27 Ağustos 2013 Salı

GÜN, ÇEKİLİŞ GÜNÜDÜR, E BUYUR SEVGİLİ OKUR ;)

Şükürler olsun, sonunda büyük gün geldi sevgili okur, senin için neredeyse bir aydır hazırladığım hediyelerimi sonunda bu akşam itibariyle tamamlayabildim :) 
Bir an önce sana duyurmak istedim, bekliyorum şimdi çekilişe katılmanızı tek tek ;) Sana çıksın istiyorum bu hediyelerin tümü, çünkü sen mühimsin, sen el veren, destek veren, moral verensin, sen "yazdıransın" sevgili okur, bu yüzden sana ne hediye etsem az ;)
Bloğun ikinci yılı şerefine yani Kasım sonunda yapmayı planlamıştım aslında ama yazın, tatilin verdiği heyecanla, "Ne farkeder ki, ha iki ay önce ha iki ay sonra, neyi bekleyeceksin, patron sensin, yapıver şimdi" dedim ;) 

1- Bu panonun deseni de yine Yumak Dergisi'nden, yine Sevgili Filiz Türkocağı tasarımı ;) Tam 28 tane kalp var üstünde, birini boncuklu yaptım. Yaparken düşündüm Filiz hanım kalplerin şekillerini neden böyle bozuk tasarlamış acaba diye, sonra dedim ki kendi kendime, bence de en büyük aşklar azcık defolu, azcık kusurlu, azcık aykırı, azcık marazi... E güzel olmuş yani böylesi kalplerden oluşan bir ağaç, e ben de fena işlemedim sanki he sevgili okur?
Arkası da düzgün gözüksün diye kumaşla kapladım, kendim için yapmadığımı senin için yaptım yani sevgili okur ;) 


2- Çantayı daha önce göstermiştim ama o zaman sapsızdı, saplarını itinayla yapıştırdım yetmedi bir de diktim, diktiğim yerler estetik olsun diye de birer boncuk ekledim ;)

3- Bu bardak altlıklarını da daha önce göstermiştim ;) Hanım beğendi, bey dilendi :)))
4- Ama bu nazarlığı görmedin sevgili okur,  bu akşam tamamladım ;) Sana özel, ruhumdaki çingenenin maddeye dönüşmüş hali ;)

Bir de toplu görelim hediyeleri ;) Umarım beğenirsin sevgili okur, umarım katılırsın çekilişe ve elbette umarım "SANA" çıkar ;)
Hiçbir şart yok yine, sadece yorum yaz bu postun altına, blog sahibi değilsen, iletişim için mail adresini de yaz yeter.  İstersen hiç duyurma çekiliş haberini- ki şansın azalmasın ;) Yayılmasın, çok duyulmasın ;)  Aramızda sevgili okur, sen sadece takipçim ol yeter, başka şart yok!  18 Eylül'de, 00.00'da  bitsin çekiliş, bu sefer Ali Deniz çeksin talihliyi,  ben de 19'unda duyurayım sana  ;) 

HAYDİ BOL ŞANS EY SEVGİLİ OKUR ;) 
Not: Biliyosunuz di mi, bu hediyelerin hepsi bir kişiye ;)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

FOTOĞRAF TÜYOSU, BİR GÜZEL HAYAL VE YİNE KEÇE NAZARLIK EŞLİĞİNDE ;)

