmam gerekiyor, bir türlü hatırlayamıyorum sebebi) o zaman canım kızım demişti ki bana yalnız kaldığımızda "Anne lütfen söz ver bana, olmuş bitmiş şeyleri tekrar tekrar söyleme, onlar için kavga etme!" Şaşırmıştım bücüre, "Bak sen demiştim, büyümüş de annesine akıl veriyor!" bir yandan da "Akıllı kızım benim, ne kadar haklısın bir bilsen!" de demiştim... Yine bazenleri istemeden olmuş bitmiş şeyleri tekrar tekrar söyleme, bunlardan maraza çıkarma gafletine düşüyorum ama Nehir'in sözleri geliyor aklıma o zaman... İşte bu panonun hikayesi bu sevgili okur, günlerce uğraştığım, yazısını yazmaktan ziyade etrafındaki çerçeve için epey vakit harcadığım güzelim panomun bana söylediği bu... "Eskiyi bırak, şimdi mevzu o değil, var mı "yeni" şeyler söyleyebileceğin?" diyecek bana salonumdaki duvara astığım yerden!
Hz. Mevlana'nın derin, ummanlar gibi derin felsefesinden bana yansıyan nacizane bu olsun...

ETAMİN PANO


ETAMİN PANO



KEÇEDEN KALPLİ İSİMLİK
Bu kalpli süsü isimlik yapma fikrini bana veren sevgili Güneş Ülkesinden  Çok sevdim bu kalpleri isimlik yapma fikrini :) Kendisine pek çok teşekkür ediyor, senden de böyle faideli, orjinal fikirler bekliyorum Sevgili Okur :) 


KEÇEDEN KALPLİ İSİMLİK
Bak şu Nehir hanımın kapısına bi :) Ne yapsam "Anne benim olsun buuu!" Olmuş nitekim :) 


KEÇE İSİMLİK
Bu ve alttaki isimliği tatile gitmeden önce yaptım. Ozan ve Ali için.
Güle güle kullansınlar, böyle reprenkli, neşeli olsun tüm hayatları :) 


KEÇE İSİMLİK
Bu da bulut içinde bir küçük Ali :) 
SÜTLAÇ
O zaman ben sana mis gibi sütlaçlarımdan ikram edeyim :) ^
Armut hoşafı da yaptım, o da misler gibi oldu, çocuklar çok sevdi, yeni meyve suyumuz bu :)
Daha da yapıcam, bitmedi ki armutlar ;) 
MUTLU GEÇSİN HAFTA SONUNUZ, GÜZEL HABERLERLE, MİNİK SÜRPRİZLERLE...

27 Ağustos 2014 Çarşamba

KEÇE NAZARLIKLAR, "ETAMİNE SÖZ" VE YAKMA ÇİÇEKLİ KOLYE- YILMAZ ÖZDİL EŞLİĞİNDE...

Armut hoşafı yapıcam bu akşam, dün akşam Aysel'in verdiği armutları, bizim köyden getirdiklerimizle birleştirip, kardeş kardeş doğrayacağım tencereye ve bir güzel hoşaf yapıcam çocuklara. Ve sonra da hoşaf yapmaya devam edeceğim ilerleyen zamanlarda da. Sütlaç ve kek zaten cepte, lakin yoğurt için söz veremiyorum :(  Tarhana, reçel, dut pekmezi, salça annemden :) Niye anlatıyorum bunları çünkü en alta koyduğum Yılmaz Özdil'in yazısı fena çarptı beni. Semoşcuğum paylaşmış facebook'ta, ben de seninle paylaşmak istedim sevgili okur, daha önce okumadıysan, sen de oku mutlaka...
Ve sen söyle bana Yılmaz Özdil'siz bir Hürriyet, Hürriyet midir? Her fikrine katılmasam da yazılarını hep severek okudum, insanı çarpan, sersemleten, düşündüren yazılarını özleyeceğim, inşallah tez vakitte yazmaya başlar başka bir gazetede. Böyle de dedim ama kaç gazete kaldı elde???
Neyse, dur sen, ben şu hoşaf işini halledeyim bu akşam güzelce :)
İki nazarlık, bir yakma çiçekli kolye ve bir de etamin işi var tatilden :)
Buyur sevgili okur :)
KEÇE NAZARLIK
Bu şekil yaptım bu sefer de, değişik olsun istedim, uç kısımları böyle değildi ama ben ördüm güzelce, bu şekle getirdim. Canım nasıl isterse öyle yapıyorum bu nazarlıklar konusunda, pardon yanlış dedim, elişleriyle ilgili her konuda öyleyim aslında ;) Kafa nereye ben oraya :) 

