22 Mart 2012 Perşembe

SEVGİLİ DÜNLÜK...

Evvetttttt, sevgili okur, dünkü yazıda ettiğim dualar kabul oldu, şöyle ki, Nehir'i okuldan aldıktan sonra kankası Sahra'ya gitmek istedi, akşam saat 9'da Sahra'nın annesi Aysel getirdi eve (bu kısmı süper yalnız, hem çocuğun arkadaşında vakit geçirip, çok da eğleniyo (Şekil A'da görüldüğü gibi)  hem de kapıya servis :) )
Şekil A: Yüzler boyanmış, pozlar verilmiş :)
Halil çekimdeydi zaten, sabaha karşı geldi...
Ben eve geldim, Ali Deniz'e marketten sebze çorbası için malzeme aldıktan sonra... Aşağıdan zile basınca, Ali Deniz kendini attı tabii apartmana, ille geleni karşılayacak yarı yolda, çoraplarla tabii ;) Sonrasında da mümkün olmadı eve sokmak çocuğumu, al anahtarı, al telefonunu, giydir paltosunu, yallah sokağa, bir tur attık, Ali Deniz yürüdü, merdiven indi ve çıktı, 15 dakika kadar sonra, yine zorla tabii girdik eve...
Sonrası sıradandı çok şükür (sıradana şükretmek anneliğin getirdiklerinden, şükürler olsun, hasta değil-ler, şükürler olsun mızmız değil, saatinde yedi, saatinde uyudu vs....) yaptığım güzelim sebze çorbasını yedi kuzu, ablasının yatağında keyif yaptı... Nehir bazen yatmadan kitap okuyo, bazen sıkılıp, bana okutuyo ama bu sıralarda en çok, tamamen benim uydurmasyon hikayem olan Üçüzler'in maceralarını dinliyo. (Başlangıçtaki, "Ben annemin beşiğini tıngıııır mıngıııır sallar iken" kısmını ille kendi söyleyerek...) Ayten, Nurten ve Gülten'in hikayeleri, o gün artık Allah ne verdiyse ;) Bazen yardım kampanyası yapıyolar okullarında, bazen kuduruyolar, bazen kayboluyolar, bazen pikniğe gidiyolar ama bazen de Nehir söylüyo hikayenin konusunu, mesela dün akşam dedi ki, anne bugünkü hikayenin konusu "Merhaba merhaba uçağında mideleri bulandı" olsun, e bu muhteşem ipucu yetti tabii, uyduruverdim hikayeyi ;)  Hikaye arasında "Şimdi ben devam edeyim" deyip o getiriyo devamını... Bu hikayelerden kendine ders çıkarsın istiyorum bi yandan da, çıkarıp çıkarmadığını da zamanla görücez bakalım ;)

Neyse, ne anlatıyodum ben, Nehir geldi, uyudu, Ali Deniz yemeğini yedi, bizim yatağımızda, benim uyuyana kadar yanına uzanmamla, yaklaşık 45 dakika kadar,  kah elleriyle oynayarak, kah benim söylediğim "Dağ başını duman almış" marşına eşlik ederek, kah Kırmızı Balık şarkısında ellerini balık gibi yaparak ve nihayetinde yastıkların altına saklayarak başını, daldı huzurlu bebek uykusuna...

Ben de Kuzey-Güney eşliğinde başladım etamine, önce aşağıda gördüğünüz kuşlu olanı yapmak istedim. Saymadan elimdeki örneği, bakmadan yetecek mi diye, göz kararı kesiverdim etamini  :( iyi halt ettim, kısa kaldı etamin tabii, ağacın dalı sığmadı, ben de uydurdum kumaşın boyuna göre :(  bir yandan da kısa kalan dala yaprakları nasıl yerleştirebileceğimi hesapladım ama bakalım tutacak mı hesabım ;)


Geldik bir yazının sonuna daha, "Allahım dün akşam benden esirgemediğin "sıradan bir akşam"ı bu akşam da nasip eyle yarabbim :)" diyerek, özellikle anne olanlara "sıradan günler" dileğiyle bitiriyoruz bir yazımızı daha...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazın bi, lütfen yazın yaaa, merak ediyorum ne düşünüyosunuz ;)
Yorumunuz çıksın istiyorsanız eğer:
Blog sahibi değilseniz adı/url seçeneğini seçip ad kısmına adınızı yazın url kısmını boş bırakın, yorumunuzu postalayın, aksi takdirde, çok istememe rağmen gelemiyor yorumlarınız :)

Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.