Fotoğrafını çekip atıyoruz beynimizin fotoğraf deposuna, yok eskilerin yanına değil, yeni bir klasör oluşturup "Anlık Fotoğraflar" deposuna. Lazım olduğunda ordan çekip alıyoruz ve görüntüyü gözümüzün önüne bir kez getirdik mi, sonrasında fotoğrafı çöpe gönderiyoruz ki yer işgal etmesin. Ne zaman mı lazım oluyor? Misal ocağın altını söndürürkenki anda, parmaklarımız ocağın düğmesini çevirirken, tam o anda çekiveriyoruz. Ya da misal evden çıktık da, anahtarla kapıyı kilitleyip, çekiverdik kapıdan anahtarı, tam çekme anının fotoğrafını  çekiyoruz, ya da ütünün fişini çekme anını, veee sonra gün içinde "Tüh yaa, kapamış mıydım ocağın altını acaba" dediğimiz anda hooop o fotoğraf gözümüzün önünde :)) Ben bir müddettir bu yöntemi kullanıyorum, sen nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama sevgili okur, sen de muzdaripsen bu "Acaba?"lardan bi dene bence ;)
Diyeceksin ki iki gün üstüste post mu olur? Çok haklısın olmaz ama bunu sana söylemek zorundaydım, çünkü belki de bugün işine yarayacak bu fotoğraf işi ;) Yalan tabii :))) bunun için değil, belki sıkıldın, belki daral geldi bu nazarlık işinden sana ama ben çok zevk alıyorum n'apiyim :( Önce göstermeyeyim bu sefer dedim ama bi baksana yahu sevgili okur, bunlardan seni mahrum etsem çok üzülmez miydin? Üstelik bak ışık oyunları da var, hem sanki fotoğraf olarak daha bi iyi miyim neyim bu sefer, kompozisyon falan, hı?? ;)) Haklısın, fenayım ben, çoook hem de ;) İdare et azcık ;)
Kendimi bir nazarlıkçı dükkanında hayal ediyorum, evet evet, sadece nazarlıkçı, böyle renk renk nazarlıklar, boncukları envai çeşit, kırpık keçelerin renklerinin bin tonu :) Küçüklü büyüklü, yuvarlak, üçgen, kare, çengelli iğneli milyon tane değişik şekilli nazarlık, öyle ki görenin gözleri kamaşıyor ;)  Ben büyük patronum :) Dükkana ara ara ama çok ender ara ara uğruyorum, Çünkü ben ticareti sevmiyorum. Benim yerime yetenekli bir yardımcım var ama satış temsilcisi değil moda deyimle, bana fikir veren, ufkumu genişleten, ruhu zengin bir yardımcı ;) Elbette mutlaka ki kadın! Dükkanda işler öyle büyümüş öyle büyümüş ki, -atıyorum- Yalova'nın kadın nüfusunun dörtte biri evlerinden çalışarak bize yardım ediyor. Ama öyle böyle kadınlar değil, yaratıcı, benim zevkime katkı sağlayan, ince işli, ince ruhlu güzel ev  kadınları... Tasarlıyoruz, yapıyoruz, satıyoruz imece usulü, kâh dükkandan kâh internetten, bi zengin oluyor ki kadınlar, bi koca eline bakmaz, müdana etmez duruma geliyorlar ki sormayın :))
NAZARLIKÇI olmak istiyorum bugünlerde, böyle böyle hayaller kuruyorum ama kim iddia edebilir, bunun sadece hayal olarak kalacağını? Gün ola harman ola sevgili okur ;) 

Bir fincan Türk kahvesi olsun bu nazarlığın hediyesi de :)


Biri Elif'e biri Ebru'ya hediye bunlar, çok tatlı, güzel gülüşlü iki avukat kardeşe ;)
Laf aramızda çok kıskanıyorum bu nazarlıkların sahiplerini sevgili okur :) Sadece ben değil üstelik Nehir de çok kıskanıyor, her yaptığıma "Bu benim olsun" diyor, "Olmaz, bu falancaya hediye" deyince de "Bana da yap aynısını ama" diye de tembihliyor :) 

Renk uyumlarını öğreniyorum bu nazarlıklar sayesinde, bazen de uyumsuz dediğimiz renklerin bile nasıl da birlikte ahenk içinde dans ettiklerini... 

İki resim arasındaki farkı bulunuz :) Evet, bir kase dolusu mürdüm eriği :) Onun sayesindedir yukarıdaki güzellikler, o getirdi ilhamımı :) Nasıl seviyorum bu erikleri, arka arkaya 10 tane yemeden kesmiyor :) Yani sevgili okur, yaratıcılık lazım diyorsan, derhal mürdüm eriklerine başvur!

İYİ HAFTALAR DİLEYEYİM SİZE ÖYLEYSE, MUSMUTLU HAFTALAR OLSUN ;)

Meraklısına Not: Çekiliş için yaptığım kalpli panonun son üç kalbindeyim :)) Müjdeler olsun, çok az kaldı ;)

BONUSSS (İçime işleyen bir şarkı :(

24 Ağustos 2013 Cumartesi

PATLICANI KÖZLEDİM, BİR DE GÜZEL YEDİM AMA AŞKLA ;)

Te en baştan not: Yazının ilk kısmı Cuma günü yazılmış, ancak blog sahibinin eli varıp da bir türlü nihayete erdiremediği için bu vakte kalmıştır. O minvalde oku e mi Sevgili Okur ;) Elbette yeni güne uyarlayıp değiştirebilirdim ama istemedim yahu :(