KEÇE NAZARLIK
Gördün mü sen turuncuyla ve dahi kırmızıyla turkuazın uyumunu? Peki pembenin, turuncuya uyumuna ne diyorsun. Ya kırmızı ile turkuaza, kahve ile maviye! Yani diyeceğim o ki sevgili okur, ben bu keçeler sayesinde anladım ki, her rengin her renge uyarı var :) Nasıl enerji fışkırıyor bu renklerin biraraya gelmesiyle ben şaşıp kalıyorum bazenleri :) 

KEÇE NAZARLIK
Ve bu nazarlık da klasik modellerimden yine. Nazar boncuğunun etrafını böyle renk renk boncuklarla süslemek klasik değil ama :)) Onu da söyle yapıyoruz. 

KEÇE NAZARLIK
Onu da şöyle yapıyoruz, ortadaki nazar boncuğunun alt kısmından iğneyi çıkarttık, hiç batmadan bir sürü renkli boncuğu arka arkaya dizdik, gördük baktık ki, boncuğu dolayacak kadar olmuş, o zaman da ilk yere tekrar batarak tamamlıyoruz :) Çok basit yani, tek tek boncuk dikmeye uğraşmıyoruz ;) 

YAKMA ÇİÇEKLİ KOLYE
Yakma çiçekleri bu kez kolye yaptım. Bu çiçekleri ara ara yapıp, bir kutuda saklıyorum. O kutuyu da Yalova'ya götürmüştüm, orda incilerle uyumlu olur diye bir deneyeyim dedim ama aslında böyle kolye yapmak değildi niyetim. Duvar süsü yapacaktım, sonra baktım ki duvara değil bana daha çok yakışıyor, kendime kolye yapıverdim :)
Aralardaki incileri de Atatürk İlkokulunun karşısındaki pasajdan aldım. Daha önce de söylemiştim sana ama yine söyleyeyim. Yalova'da oturanlar mutlaka ordan alsın. İstanbul'dakinin üçte biri fiyatına boncuklar, malzemeler. Misal burdaki 3,5 tl denilen o çanta mıknatısları orda 1 tl ;) Memleketin güzide tatil beldelerine gitmek için Yalova'dan transit geçen sevgili okur, sen de bir mola ver ve git o boncukçuya, pasaja girince ilerde sağda göreceksin, kapısında kurdeleler olan dükkan :)) Hatta ordan çıkınca da dön köşeyi bizim fırına git ve bir fiyakalı resim çektir benim gibi :))
"Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. "
Hz. Mevlana
Bu sözü yazdım etamine bu kez. Çok seviyorum kumaşa sözler yazmayı, daha doğrusu işlemeyi. Daha önceki yazdığımla birlikte bunu da çerçeveleteceğim. 


ETAMİNE YAZI
Instagram'da yaptığım işleri "arkası yarın"larla paylaşmayı çok seviyorum. Bu fotoğrafların bir kısmı oradan zaten :) Bazılarınız da gördü, biliyor bu resimleri zaten ama bilmiyormuş gibi yapmaya devam :))
O alt kısımdaki dantel, benim bundan 25 yıl kadar önce çeyizim için işlediğim ara dantelinin uç kısmı. Kumaşa diktirmemiştik o  zaman, Yalova'dayken annem getirdi. Nasıl işlemişim metrelerce inanamazsın sevgili okur, uç uca koysam, burdan köye yol olur,  o kadar diyim sana. Bu arada Ören Bayan 70 numara iple ile işlendi bunlar :) Boru değil yani :) Ama çok severek işledim hep danteli de, yine olsun, yine yaparım ;)
Şimdilerde bunları nasıl değerlendirsem diye düşünmekteyim. Ama kabul ediyorum ki, bu konuda keçe ve etamindeki kadar yaratıcı değilim :(
SÖZ BİTTİ...

ETAMİN PANO

Kenarının çerçevesi ile meşgulüm tam üç gündür :(  Örnekteki gibi olmuyor çiçekler nedense ama güzel olacak inşallah, son halini bir dahaki posta koyarım inşallah :) 
Bitti mi peki "etamine söz" projelerim? Elbette bitmedi, izle beni sevgili okur... 


