Dün sabah Fenerbahçe Parkı'na gittik kahvaltıya, kahvaltı sonrası orda yaptım dikiş işlerini bu yastığın (rüzgar izin verdiği ölçüde tabii :( )...
(Nazar boncuğunu bu sefer diğerinden farklı yaptım ve bu sefer sıfır hata ile ;) )
Malzemeler denize uçacak diye korktum, o kadar rüzgarlıydı ki, sersem oldum zaten :(
Ben anlatayım siz hayal edin, yerde oturmuş dikiş diken, bir yandan da uçuşan kurdelesine, kumaşına sahip olmaya çalışan bir kadın, o kadın bendim işte :)) Bitirdim sonuçta, teslime hazır hale geldi, umarım bu yastık da küçücük de olsa bir katkı sağlar...
Sonra eve geldik, ben bir kez daha dedim ki, evim evim güzel evim, insan en çok kendi evinde rahat ediyor galiba...
Akşama kadar takıldık, şükür cumartesi ütü işini hallettiğimden (ütünün tabanına parmaklarımı yapıştırmak suretiyle bir güzel yandığımdan, kalan birkaç parçayı ütüleme işini canım kocam üstlendi ama olsun :) ) pazar günü huzurluydum, mutluydum, gururluydum :))) Akşam çocuklar için sütlaç yapayım da yesinler ertesi gün dedim ve yaptım da... Siz de çocukken çok yer miydiniz sütlaç, annem çok yapardı, benimkinden biraz daha farklı olarak daha çok pirinçli daha katı olurdu... Neyse her zaman anne yemekleri ve dahi tatlıları daha lezzetlidir diyerek, bizim Can ailesi olarak bayılarak yediğimiz sütlacı nasıl yaptığımı da anlatayım isterseniz, bakalım sizinkiyle aynı mı benim tarifim...
H: Halil, klasik kase, E: Esen, eski, epeski, hani şu annelerimizin vitrinde sergileyip de kullanmaya kıyamadıkları çay fincanlarından benimki, tatlıları değişik kaplarda servis etmeye bayılıyorum... N: Nehir, kadefte :), A: Ali Deniz, en minik kasede :)) Eğlenceli di mi, herkes sütlacını bilsin diye :)))
Öncelikle bir buçuk çay fincanı kadar pirinci haşlıyoruz, suyunu azcık bol koyuyoruz ki, iyice pişsinler, susuz kalmasınlar... Tamamen piştiklerine emin olduğumuzda üstüne bir litre sütü boşaltıyoruz, ara ara karıştırarak kaynatıyoruz, kaynadığı anda bir su bardağı şekeri ekliyoruz. Bir süre de (5 dakika kadar diyelim) öyle kaynatıyoruz, sık sık karıştırarak, başında dikilerek, çünkü öyle bir an geliyor ki (ki geldi dün akşam) arkanızı döndüğünüz anda bi de bakıyosunuz ki taşıvermiş süt :( Sonra bir kasede suyla açtığımız iki çorba kaşığı buğday nişastasını kaynayan sütle ılıtarak, ekliyoruz tencereye ve bir müddet (10 dakika kadar diyelim) daha karıştırıyoruz... Sonra bir fiske tuz ve kapatıyoruz altını, istersek bir paket vanilya da ekleyebiliyoruz tam bu aşamada... Sıcak sıcak kaselere boşaltıyoruz. Üstüne tabii ki tarçın ve isterseniz dövülmüş ceviz, ılınınca atıver buzdolabına (bence ılık ılık da çok güzel yeniyor) Missssss......... Afiyet şeker olsun......
|
Bekleyenlerden biri benim düzenli aralıklarla takip ettiğim (sık kullanılanlara kayıtlı)bloglardan biriside seninki esen abla.Ortaokuldan beri günlük tutan biri olarak blogları günlüğe benzetiyorum sadece biraz daha genel.Gerçi benim takip ettiğim bloglar daha çok yemek üzerine malum evlenmeden 3 ay öncesine kadar makarna bile yapamayan bir insan olarak internet iyi ki var,senin tariflerinde çok güzel,anlaşılır.Bir istek tarifim var :)halamın cevizli ekmek tarifi yapıyor musun bilmiyorum ama tarifini verirsen ben şansımı bi denemek istiyorum.
YanıtlaSilAy canım benim, sağol Nalancım, bilmiyodum takip ettiğini, yazarım tabii, yeni şeyler denedikçe onları da yazarım, yemek bilmeye gerek yok ki, sahiden de tarifler net oldukça, herkes yemek de, kek börek de yapar, hem de alasını...
SilLokum diyosun sen, anneme bi güzel anlattırayım da, yazayım ayrıntılı tarifini, çünkü ben de bilmiyorum, hiç yapmadım...
öptüm canım çok...
tesekkur ederim.
YanıtlaSilRica ederim, afiyet olsun :)
Sil