Güzelim Cuma aşkına, günlerin en yakışıklısı aşkınadır bu post. Ve konusu da Közlenmiş Patlıcan Salatası'dır :)) Ne alaka demeyin, yapın bakalım siz de bu akşam Cuma aşkına fiyakalı bir patlıcan salata, sonra anlayacaksınız beni. Zaten yapıyor musunuz? Bi ben mi bekledim yani bunca yıl bu kadar bayılarak yediğim bir güzelliği yapmak için ;)
İlk kez yaptım ve çok mutluyum, çok gururluyum ;) Sizin tavsiyelerinize uyarak ve Festigan Bloğu'nun sahibi İlhan UÇER'e kulak vererek yaptım ;) Çok teşekkür ediyorum tarif için kendisine, şahane oldu yeminle, yine yine yine yapıcam ;)
Anlatayım mı şimdi; bir kocaman bostan patlıcanı (ki yarım kilo kadardı benimki) yetti de arttı bile. Közledim onu güzelce (ki en çok gözümde büyüyen kısmı buydu ama gayet basit oldu, ocakta közledim, bir yandan da sütlaç yaptığım için hiiç zor olmadı, sürekli döndüre döndüre közledim) közlemeden önce üstüne bıçakla delikler açtım patlıcanımın , közlendiğini anlamak için de bıçak batırdım, yumuşayınca kapadım altını ve kolay soyulması için streç filme sardım (bu tüyoyu Uzman tv de patlıcan közleyen ustadan öğrendim) gerçekten de çok kolay soyuldu. Sakın suya tutmayın, közlemenin kokusu gider dediydi ki bu sebepten asla meyletmedim bu yüzden suya tutmaya :) (Çok rica ediyorum sevgili okur, sakın içinden içinden "Yuh patlıcan közleme için Uzman TV'ye mi bakılır deme, bakmadım zati, göz ucuyla sadece, azcık dinleyiverdim ve iyi de etmişim yoksa közlenmiş kokusu olmayan patlıcan salatası olacaktı neticede ;))
Patlıcanı soyduktan sonra bıçakla ince ince doğradım, incecik doğranmış sarımsak, tuz, bolca maydanoz, yarım domates, bir sivri biber ve bolca limon ekledim. Üstüne de zeytinyağı :) Sonra oturdum bi güzel yedim, yerken inanamadım lezzetine, dedim ki kendi kendime "Yarabbim sana şükürler olsun, bana verdiğin onca fevkaladenin fevkinde yeteneğin yanında (ki en büyüğü "Aşure"dir bunların) bir de şimdi bu patlıcan salatasını şahane yapma yeteneği :))" Elbette abartıyorum sevgili okur, elbette benden bin kat daha güzel yapanlar da var, misal Songül'ünki de süperdi ;) Neyse işte, denerseniz diye anlattım bunca şeyi, tarif yine bişeye benzemedi (ki bu yüzden o son serin tatlımı koyamadılar 2lokma'ya :)) Editör dedi ki, "azcık ölçü lütfen sevgili blogcu" :))) Özür dilerim yaa, yeminle çok özür dilerim ama içindekiler, dışındakiler, sırası vs. gibi yazamıyorum, ne dediniz "O kadar kusur kadı kızında da mı olur" :))) Teşekkürler ve estağfurullah :)))

Yaa, maalesef azcık çekirdekliymiş, itinayla çıkarmama rağmen yine de kaldı çekirdekleri, olsun estetik oldu bence :))


Daha şık sunumlar yapmam lazım, daha şık fotoğraflamam lazım :( İnanın bana, kendisi bin kat daha güzeldi bu görüntünün :) 


Bizim kuzuya bayram için bir pantolon askısı almıştım, malum kemer kullanmak zor, tuvalete sık sık gidince uğraşamayız diye (tabii ya size söylemedim di mi, Ali Deniz artık bez kullanmıyor, hem de taaa Haziran'dan beri, tatile çıktığımız ilk günlerde Yalova'da kolaycacık hallettik tuvalet işini (burda bi maaşallah şart sevgili okur, rica edeyim :) 
Askıyı aldım ama almasam daha mı iyiydi bilemedim, Ali Deniz bu askıyı çok sevdi, ne giyse onu da takmak istiyor, en son bu sabah, bu kıyafetine uygun gördü :) Düdüğü de dün Sahra'nın doğum gününden aşırmış. Ben de fark etmemişim, boynunda eve getirmiş. 
Siz de görün son kreasyonumuzu istedim, gelecek vaat ediyor mu, ne dersiniz ;) 

Not: Çok özür dilerim sevgili okur, henüz çekiliş için hediyeleri tamam edemedim, çok kalp var ama işleyecek, yapıyorum yapıyorum bitmiyor :( Şimdi geçen seferki yanlışa düşüp sana zaman vermeyeceğim ama bil ki en kısa zamanda tamamlayıp, gösterip, çekilişe davet edeceğim seni, ama sen o güne kadar bu sırrımızı sakla, sakın başka kimselere söyleme, yayılmasın ki şansın çok olsun ;) 



BONUS
(Çok sevdiğim bir türlü, neden bilmem yemek yaparken çok sık söylediğim bir türkü aynı zamanda :) Ustaya rahmetle....)

21 Ağustos 2013 Çarşamba

MİNYATÜR NAZARLIK, BARDAK ALTLIKLARI VS...