*************
Ve bunlar da tatilden kalan kareler :) 2014 yazı böyle geçti! Çok sıkıldım bu yaz da sıcaklardan, serin havalar istiyorum acilen, gelsin güzelim Eylül :) 
YAZ 2014-YALOVA
İncir zamanıydı, Ali Deniz bol bol incir yedi, Nehir de böğürtlen. Bizim çocuklar şanslı çok şükür bu konuda. Bir köyleri var, dalından meyve, sebze koparacakları bir bahçeleri :)
Babam bize mangal partisi yaptı köyde :)
Sonra kızlar geldi yine, Arzu, Hülya ve Nurcan, çok güzel geçti yine, tekrarı tez vakitte nasip olsun inşallah, çok seviyorum lise arkadaşlarımı :)
O resimde gördüğün delikanlı Ali Deniz'in bayıldığı Ömer Abisi, yeğenim :) 


ÇOK MU ZOR?

Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,
Siz, "Aman annane be, boş versene"deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...
Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini
annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya...
İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten
kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse
Onu yiyeceksiniz.
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli.
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata
yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkum,
maalesef torunlarınız da.

Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını
kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına
koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi " köylü işi "
vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları
"modernite" sandığınız için,
Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor,merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de,
Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikayet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla
beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde
ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız...
Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet
umacagına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi...
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle
zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;
Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından
fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan...
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum;
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla,
Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına
sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile...

Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme
zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

Yılmaz ÖZDİL


25 Ağustos 2014 Pazartesi

KEÇE NAZARLIKLAR, KEÇE KALPLİ DUVAR SÜSÜ VE TATİL NOTLARI...

"Süpizzz???"
"Oğlum her yıkanmadan sonra ne sürprizi istiyorsun, anlamadım kiiii :)) Yok maalesef sürpriz annecim"
":((( Süpiizzzzzz???"
"Tamam tamam, dur! Var sana sürpriz "Patlıcan" :))))
"Yupppiiii, veyyy!"
Mutfaktan itinayla yıkadığım güzelim patlıcanı tutuşturdum eline :))
"Hadi!"
"Ne hadisi oğlum :)))"
"Patyasınnnn!" :)))
Patlıcanı patlayan bir oyuncak sanan çocuğum, öyle sandı çünkü bütün kabahat annesinde, bu fazla faideli olmayan ama ziyadesiyle lezzetli zerzevatla tanıştırmadı çocuğu :)))
Ali Deniz ziyadesiyle üzüldü tabii bu patlamayan patlıcana :)) Ben çok eğlendim ama ;))
Nasıl güzel oldu o patlıcanlar, domatesle, biberle nasıl mişelin yıldızlı enfes bir yemeğe dönüştü anlatamam sana :)  İnanmazsan bak en altta :))
Ali Deniz denize gittiği her gün güzelce yıkandı ve her seferinde şunu söyledi: "Deniz tuzlu, denizden sonra yıkanılır" ben de her seferinde "Tamam ama İstanbul'da da yıkanacaksın böyle güzel güzel di mi oğlum?"
"Hayıyyy, buydaaa,  denizden soyaaaa" Yani bilmiyorum burada halimiz nice olacak Sevgili Okur :) Her seferinde bi koşu Yalova'ya götürüp, denize sokup çıkarmak lazım gelmez inşallah, banyo için Ali Deniz'i :)
 
Şimdi, sana acıdığımdan, sırf seni düşündüğümden, ocağındaki yemeğin, kreşten gelecek çocuğun ve dahi başka başka mühim işlerinden kalma diye kısa kısa yazacağım postları. Benim için azap bu aslında, sen de biliyorsun anlatmaktan, yazmaktan kendimi alamadığımı... Lakin insan nefsini terbiye edebilmeli, frene basmayı öğrenmeli ;) Dur bir deneyelim bakalım, misal tatilde yaptıklarımdan sadece birkaç işi göstereyim şimdi, iki de tatil resmi olsun! Dedim ya benim için çok zor ama...

KEÇE NAZARLIKLAR
Biliyorsun aslında bu modelleri, tatilde yine yaptım.
Ne demiştim giderken? Tatilde sadece etamin mi yapacaktım???  :(( Dayanamadım, keçeleri de götürdüm yine!
Etamin de yaptım aslında ama sonraki postta gösteririm sana onu da, bitmedi tam ;) 


KEÇE NAZARLIK
Yalova'daki komşumuz Fatma Teyze için bu nazarlık, geçen sefer yaptığı iyilik için teşekkür etmek istedim, elimden bu geldi :) 

ÇENGELLİ İĞNELİ NAZARLIK


KEÇEDEN KALPLİ DUVAR SÜSÜ

KEÇEDEN KALPLİ DUVAR SÜSÜ

Niye yaptım bunu bilmiyorum, içimden böyle birşey geldi, işlevsiz, sadece göz okşayan bir duvar süsü kendisi ama ille bir işe yaraması gerekir mi yaptıklarımızın, emin değilim... Sadece bakmaya, gönlümüzü hoş tutmaya bazıları... 

