8 Eylül 2012 Cumartesi

ALTIN GÜNÜ VE ALTIN KESESİ- FIRIN MAKARNA EŞLİĞİNDE :)

2012-2013 Geleneksel Kolej Altın Günü bugün itibariyle başladı şükürler olsun... İlk buluşma canım arkadaşım Nurcan'daydı (lakabı bende saklı!) Güzel güzel hamurişlerini tatlıları (yaptığı diyemiyorum burda, yaptırdığı!) yedik (ellerine sağlık Nurcan'ın yengesii, süperdi hepsi), sohbet ettik, özlem giderdik.  Yaz aylarında ara verdiğimiz buluşmalarımız güzelim sonbahar, kış ve ilkbahar ayları boyunca devam ediyor, yıllardır böyle, altın günü diyoruz ama altın vermiyoruz aslında, bir miktar para (para bahane, bir yerde de araç oluyor biraraya gelebilmek için) topluyoruz... Biz çok eğleniyoruz, yeyip içip, azcık dedikodu yapıp, bolca gülüyoruz, siz de yapıyor musunuz bilmem ama şiddetle tavsiye olunur... Aynı işyerinde çalışan beş arkadaş başladık, şimdi herkes başka başka yerlerde ama yine de yıllardır hiç koparmadık bağımızı (elbetteki gönül bağımızı ;)
Sözü şuraya getirmeye çalışıyorum aslında (ama gördüğünüz gibi sazı alınca elime duramıyorum bir türlü) Nurcan'a giderken minik bişey götüreyim dedim, dedim ki "çikolata sever, çikolatalı badem şekerlerinden alayım" ama sonra da hemen arkasından dedim ki, "e  öyle pastane poşetinde mi götüreceksin, ayıp yani! Yap bir güzel kese, koy içine bari de hora geçsin!"
Cuma akşamı bu keseyi yaptım, etaminini işledim, dikişlerini de halletim bir gecede, burdan Aysel'e bir teşekkür, çünkü biraz da onun sayesinde bu kadar çabuk oluverdi, bizi çağırmasaydı o akşam oturmaya, ben evde çocuklarla uğraşırken zor yapardım, çocuklar çadırda oynarken ve Aysel bir yandan da Ali Deniz'i beslerken kolay oldu ;) 
Çok sevdiğim bu minicik örneği, çok beğendiğim bir etamin bloğu olan şurda gördüm, ama blog sahibi de  şurdan almış. Dedim ki  bu sefer etamin kumaşından yapmayayım keseyi, Beşiktaş'tan bir kumaşcıdan bulduğum (Beşiktaş Hamamı'nın karşısında, minicik bir dükkan!) puanlı kumaşa yapayım, e kurdele geçeyim desenin etrafına, organze kurdeleyle de bağlayıveririm, olur biter dedim ve sahiden de o akşam oldu bitti, dolduruverdim içine de çikolataları ;) Bence tam süper oldu, sizi bilmem ama Aysel de,  kızlar da çok beğendi, Nurcan da söz verdi içinde altın biriktirecek bu kesenin (İnşallah demekle birlikte, mucize gibi bişey olması lazım gerçekleşmesi için, e biz de mucizelere inanıyoruz di mi ;)



Etamin Altın Kesesi




Çok fena bu bademler, hele bir de aralarına portakallı, üzümlü drajeler karışmıyo mu ;)






Yenge sofrası :)


Altın Günü'nün Altın Kızları :)

Fırın Makarna

Yapıyor musunuz siz de sık sık, ben çocuklara hep yapıyorum, çok severek yiyorlar, Cuma akşamı da Aysel çağırınca, dedim ki, sen bişey yapma, ben fırın makarna yapar getiririm, pişirdim ve daha fokurdarken kaptım, götürdüm. (fazla fotoğraf çekemedim  o yüzden de, sadece bir tane)  Çocuklar çok severek yediler, inanmazsanız aşağıdaki resme bakın bi :) E ama zaten makarna da beyne mutluluk hormonu salgılatan besinlerden değil miydi, işte ispatı ;)
Anlatayım mı nasıl yaptığımı size;
Fırın makarna alınır (çubuk makarnanın obez hali ;) ) Yarım paketi (kalan yarım paketi öbür hafta yapacaksınız, ağzını sıkıca kapayın!) tuzlu suda haşlanır. Haşlanma esnasında bir yandan iki yumurta çırpılır, bir-bilemedin bir buçuk  su bardağı kadar süt eklenir (ya şimdi bu ölçüleri de veriyorum ama valla bi garanti de veremiyorum sevgili okur, sorumluluk kabul etmiyorum yani :)) çünkü ölçü manyağı olan ben birkaç şeyi de asla ölçüyle yapamıyorum, kafa nereye ben oraya yani :) ), kaşar rendelenir (tam bilemedim şimdi ölçüsünü bunun da iyi mi ;), kafama göre takılıyorum, bazen daha yoğun oluyor kaşarlar, bazen daha az, siz de iç sesinizi dinleyin bence :) Haşlandı mı bi güzel makarnalar, süzdürüverin, sonra tencereye aynen iade makarnalar çünkü tereyağıyla buluşacaklar, karışacaklar, mis gibi kokacaklar, sonrasında yaptığınız sosun dökülmesini bekleyecekler sabırsızlıkla.  Döktünüz mü sosu da, bi güzel karıştırdınız mı, sonra yağlanmış dikdörtgen (değil, bin pardon! yanlış yazmışım, kare tabii ki)  borcama (kare borcamsız olmaz, yok mu sizde, hay allah öyleyse  makarnalar tencerede beklesin biraz daha, varsa kocanızı, sevgilinizi,  çocuğunuzu, yeğeninizi olmadı sokakta oynayan komşu çocuğunu bir koşu markete ya da bir milyoncuya yollayın alıversin hemen! :))) Zira o olmadan olmazzzz, katiyetle olmaz :)) ) dökün, önceden ısınmış fırında (180 derece gibi) pişirin, çıkarmaya yakın üstüne rendelenmiş kaşar ekleyin yeniden, oldu bitti, kolaycacık bir yemek işte, yanına da tavuk kızartın e mi, ya da fırın poşetine atıverin tavuk butlarını (ama önce sosa yatırın, bir-iki saat bekletin, sirke, yoğurt, salça, tuz, karabiber, sarmısak vs) poşete azcık da doğranmış havuç ve patates ekleyin, afiyet bal şeker olsun sonra size...


Çocuklara Fırın Makarna, annelere Aysel'in güzelim barbunyası :)

2 yorum:

  1. Haydi bakalım, hayırlı uğurlu olsun:)
    Fırın makarnayı benimkiler de çok seviyor:)

    YanıtlaSil
  2. Amin Semicim, çok teşekkürler ;) Çocuklar makarnayı çok seviyor aslında, bir de fırında olursa şamda kayısı ;) Kolaycacık da yapılıveriyo, yaşasın kolay yapılan yemekler ;)

    YanıtlaSil

Yazın bi, lütfen yazın yaaa, merak ediyorum ne düşünüyosunuz ;)
Yorumunuz çıksın istiyorsanız eğer:
Blog sahibi değilseniz adı/url seçeneğini seçip ad kısmına adınızı yazın url kısmını boş bırakın, yorumunuzu postalayın, aksi takdirde, çok istememe rağmen gelemiyor yorumlarınız :)

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.