"Sen bu nazarlıkları çok güzel yapıyorsun, bir de çengelli iğneye küçüklerinden denesene!" dedi Nurtaç. "Aaa, aferin sana Nurtaç, çok güzel fikir, dur bi deneyeyim bu akşam" dedim ve bizim tuhafiyeden en büyük boy çengelli iğnelerden aldım. Aslında bu büyük çengelli iğnelerin azcık daha afillileriydi aradığım ve aslında onları Beşiktaş'taki pasajdaki büyük hobici-tuhafiyeciden (tuhafiye doğrusu sanırım ama diyemiyorum, tuhafiyeci demek istiyorum izninizle ;)  ) çok kolay bulacağımı biliyordum ama yine de ordan değil de bizim mahalledeki tuhafiyeciden aldım. Çünkü sabah akşam yürüdüğüm caddedeki küçüklü büyüklü esnafın sürekli kapanmasına şahit olmaktan büyük üzüntü duyuyorum. Yüncü, kozmetikçi, tuhafiyeci vs. bütün alışverişlerimi artık onlardan yapmaya çalışıyorum, avm lerden değil. Çünkü istiyorum ki batmasınlar, insanlar oralardan alışveriş yaparak küçük esnafın yaşamasını sağlasınlar. Sen de benim gibisin di mi okur, pastane, bakkal, tuhafiye vs. hep kendi mahallendekinden yapıyorsun alışverişlerini di mi, e biliyordum ki zaten ;) Aferin bize öyleyse :))
Neyse işte, diyeceğim o ki, bu kocaman çengelli iğnelerden aldım bi salkım :) İlk denemeyi yaptım dün gece, eşimle kavga etme pahasına, buna fazla dalınca, onun dediğini dinlemedim, anlayamadım, o da kızdı ama yeminle anlamadım :( Neyse "Bu da geçer Yahu!" diyelim ve geçsin inşallah tez vakitte...

Küçük bir üçgen kestim, iki parçayı birleştirdim yine battaniye dikişiyle, birleştirmeden önce ön yüzündeki sedefli düğmeyi dikip, bu minik nazarlığın ebatına uygun bir nazar boncuğunu da üstüne diktim. Gerisi öbür nazarlıktakilerle aynı, sadece bu azcık minyatürü oldu. Üçgenin tepesindeki dikişleri çengelli iğneyle birlikte diktim. Sonra iğnenin üst kısmını da kırmızı iple doladım ama sen dolama sevgili okur çünkü iğneyi bir yere geçiremiyorsun ipler yüzünden. Ancak benim yaptığım gibi kullanabilirsin böyle yaparsan.
Bu fikri veren Nurtaç'a hediye ettim bu minyatür nazarlığı ;) Paşa gönlü nasıl isterse öyle kullansın...
Çanta süslemesi olur, perde süsü olur, broş olur, bir deri ip takarsan kolye bile olur, sana kalmış ;)  Gerçek boyuttakiyle kıyaslayabilesin diye de ikisini bir fotoğrafladım ;)

Bunlar da çekiliş için hazırladığım bardak altlıkları
Örneğin adını değiştiriyorum bundan gayrı bunun adı "Bey dilendi, hanım beğendi" :))  Önceki yaptıklarımdan bir sıra daha büyük bu seferki, daha kullanışlı olacağını düşündüm ;)
Çekiliş için hazırlıklarım devam ediyor, çantanın sapını diktim, bardak altlıkları da tamam, nazarlık ve tamamlanmayı bekleyen etamin pano kaldı... İnşallah tez vakitte onlar da nihayete erecek sevgili okur ;)



Komik miyim ben yahu :))

Sonra sevgili okur, bu hafta çok büyük bir yükten kurtuldum ben, hafifledim bi, upuzun senelerdir süren incir çekirdeğini doldurmayacak bir sebepten başlayan küslük bu hafta sonu bir minicik güzel bebek sayesinde bitti çok şükür... Daha da olmasın inşallah bu kadar uzun küslükler hayatımızda... Üç günlük dünyada, her ne ise sebep uzatmayalım bir daha bu kadar, "Boşveeeer" diyelim inşallah "Boşver ve affet".... (Sana söylemesem olmazdı bu kadar mühim bir haberi ;)



BONUS

Not: Evde her akşam sebzelikte aşkla ziyaret edip de bir türlü ne yapacağıma karar veremediğim bir bostan patlıcanım var, yaklaşık yarım kiloluk kocaman bişey! Ne yapmalı sence sevgili okur, közlemeli mi, kızartmalı mı? Daha önce hiç bostan patlıcanı ile bişey pişirmedim ki :(

17 Ağustos 2013 Cumartesi

ÇEKİLİŞ HAZIRLIKLARI ;) BİR SERİN TATLI EŞLİĞİNDE...