Renkler ve Hüzmeler bloğunun sahibi Sevgili Güay'la buluştuk tatilde ;) Çok mutlu oldum kendisini tanıdığıma, çok güzel sohbet ettik ve ben bir kez daha gördüm ki, bloğunu sevdiğim insanları kanlı canlı karşımda görmeyi seviyorum. Yüzyüze gelmeyi, sanki eski bir arkadaşla yeniden karşılaşmış gibi sohbet etmeyi çok seviyorum :)
Yine buluşacağız inşallah Gülay'la, bir dahaki Yalova çıkartmasında tekrar biraraya geleceğiz :) 

PATLICAN-BİBER KIZARTMA
Bak bu resmi koyunca yine ağzım sulandı işte :((
Taze nane yapraklarıyla marine edilmiş domates sos eşliğinde patlıcan ve biber kızartma :)  Yanında mutlaka yoğurt ile...
Sen şimdi bunun kalorisini hesaplıyorsun içinden içinden di mi, hesaplama hiç çünkü o yoğurdu oraya boşuna koymadık :) Kalori yaktırıyor o, uzmarlar diyor vallahi, onların yalancısıyım, sen gönül rahatlığıyla ye :)))
Bazı şeyleri kıyamıyorum kimselere, misal yoğurdu! Misal bu güzelim kızartmayı, ben yiyim istiyorum. Koca kişisine azcık verdim bu kızartmadan, ama bamyayla telafi ettim :))) Ben de kendi bamyamı kocama vermek suretiyle, daha fazla kızartmayı götürdüm :))) Ne var ki! Bamya da çok kıymetli, hem nasıl uğraştım onları tek tek itinayla soymaya bir bilsen :) Bu arada kendimi tebrik ediyorum, evlendiğimizde sebze nedir bilmeyen koca kişisini sebzeyle barıştırıp, etten soğuttuğum için :)))

MUTLU BİR HAFTA OLSUN, TATİLE ÇIKAMAYANLAR İÇİN SÜRPRİZ TATİLLER, O TATİLLERDE ENFES KIZARTMALAR OLSUN :)

18 Ağustos 2014 Pazartesi

ALTI ÜSTÜ "FIRIN" DERSİN, DEME SEVGİLİ OKUR ;)

Deniz için bişeyler alayım diye girdim fırına. Eski adıyla Karamürsel Caddesi-ki bence hala öyle adı- sonradan konulan adıyla İstanbul caddesinin girişindeki Yalova Ekmek Fırını... Gördüğüm manzara mest etti beni, seni de mest etsin diye şu an bir internet kafeden sesleniyorum sana :)
Dedim ki kasadaki beyefendiye, "Fotoğraf çekebililir miyim?" dedi ki "Elbette, Sormanıza gerek yok ama sisterseniz siz oturun koltuğa ben çekeyim sizi!" :) 
Fırın dediğin ekmek satar, bir tezgah, bir kasa, bir ekmek fırını yeter, e peki bu ne? 
Atamızın annesi ve kızkardeşi ile resmi baş köşede ve koskocaman! Nasıl gururlandım, duygulandım görünce, dedim ki "Dur ben bu gururu blogdaki binlerce takipçimle paylaşayım ki, herkes duysun, bilsin!" Altında bir güzel koltuk ki sorma, benim hayalimdeki çingene ruhumun tecellisi bir güzel, bir rahat koltuk.... Sana fırın demek günah olur, sen fırınların pirisin "Yalova Ekmek Fırını" Tebrik ediyorum o güzelim resmi o başköşeye koyan fırıncıyı, helal olsun diyorum bir de ;) 


YALOVA EKMEK FIRINI
Sonra ordan eve doğru giderken, bizim her sabah ekmek aldığımız, hamurişlerine, tatlı ve pastalarına bayıldığınız Efsane Fırın! Onun da vitrinini göstereyim sana, "Askıda Ekmek" geleneğini nasıl güzel yaşattıklarını gör sen de. Helal olsun onlara da :) Çok olsun inşallah etrafımızda böyle "iyi ve güzel" insanlar, onların işlettikleri ekmek tekneleri... Bizler de paylaşalım ki, kadir-kıymet bilenlerden olalım di mi sevgili okur ;)
YALOVA EFSANE EKMEK FIRINI
*************
Tatilden iki kareyi de paylaşıp gidiyorum şimdi ama inşallah haftaya uzun uzun anlatır, fotoğraflar gösteririm sana yine :) 
Çok da merak ediyorum bloglarınızda neler yazıp, paylaştınız ama çocuklar beni bekler şimdi ;)