En önce tatlıyı anlatayım öyleyse ;) Nekahat dönemindeyim aslında, antibiyotik kullanıyorum, o beter hastalıktan sonra elbet istirahat etmem lazım ama nerdeee??? Kuzular var yemek bekleyen, tatlı bekleyen, ilgi bekleyen, iş var gitmek gereken, haram yani bana sevgili okur dinlenmek vs. Olsun o hiç bitmeyecek nalet hastalık geçip gitti ya bünyeden, güle oynaya yaparım yemekleri ve yerim de ;) Misal kızartma yaptım ki sorma sevgili okur, sen yapma sakın, kızartmalar topyekün zararlı, ama ben yaptım ve nasıl iştahla, nasıl büyük bir hazla yedim anlatamam :)) Evet yağlı ama yeminle tavadan çıkarırken patlıcanları çok süzdürüyorum, yetmiyor bir de kağıt havlu marifetiyle alıyorum fazla yağını, daha ne yapayım sevgili okur, öbür türlüsü pek yavan, pek beter ;) Patlıcanın her şekline bayılıyorum, fazla faydası yokmuş, nikotin varmış ne gam! Hangi yemekte var patlıcan közlemenin tadı, ya da nefis bir karnıyarığın? İyi ki var patlıcan yani, yanına da biber kızarttım, üstüne de domates sos ama içinde sarmısak, içinde nane, içinde pul biber de :) Üstüne de yoğurt :)))
Tatlı demiştim di mi, ne lüzumsuz konuşuyorum bazen yahu (Evet sevgili okur, bazenleri sadece ;)
Bir paket krem şantiyi bir su bardağı soğuk sütle çırptın güzelce, kıvamı tamam olunca bir paket bisküvi kırdın içine (hangisini istersen onu kır, ben hanımeller koydum) sonra biraz dövülmüş ceviz, sıcak suda bekletilmiş ve minik minik doğranmış kuru kayısıları koydun, ben yine sıcak suda beklettiğim kuru üzümleri ekledim, tarifte kuru incir de diyordu (ama şimdi yani incirin cennetinden henüz gelmiş biri olarak, kuru incir beni kesmezdi), sonra bir de elmaları minik minik doğrayıp onları ekledim, hepsi bu. Kullanacağın kabın alt kısmına streç film koyuyorsun (sizinkiler de zor açılıyor mu, illet oluyorum her seferinde, telef oluyor streç filmler) içine karıştırdığın malzemeyi güzelce, üstüne de streç filmi kapatıyorsun (yani altına koyarken, üstünü de hesap ediyorsun) Bir gece donduruyorsun, ertesi gün, kahvenin yanında servis ediyorsun, yiyen kızgın kumlardan serin sulara atlıyor yeminle :)) Bu kadar basit bu kadar havalı, bu kadar serinletici bir tatlı, pes yani :)
Tarifi krem şanti paketlerinin birinin üstünden kesmiştim ama benimki ona pek uymadı, sen de elbet kafana göre takılacaksın sevgili okur, içine yaratıcılık katacaksın, mutfakta ne varsa, hangisi aklına yatarsa o girecek bu tatlının içine ve sen olacaksın aslında bir bakıma bu tatlının mucidi ;)

KREM ŞANTİLİ SERİN TATLI
Buzluğa girmeden hemen önce ;)
"Krem Şanti de zararlı "mı dedin? Yahu senede topu topu iki paket kullanıyoruz ya zaten ;)
(Dur bakalım, böyle söyledim ama inşallah iki gün sonra bir başka krem şantili tarif ile arz-ı endam etmem)

Yok, maalesef inat etti kardan adam "Dönmem de dönmem" diye... Gözlerini ve ağzını çilek reçeli ile yaptım ama haklısın bence de yapmasam daha iyiydi :)


İkinci keçe çanta denemem :) İyi bak çünkü senin bu sevgili okur, çekiliş hediyelerinden biri olacak bu çanta. Sapını henüz takmadım ama çantan budur :)
Üç kalbi içiçe yaptım :) Ne güzel di mi renklerin uyumu :)

Şimdi de bu işle meşgulüm, kalp ağacı, e bu da sana, kıymetimi bil sevgili okur :) Çekilişe hazırlanıyor bunlar hep. Daha nazarlık da yapıcam en bi fiyakalısından ve bir çift de motifli bardak altı :)

Desen Yumak Dergisi, sevgili Filiz Türkocağı özel sayısından. Hatırlarsan bu örneği anneme yapacağım çanta için kullanacaktım, başlamıştım da hatta ama etamin kumaşını sevmedim diye kaldı, kısmet sanaymış sevgili okur :)
Çekilişin teması "AŞK" oldu böylece :)
Bu da en son yaptığım keçe nazarlık, hediye ettim bunu da :) 
Resimden çok belli olmuyor ama çanlar var, minik yuvarlak metaller var, değişik boncuklar var alt kısmında, bu kısımları tam benim çingene ruhumun yansıması oldu böylece :) 

Aslında sevgili okur, bugün bir video hazırladık senin için. Koca kişisi çekti, ben anlattım bu yaptıklarımı  ama açılmadı bir türlü bilgisayarda, olsun yine çekeriz, yine deneriz ;)  Tüh yaa, saçım da ne güzel fönlüydü :(

Kal sağlıcakla sevgili okur, gelen hafta gidenleri aratmasın, sağlık ve huzur getirsin, hem bizlere hem de dünyanın bütün insan evlatlarına...

Not:  İnşallah bu hafta içinde hediyelerin hepsini hazır eder, son hallerini yine bu salondan gösteririm sevgili okur :)

Depremin üstünden bin yıl geçmiş gibi, nice canlar toprağa karıştı 99'da, gidenler mi yoksa gidenlerin geride bıraktığı yakınları mı daha şanssızdı hala düşünürüm. Hiç unutulmayacak acılar, mahvolan hayatlar, hepsine bir bir şahitlik ettik, kah Yalova'da, kah Avcılar'da. Hepsine rahmet olsun, geride kalanlar başka acı yaşamasınlar ömürleri boyunca...

13 Ağustos 2013 Salı

TATİL FOTOĞRAFLARI EŞLİĞİNDE, ELALEMİN KIZLARI ;)

Günlerden Cuma akşamı, varmışız köye, herkes çok mutlu, annem-babam çocuklara kavuştuğu için, çocuklar anane-dede ve köylerine kavuştuğu için, ben de bu manzara için çok mutluyum.
İkinci gün, herkes yine mutlu ama azcık azcık telaşlı, babamı sürekli "Ali Deniz balkonda mı, sarkmıyor di mi, dikkat edin çocuğa" durumunda. Annem ise oyuncakları oynadıktan sonra kaldırsalar ortalık yerden daha iyi olacağını düşünmekte. Yorulmuş da bir yandan, dedim ki “Dur senin belin ağrıyor ben sileyim mutfak dolaplarını”, nasıl olduysa güveniyor bana ve “Tamam” diyor. Siliyorum beş dakkada Beşiktaş şeklinde.  “Bittiii” diye sesleniyorum salona doğru. İnanamıyor, gelip kontrol ediyor,  tam o anda diyorum ki kendi kendime ”Ttüh yaa, unutmuşum gördün mü, keşke eskisi gibi yapsaydım yine, yine çabucak silseydim ama biraz öyle bakına bakına oyalansaydım işim bittikten sonra da daha uzun sürmüş temizlemem gibi yapsaydım. Çünkü annem böyle işlerin o kadar kısacık zamanda yapılamayacağına inanıyor. Yalapşap yapıyorum diye kızıyor. Halbuki ben pratiğim, aynı işi daha kısa sürede yapabilecek beceriye ve pratik zekaya sahibim ama kıymetini bilen kim? Aslında bana kalırsa hem fizik olarak hem titizlik olarak hem hiçbişey olarak kendisine hiç benzemememize kızıyor. İki kızı da ona çekmemiş. İki kızı da o meşhuur “Elalemin kızları” gibi olamamış, nerde şöyle her bayram öncesi bütün evi kaldırıp indiren, köşe bucak temizleyen elalemin kızları nerde her şeyi yalapşap yapan kendi kızları :)) Ayrıca ilkgençliğimden beri annemin bize sürekli laf sokmasına sebebiyet veren o elalemin kızlarına da iki çift sözüm var ama taaa en içimden ;)
Neyse işte böyle böyle geçti günlerimiz. He bir de korna sesi kollamayla. Annem “Bugün sütçü gelecek, kulağın dışarıda olsun, kornayı duyunca koş hemen 3 kilo süt al” “Bugün zerzevatçı günü, patates bitti, gelince sakın kaçırma, kulağını dışarı ver” “Deterjancının günü bugün,  sakın kaçırmayalım, dikkat et!” ettik nitekim, hiçbişeyi kaçırmadık çok şükür, kaçırır gibi olduysak da “Çocuklar durdursanıza şunu, beklesin azcık, geliyorum!” şeklinde yakaladık ;)
Annem yemekler yaptı hiç durmadan, temizlik yaptı, bayrama hazırlandı, ben de balkondaki iki tekli koltuğu şahsım adına kapatarak nazarlıklarımı yaptım. Soruyorum şimdi size, kimin elinde somut bişeyler kaldı bayramdan geriye? Ruhum tembel ki ne tembel, bazen derecesine üzülüyorum ama  sizce de ev işleri sahiden de çok nankör değil mi sevgili okur?