"Çok yoyuydum anne, sıytına ay beniiii " :)


ANNE-KIZ BAŞBAŞA KEYİFTEYİZ ;) 

Meraklısına Not: Ali Deniz, denizden çıkmadı, eve gelince de bir mülayim, uslu, sakin yıkandı ki sorma :) Maşallah de ama e mi, devamını dile bir de İstanbul için :) 

KAL SAĞLICAKLA SEVGİLİ OKUR :) 

7 Ağustos 2014 Perşembe

NAKIŞLI BEBEK ODASI PANOSU, KEÇEDEN TELEFON ŞARJ KILIFI, KAĞIT KELEBEKLER VE BİRAZ DAHA FAZLASI...

 Keçelerimi ve keçeyle ilgili hiçbir şeyi götürmeyeyim diyorum bu sefer. Sadece nakış, etamin malzemelerimi götüreyim. Etamin kumaşlarımın hepsini, Bursa ketenlerimi, mulinelerimi, dominolarımı, etamin iğnelerimi, nakış makasımı, küçük aksesuarlarımdan-misal çiçekler, düğmeler, az bişey kurdele, nazar boncukları ve kum boncuklarım- götüreyim. Ne çok saydım di mi, yine pek çok malzeme oldu :( Ama sevgili okur, bu saydıklarımın biri eksik olsa nasıl tamam edeceğim ben güzide projelerimi, nasıl insan içine çıkarılır hale getireceğim? Evet, haklısın, işte ben de aynen senin gibi götüreyim diyorum bu saydıklarımı ;) Canınızı çektirmek gibi olmasın ama biz Pazar günü oy kullanıp iki haftalığına Yalova'ya gidiyoruz ;) Orda  deniz, park, sahil, köy dışında kendime meşgale olarak etamini ve nakışı seçtim bu tatil ;) Yani dönüşte benden boşuna keçe bekleme e mi?
İlk nakış denemem diyeceğim ama gördüğün üzere nakışlıktan çıktı :( Eklediklerimle, uydurduklarımla yaptığım panoya "Nakışlı Pano" demeye dilim varmadı maalesef ;) Ama olsun bak ne güzel oldu böyle de ;) Ben asıl böyle "uydur-kaydır, değiştir, boz" işlerin kadınıyım sanırım :) En çok bu tür kolajlı, değişik malzemeleri bir araya toplamalı işleri seviyorum ;)


BEBEK ODASI İÇİN PANO
Hala oluyorum Eylül'de inşallah, bu panoyu da gelecek bebeğimiz için hazırladım. Rose, yani annesi çok beğendi, e  o zaman yenilerine geçebilirim :)
 

Geçen postta sormuştum yana sana kumaşa desen transferini, sen de fikirler söylemiştin ya, ben de söz dinleyen bir blog sahibiyim ya, gittim hemen karbon kağıdı aldım ve bu deseni kumaşa karbon kağıdı yardımıyla çizdim ilkin. Sonra elimdeki domino iplerle iğne ardı işledim. Allahım inşallah yanlış demedim nakış tekniğinin adını :( Ne zor böyle büyük kitlelere anlatmak, misal yanlış dediysem eğer, binlerce kişi iğne ardı yapacak ama görecek ki başka bişey çıkmış ortaya :(  


Alttaki deseni kumaşa geçirdim karbon kağıdı yardımıyla ama bazı yerleri çizmeyi unutup, bazı yerleri de çift çizince, çok düzgün olmadı, misal arabanın sapının bir yeri kalın ya, orası çift çizildiği için öyle kalın. Sonra tekerleğin içindeki kumboncuklarını da yine çift çizebildiğim kötü görüntüyü kamuflaj için diktim :)
Arabanın başlık kısmındaki dairelerin yerine çiçek koyayım istedim ama bir çiçek eksik geldi onun yerine de tomurcuk minik gülü kullandım ;) Tekerleğin birini boncuklu yaptığım için diğerini de boncukla doldurmam lazımdı normal şartlarda ama şartlar normal değildi, bitirmek istedim bir an önce, Ali Deniz uyuyacaktı çünkü o bakımdan ortasına bir yapma gül kondurdum, bilmem oldu mu : )
Ve sonra alttaki kalpleri de işlemek yerine elimdeki minik keçe kalpleri kullanmayı tercih ettim. Yapıştırmak istemediğim için de böyle yeşil iplerle tutturdum.
Arabanın sapına bir nazar boncuğu (Allahım sen kolaylık ver, ne diye anlatıyorsam böyle uzun uzun, görüyorsun ya zaten!) üst kısma daha önce "lazım olur bir yerde" mantığıyla hazır aldığım keçe nazar boncuğu ve emziği konduruverdim. Oldu bitti, panomuz hazır :)
İşlemeleri düzgün yapamadım ama bu benim ilk işim sevgili okur, öyle değerlendir e mi ;)  Mehtap Abla da beğendiğini söyleyince içim rahatladı ;) 