5 nazarlığı iki günde yaptım ya, bu bir tek nazarlığı da kalan beş günde yaptım :)) Hastalığın azcık nefes aldırır gibi olduğu son günde Yalova’daki tatlı komşumuz Neşe Abla için. Ona teşekkür etmek istedim çünkü, benim için üzüldü hastayken, yardım etti, sordu, kolladı… Biz koca kişisiyle bir gece acile gittiğimizde, uyuyan çocukların yanında o bekledi üstelik… Çok da sevdi nazarlığını, güle güle kullansın… Bu yüzden istiyorum ben İstanbul’dan kurtulmayı, böyle böyle komşularım olsun diye, çünkü insana en çok insan lazım diye…  Köyden apar topar inince kase içindeki keçeleri ve boncukları unutuvermişim köyde,  o yüzden bu nazarlık biraz kısıtlı kaynaklarla oldu ama sanki “Oldu” buna rağmen… Hem ne demiş Barış Manço “Usta terzi dar kumaştan bol gömlek diker” :))
Nazarlıkların ortasındaki  boncukları böyle dolama fikri sevgili Nilgün hanımdan, çok şık oldu, teşekkürler bir kez daha bu güzel fikir için…
Gidiş yolunda

Çok şanslısın Badiiii :)

Ne güzelsin incir, bir bilsen :)

Bu fotoğrafı koydum ki yeşilin içinden çıkan  ışığın güzelliğine bakın, yoksa boşverin fındık toplayan kadını ;)





Hazinem ;)


Sen dur dede, sen ektin, büyüttün, bırak ben sulayayım artık ;)

Sen öğret yeter...





Nehir’in yeni yeni arkadaşları oldu, e Ali Deniz’in de ;)



Bayram çocukları bunlar ;)

Son fotoğraf hariç fotoğraflar  bayrama iki gün kalaya kadar, sonra film koptu çünkü bende... Sonrası karanlık, sonrası kaos, sonrası tufan sevgili okur…


KEÇE NAZARLIKLAR PODYUMAA :))
(Ya Allah rızası için sen söyle okur, insan bunlara bakınca kendini "bişey" sanmasın da ne yapsın, nasıl güzeller di mi hepsi bir arada?) (Evet dedin duydum ;)
Kariyerime nazar boncukçusu olarak devam etmek istiyorum ;) Etamin elbet  hep var olacak ama sanatımı bu yönde geliştireyim istiyorum ;) Çünkü kendimi daha doğrusu Çingene ruhumun boncuk ve renk aşkını durduramıyorum sevgili okur, yuvarlak yapıyorum aklıma baklava geliyor, onu yapıyorum muska şekli geliyor, onun ortasına bişey yapıyorum, bi sonrakinin aşamaları tek tek eski ankesörlü telefonlara jeton atarsın ya sırasıyla, işte aynen öyle öyle düşüyor beynime. Korkuyorum sevgili okur, kendimden, yapabileceklerimin ummanlar kadar sınırsız olmasından, tüm bu atmasyon nazarlık modellerinin halkımda yaratacağı büyük enerjiden beni yaptığım nazarlıklar bile koruyamayacak diye korkuyorum :))  Siz, bunları kim yaptı diyen olursa ekrana bakarken, nazarlıkları incelerken,  sakın isim vermeyin e mi “Anonim biri” deyin :)) Merhamet edin bana, yoksa Rıfat Özbek’in yastıkları gibi ünlü olursa nazarlıklarım, nasıl kalkarım altından, nasıl cevap verebilirim halkımın sonsuz isteklerine ;) Yaymayalım rica ederim ismimi :):)
E madem yazıda andık Bonus da Barış Manço'dan gelsin, sağlığın önemini bir kez daha idrak etmenin şerefine ;)
Sağol sevgili okur, varol sen...

11 Ağustos 2013 Pazar

PİRİNÇ LAPA-HAŞLANMIŞ PATATES VE NOTLAR.....

Geberdim sevgili okur, kelimenin tam anlamıyla Ge-ber-dim :(( Bayram tatilini yatak ve çok afedersiniz yüz numara (şimdilerde kibarcası "lavabo") arasında geçirdim.
Olay şöyle vuku buldu: Sizlere güzel güzel keçe nazarlıkları gösterdiğimin ertesi günü Nurcan ve Hülya ile buluştuk, aynı zamanda Nehir'le sır kafemiz olan, hep gittiğimiz kafede de birlikte iftar yaptık. İftar sonrasında "Antep Rüyası" adını verdikleri ama aslında bundan böyle kesinlikle "Antep Kabusu" olarak anılacak pastadan yedik, güldük, eğlendik aşağıda görüldüğü üzere. Ertesi gün öğlen birden bir sancı ama sanki karnımda bir canavar, ishal ardından kusma, heba olan orucum ve akşama kadar devam eden iğrenç ötesi bir tablo :( Sonra acil, sonra serum, sonra biraz rahatlama, sonra ertesi sabah yine ateş, titreme, ishal, kusma, yine, yine. Günde toplam 20 ilaca rağmen, bırak geçmeyi hafiflemeyen bile bir uyuz hastalık. Tekrar acil, bu kez iğne, öbür ilaçlara ek olarak iki çeşit antibiyotik... 6 gün sonunda gelebildiğim nokta tamamen iyileşememiş olmakla birlikte "Şükürler olsun bugüne!" şeklinde.

Sen şimdi hayal et sevgili okur, annemin evindeyim, bayram yemekleri, sarmalar, cevizli ekmek-ki biz ona lokum diyoruz- baklavalar arasında haşlanmış patatese talim eden bir fakir kul :( En çok da o uzuun uzun bakışıp da bir türlü vuslata eremediğimiz kızartmalar için üzgünüm... Ne yaptım peki, bayramın 1. günü akşamı topladım tası tarağı, "Bu işkenceye daha fazla dayanamam gayrı, bütün o enfes  bayram nimetleri size, pirinç lapası bana olsun, gidiyorum" :şeklinde Yalova'ya uzadım... E haksız mıyım sevgili okur, göz görmeyince gönül katlanırmış...
6 gündür yediğimi sayayım sana sevgili okur ve sen de artık halime gülmekten vazgeç ve inci gözyaşlarını akıtıver ;) Patates haşlama, kızarmış ekmek, ayran, yağsız beyaz peynir, yoğurt, muz... Döne döne bunları yer mi insan, yedikçe de çıkarır mı ayrıca? 
Alternatif tıbba da dayandık elbet, denize düşen yılana sarılır misali, limonlu kahve telvesi (iğrençti-çok özür dilerim Rose ama çok iğrençti, yutamadım bile), asidi kaçmış- ya da kaçırılmış diyelim-kola, nane limon...
Hülya ve Nurcan'la konuştuk onlar da aynı, hele Hülya iki kez ambulans vasıtasıyla hastaneye kaldırılmak suretiyle 2-0 önde ;) Dedi ki telefonda "Tazminat davası açalım kvhane'ye, bayat pastalarıyla bayramı zehir ettiler madem, görsünler günlerini" Açalım da ne isteyeceğiz sonunda, ben 6 gün boyunca gözümün önünden hayal gibi, rüya gibi geçen bütün o güzelim yemekleri, tatlıları istesem, sırasıyla???? ;) 
Başta şahsım olmak üzere kader arkadaşlarım Hülya ve en az hasarla atlatan Nurcan'a "Geçmiş Olsun" dileklerimle ;)

Not: 
1- Bu bayram, trafiği düşünerek dönüşlerini son güne bırakmayan yüce halkıma sonsuz teşekkürler, sayelerinde bugün yani tatilin son günü Yalova-İstanbul yolunu  saatlik rekor bir sürede geldik. Hasta halimle daha fazlasını inan çekemeyecektim zaten :(
2- Bayram öncesi zehir gibi kararlarını açıklayan, bayramı hükümlü  ailelerine zehir eden, İlker Başbuğ'u terör örgütü kurmakla suçlayan, bir de utanmadan "Vicdanımız rahat" diyen Ergenekon savcılarına "Pardon!" demek istiyorum "Pardon ama vicdan mı var ki sizde rahat olsun!" Ben 8 yaşındaki kızıma anlatsam bu olup biteni der ki bana "Olur mu anne öyle şey, askerler ülkemizi korumak içindir!"
3- Selçuk Yula'ya çok üzüldüm, yine onun gibi 53 yaşında ölen şair Ahmet Erhan'a bir de... Ahmet Kaya'nın söylediği "Bugün de Ölmedim Anne!" şarkısının sözlerinin şairiymiş, bilmezdim, bilmem için ölmesi gerekmiyordu, ayıp bana olsun....
4- Üniversitemizin bence en beyefendi, en kibar ve en hatırnaz hocası, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ahmet Eyüce'yi de kaybettik bayramda, çok büyük şoktayım hala, çok da üzgünüm... Mekanı cennet olsun, Allah sabırlar versin yakınlarına, en çok da eşi Özen Hocaya, kızına...


Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın.
Ahmet Erhan

5- Bayram öncesinden pek çok güzel fotoğraf var senin için sevgili okur, onları ve onların notlarını da en kısa zamanda paylaşırım inşallah...

Ezcümle sevgili okur, böyle haberler vermek hiç istemezdim, biliyorum benden eğlenceli yazılar bekliyorsun ama hayat bu sevgili okur, bazen de bayramlar böyle geçiveriyor.  Gelecek bayrama ne kaldı ki, 2 ay 10 gün sonra Kurban Bayramı, bakarsın onda neşenin, eğlencenin, keyfin dibine vururuz.Üzdüysem seni, sıktıysam affola, yazmasam olmazdı....
Ben size bu postu hazırlarken Ali Deniz geldi, koşa koşa gazeteden kuponla aldığımız ve Ali Deniz'in bugün ilk kez  gördüğü Nasreddin Hoca'nın şarkı söylemesini istediğini anlattı hareketleriyle. TamElindeki kağıdı gördüm sonra, orada da hocaya nasıl komut verileceği yazılı. Ali Deniz konuşmuyor  ki komut versin hocaya ama elindeki kağıdı gösterirse hoca okur ve birden aşka gelip şarkı söyleyebilir belki kimbilir :)) Çok tatlısın Ali Denizim çoook, bu da sana ufacık bir gülümseme bonusu olsun diye "An'ı yakaladım" sevgili okur :)))

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.