KAYNAK: PINTEREST

********
Geçen akşam Nehir'in odası için kağıttan kelebekler yaptım. Kalıplarla kestiğim desenli kağıtları iple birlikte birbirlerine yapıtırdım.  Nehir köyden geldiğinde sürpriz olacak. English Home'dan aldığım deniz kabuklu yatak örtüsünü de görmedi henüz. Çok özledim kızımı. Burdan Milli Eğitim Bakanı'na sesleniyorum. Okulların yaz tatilini üç aydan 2 aya indirin, gerekirse sene içinde kısa kısa tatillerle telafi edin. Benimki de laf, çalışan anne baba çocukları için İstanbul'da  açılan etütlü okulları kaldıran "Başka illerdeki anneler ne yapıyorsa, İstanbul'dakiler de öyle yapsın!" diyen bakanlık mı kısaltacak yaz tatilini! Biz kendimizce yöntemler bulmaya, günü kurtarmaya, "şükür bir ayı geçti yarabbi!" türü tesellilerle avunmaya devam edelim... Oy vereceksin di mi, tatile ara verip, erteleyip mutlaka oyunu kullanacaksın di mi???

KAĞIT KELEBEKLER

KAĞIT KELEBEKLER


**********
Aşağıda gördüklerini Şebnem hocam istemişti, şarj kılıfı kendileri, bir yerde de "Şarj İstasyonu" diye okumuştum. Yüksek prizlerde telefon şarj etmek zor oluyor ya hani, telefon sallanıp duruyor, işte bu kılıflarla o sorun kalkıyor ortadan.
İki tane kedili istemişti, ben de bunları hazırlamıştım. Kendisine teslim etmeden sana da göstereyim istedim, belki bir fikir verir ;)

KEÇEDEN TELEFON  ŞARJ KILIFI

KEÇEDEN TELEFON ŞARJ KILIFI

******
200.000 oldu tıklanma sayısı bloğun! Ve ben artık korkmaya başladım sevgili okur! Sen, ben ve diğer kızlar varken sadece, kimler kimler var da bu kadar tıklandı bu blog! Kendi aramızda konuşup, dertleşip, paylaşıp dururken, biraz fazla olmadı mı bu sayı??? Bazen bu kadar açık yazdığım için kendime kızıyorum. "Bak diyorum, bak işte, teee nerdeki insanlar da okuyormuş, bütün sırlarını açık etme" diyorum ama başka türlüsü elimde değil sevgili okur. Ben yine aynı yazmaya devam edeyim, yine ben, sen ve öbür kızlar varmış gibi, üç beş kişi toplanıp da dertleşir, gülüşür, eğlenirmiş gibi...

**********

Merak ettiniz Ali Deniz'ın banyosunu hatta bu sebepten salladınız sosyal medyayı ;) İnstagramda, twitter'da heştegler açtınız #alidenizyikandimiacaba :)) diye...
Ali Deniz Salı günü yıkandı çok şükür, doğum gününde misler gibi kokan, tertemiz bir çocuk oldu :) Ebette güle oynaya değil ama kusmadan ve ısırmadan, o kadar diyim sana, sen de "maşallah" de e mi :)

Dün okulda doğum günü partisi vardı, öyle güzel geçti ki, çok eğlendi kuzum, çok mutlu oldu. Benim doğum günümü de aynı şekil orda kutlayalım diye  rica ettim öğretmenlerinden :)
ALİ DENİZ 4 YAŞ DOĞUM GÜNÜ 
NOT: İki hafta kadar yokum... (Şebnemcim tatilde koyabileceğim hazır postum da yok maalesef!) Bu postla idare et sen beni sevgili okur! Ne dedin? "Bu kadar uzun post, iki hafta değil, iki ay bile idare eder" mi??? ;) E haklısın, bence de..."Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanı!" Geliriz inşallah :) Öperim çok, sevgiler pek çok...

5 Ağustos 2014 Salı

YIKANMAYI SEVMEYEN ÇOCUK...

"Hadi yıkanalım oğlum!"
"Ama ben yikanmak istemiyoyummm!" ağladı ağlayacak!
"Yıkanman lazım, bak kafan kaşınıyor artık, bitleneceksin oğlum!"
"Ben tatilde yıkanacammm!"
Tatil dediği Yalova, ertesi gün Yalova'dayız "Hadi oğlum bak geldik tatile, yıkanalım şimdi!"
"Ben yikanmak istemiyoyummm! Köyde yıkanacaaammm!"
"Tamam!"
Köydeyiz "Hadi oğlum bugün yıkanmamız lazım, köyde yıkanacağına söz vermiştin!"
"Hayıyyy, ben yıkanmaycamm, babam gelince o yıkasın!"
Yeminle yıkarım ben bu çocuğu, tutup zorla küvete sokar yıkarım ama en son yıkadığımda hem kolumu çok fena ısırdı-ki bunu hep yapıyor!- hem de çok fena kustu ağlamaktan :(
Öğretmenlerine ispiyonladım ben bu pasaklı bücürü, onlar konuştular, söz aldılar yıkanacağına dair ama nafile, söz falan hak getire :(
Psikoloğa götürsem kâr eder mi? Var mı tanıdığınız yıkamayı sevdiren bir psikolog?
Dün gittim Gratis'ten böyle yuvarlak yuvarlak turkuaz rengi toplar aldım. Küvete suyu dolduruyormuşsun sonra içine bu toplardan üç tanesini atıyormuşsun, bunlar böyle patlaya patlaya balon yapıyormuş. Dün akşam tecrübe edemedik maalesef. Ali Deniz çok ilgilenmesine rağmen, koklayıp durmasına rağmen, yıkanmayı yine reddettiği için "Baba yıkasın beni" dediği için yine, bu akşama kaldı. Yeminle ilgilenmeyeceğim, hatta o saatlerde kendimi dışarı atacağım. Ama bu iş bu akşam bitecek, o bücür bugün artık yıkanacak. Yahu sevgili okur, yarın okulda doğum günü var düşünsene, pis pis mi gitsin, fotoğraflarda kafasını kaşırken mi çıksın benim çocuğum???
İkizler de değil burcu ama nasıl bir dengesiz bu yahu? Bir dönem her gün yıkanmak için ağladı, soyunup soyunup küvete attı kendini, şimdi de tam tersi :(
Oyuncaklar da atıyoruz küvete bi sürü, yok hiçbiri fayda etmedi, sen ne yaptın, ya da yapıyorsun peki çocuğun yıkansın diye? Yok di mi öyle bir sıkıntın, kafasına su gelince ağlamıyor mu peki, yüzüne su değdiğinde kıyametleri koparmıyor mu? Bir ara yüzüne havlu kapatıyordum çok fazla ıslanmadan yüzü yıkanıveriyordu ama onu da istemiyor artık.
Ne çok anlattım di mi ama aslına bakarsan bence hala yeterince anlatamadım.
Geçenlerde dedim ki yatarken, çarşafta minik bir tozu gösterip, bak bu küçük böcek kafandan düştü, yıkanmadığın için kafanda böcekler olmuş! (Allahım sen günah yazma, bi damlacık çocuğa böyle fena bir yalan!) Seninki bir korktu, bir irkildi, "Ben yıkancammm!" dedi ve doğru banyoya, yıkadım güzelce ama yine çok ağladı, yine benim kolumu ısırdı :( Bir de fobi oldu çocukta, ara ara soruyor şimdi bana "Kafamda böcek yok???" Yok diyorum mecburen :((
Ne geldi aklıma, ben buna bir "Yıkanmaktan Nefret Eden Çocuk" hikayesi anlatayım akşam. Uyduruk masallarıma birini daha ekleyeyim, olur bakarsın? Etkilenir ama önce kuvvetli bir senaryo yazayım içimden ;)
*************
Bugünlerde şu aşağıda gördüğün tatlı kızla meşgulüm :)
Henüz çok başındayım ama inşallah ilerletirsem gösteririm sana da :)
KAYNAK: PINTEREST 

KAYNAK

Ve aklımda da bir sürü nakış deseni ama bir türlü faaliyete geçemedim, çok cesaretim yok sanırım nakış bilmediğim için. Bir de kumaşa desen geçirmeyi beceremedim bir türlü! Mehtap Abla'nın dediği gibi denedim, yani desenin üstünden geçip, kumaşa koyup, desenin arkasından tekrar üstünden geçip izlerinin kumaşa çıkması yöntemini ama olmadı bir türlü :( Dün de gittim ütüyle silinen kalem aldım, onunla çizeyim diye ama yine olmadı :( Ve inanmazsın ama her konuda umman olan internet bu konuda zırcahil çıktı :(  Bir türlü bulamadım yöntemini, sen biliyor musun peki?
********
Yüksek Lisans kaydımı yaptırdım dün, İnsan Kaynakları ;)
Hadi hayırlısı, inşallah mezun olduğumun müjdesini de veririm sana Sevgili Okur :) 
ŞEN VE ESEN KALINIZ :)

1 Ağustos 2014 Cuma

AĞUSTOS...

Ağustos geldi çok şükür, yazın son ayı -yine çok şükür!- Çok daralıyorum ben bu yaz mevsiminden, eskiden, yani gepgençken ne severdim halbuki, sıcaklar vızgelirdi, şimdilerde hep serin havalar peşindeyim, serin serin esen rüzgarlar peşinde. Ürpermeyi seviyorum, çorap giymeyi, atlet giymeyi, üstüme hafif bir hırka almayı! Üşümeyi özledim yine, nefes alamıyorum nemli, sıkıntılı havadan, boğuluyorum... Beta'dan Alfa'ya da geçemedim henüz zaten :( Bak işte, onu bile ezberleyemedim, Alfa'dan Beta'ya mıydı yoksa??? Geçeceği tarafı bilmeyen insanın çabaları boşuna mıdır sevgili okur??? Metin Hara'nın kitabından bahsediyorum. Aşkın İstilası-Yol'dan. Ki kitabın adındaki o "İstilası" kelimesini de bir türlü ezberleyememiştim. Diyor ki kitapta, burnundan nefes alıp vereceksin, aldığın nefesi iki katı kadar zamanda geri vereceksin. Bunu 10 dakika boyunca dik oturup, gözün kapalı yap diyor bir de. Ben tam olarak öyle yapamıyorum ama aklıma geldikçe deniyorum. Sonrasında başka başka ödevler de var, daha ellerimden nefes üfleyeceğim, avuçlarımın içinde "ki topu" yapacağım, onunla oynayacağım falan ama onlara geçemedim, sonrasında ne yapacağım bilmiyorum, sırayla ;) Bizim Elif çok meraklıdır böyle şeylere ama bende zerre merak yok bu hususlarda, bu kitaba da yazarın röportajından çok etkilendiğim için bu kadar meraklandım... Dur bakalım sevgili okur, şayet Alfa'ya geçersem, geçtiğim yerde çok huzurlu olur, şimdikinden daha iyi duruma gelir de "Şükür yarabbi, iyi ki okumuşum kitabı, ödevlerimi yapmışım!" dersem sana da söylerim. Belki de içinizde okuyanlar vardır. Benimki de laf, binlerce sevgili okurum içinde elbet biriniz niyet etmiştir Alfa'ya geçmeye, ettiniz mi sahi, okudunuz mu, fayda gördünüz mü???
Ağustos'ta iki hafta tatilim var. Yani iki hafta çalışıp izne çıkıyorum. Yani Ağustos dediğin, yarısı yaz yarısı kış dediğin geçti gitti işte... Sonra gelsin güzelim Eylül, misler gibi, ferah ferah, serin serin gelsin inşallah... Hem ben hala oluyorum inşallah Eylül'de, bebek geliyor bize :))
Çocuklardan iki gündür ayrıydık. eşimle İstanbul'a döndük, ben iki gündür çalışıyorum çünkü... Bu akşam Yalova'ya gidiyorum tekrar, pazar döneceğiz ama Nehir'i köyde bırakarak. İki hafta ananesinde kalacak güzel çocuğum :(
Bu arada çarşamba günü Ali Deniz dört oldu :) Büyüdü güzel kuzum... Doğum gününde sabahtan İstanbul'a geldiğimiz için yanında değildik pastası kesilirken, resimlerini gönderdi kuzenim, çok mutlu olmuş çocuğum. Nice güzel yaşları olsun inşallah, sağlıkla, mutlulukla büyüsün güzel oğlum, cümle çocuklarla...
Böyle işte Sevgili Okur, "Bir karanlık, bir aydınlık, geçip gider günlerimiz!" Gülmekle, ağlamak kardeşmiş di mi hem...

ÇOCUK: HAYAT

ÖZDEMİR ASAF- SABAHA KADAR
Çok sevdim bu etamine yazı işini! Yazı olur, şiir olur, böyle ilkokuldaki gibi defter sayfalarına yaptığımız kenar süsleri olur... Dur bakalım, daha neler olur ;)
Ama önce Eylül'de gelecek bebeğimize hazırlık yapmam lazım, bir minik panoya başladım bile ;) 
KAL SAĞLICAKLA....

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.