15 Ocak 2013 Salı
CE-VAP-LI-YO-RUM
Selcenciğim (Deli İşi Bunlar) beni mimlemiş, zevkle yanıtladım:
1. Şu an olsa çok sevinirim.
Ali Deniz olsa çok sevinirim, çok sarılırım, çok öperim, beni bir tırmalayıp, ardından bir sevmelerine hiç ses çıkarmam, sarılır çok sarılır, özür dilerim annecim derim.2. Şimdi orada olmak vardı.
Ihlamurda olmak vardı, dağda, çocukken gittiğimiz, Haziran ayı başlarında cümbür cemaat ıhlamur toplamaya gittiğimiz, "Aya kumbili yen" "İya geçveyi yen" diye diye dağ bayır gezdiğimiz, ıhlamurları toptan almaya tüccar geldiğinde köye, az para verdi ve annemizin vereceği bize düşen pay azaldı diye sinirlendiğimiz, bütün derdimizin bu olduğu, çocuk olduğumuz o zamanlarda olmak vardı...
3. Ah nerede o eski günler... Sahi insanlar geçmişe neden özlem duyarlar?İnsanlar neden geçmişe özlem duyarlar bilmem ama benim için geçmişe özlem, daha birarada olmak, daha yakın olmak, ekrandan değil de yüzyüze hatır sorup, sohbet etmek, resimlere, günlüklere ekrandan değil de fiziksel olarak elimizde tutup bakmak, yorum yapmak, güldüğümüzü-ağladığımızı soğuk ekranın değil de karşımızdakinin gördüğü zamanlar demek... Mektup beklemek, kartpostal beklemek, hasret çekmek demek...
Eski günlerde çocuk olmak, çocuk kalmak demek, çocukluk tasasızlık, mızmızlık, azcık şımarıklık, sorumsuzluk vs. demek...
4. Neleri özlüyorum.
Bakınız bir üst satır, bir de çocukken yaşadığımız Termal'i ve köyü özlüyorum, dağda bayırda, ormanda gezmeyi, rastladığımız kocayemişlerin, böğürtlenlerin en güzellerini toplamayı özlüyorum... Bir de çocukken ki hamamları, cümbür cemaat gittiğimiz, paklandığımız, teyzemin her hafta aksatmadan götürdüğü hamam sefalarını..
Büyüyünce de tek başıma sinemaya gittiğim zamanları, zaman kısıtlaması olmadan gezmelerimi, sınırsızca, sorumsuzca tükettiğim günleri özlüyorum...
5. Çok severim.
Etamini vallahi de billahi de çok severim, keçeyi de severim ama etamin kadar değil...
6. Nefret ederim
Saygısız insanlardan nefret ederim, yere tükürenlerden ve sokakları babasının çöplüğü zannedenlerden daha da bi...
7. Bugünlerde çok dinledim.
Balkan türkülerini çok dinledim, Sezen Aksu'yu da, sonra bir de Kardeş Türküler'i...
8. Şimdiki ruh halim..
Anlatmayayım şimdi, sizi de karartmayayım, numara yapayım ben şimdi size ama siz de mutlaka yiyin ;) Çok neşeliyim, çok mutluyum, fevkaladenin fevkinin fevkinin de fevkindeyim :)
13 Ocak 2013 Pazar
HAFTA SONU- NAPOLYON TATLISI EŞLİĞİNDE ;)
Bayıldım bu fotoğrafa :))) Hafta sonu tatili bitti, sizin ruh haliniz de böyle mi bilmem :))
Gelelim "Geleneksel Hafta Sonu Muhasebesi"ne ;)
Bu hafta sonu bir tatlı denedim, bence lezzet itibariyle "iyi" görünüş itibariyle "Geliştirilmeli" (Bu da "zayıf"ın yeni jenerasyondaki evrilmiş hali galiba)
Lezzeti iyi dedim ama bu yalnız benim fikrim değil arkadaşlar, denendi, test edildi, onaylandı lezzeti :)
Vereyim mi tarifini, şimdi tam bu cümleyi okuduğunda Aysel diyecek ki "Benim tatlım bu" Ama hayırrrrr senin tatlın değil bu Aysel, sakın sakın sakın, bu sıradan bir "Yufkalı tavukgöğsü tatlısı" değil... Bunun adı daha havalı- ama unuttum adını yav, neydi Nursun hanımcım bunun adı yaaa, Napoli miydi, Milano muydu, ama kesin şehir adıydı di mi???
Her neyse o dolaylardan bi ismi var işte bu tatlının, Ayselcim senin tatlın sana, benim tatlım bana şekerim :)))
Sonra 1 bardak un, bir bardak toz şeker ve bir litre sütü pişiriyoruz, pişmesine az kala da bir çay bardağı nişastayı ekliyoruz, azcık da katı yağ ekliyoruz. Bunları bi pişirmeden önce, bir de pişirdikten sonra mikserle çırpıyoruz, piştikten sonra 1 bardak soğuk sütle hazırladığımız bir paket krem şantiyle birleştirip tekrar çırpıyoruz...
Yufkanın bir parçasını kullanacağımız tepsi-borcam her neyse ona döşüyoruz, üstüne muhallebinin yarısını koyuyoruz, yufkanın yarısını (azcık tırtıklayın ama üstü için) üstüne tekrar kalan muhallebi, en üstüne tırtıklanmış yufka ve ceviz-fındık içi vs... Hepsi bu, soğuyunca da afiyetle yiyoruz. Çok sevdik biz bu tatlıyı ama sadece biz değil, bugün gelen güzide misafirlerimiz de çok sevdi ;)
Sağol Aysel'cim, tamam tatlı senin tatlın değil artık ama yine de tatlının altyapısı için sağol :)
![]() |
"Babam beni bakkala götürüyor, ablamın şapkasını da iyi ki saklamış annem, çok yakıştı, çoook " |
![]() |
"Anneye selam, oyuna devam" |
![]() |
"Annem yokken dolaptan buldum bu güzel şeyi, geçen günkü tatlı teyzeler hediye getirmişti, Şimdi bi inceleyeyim bakalım ne yapabilirim bununla! |
![]() |
Cuma günü Fatih'in doğum gününde yine Zehra'nın çektiği anne-kız resmimiz, Zehra bundan gayrı bizim resmi fotoğrafçımız. Pardon sanat danışmanımız demeliydim :))) |
BU DA BONUSUMUZ:
(Bu çok seneler evvel Elif sayesinde duyduğum, ezberlediğim çok güzel bir türkü, hepinize ama en çok da yazımızın içinde geçen can arkadaşıma olsun ;)
http://www.youtube.com/watch?v=UC1GNhxmLg0&feature=share
11 Ocak 2013 Cuma
AZCIK YEMEK, AZCIK KEÇE, AZCIK SAHLEP, AZCIK ETAMİN, AZCIK ALOŞ :)
Ne var bu yoğurdun altında? Mantı değil, makarna değil, pilav değil ;) Bu yoğurdun altında yumurta var sevgili okur!
Bu ÇILBIR, tadından yenmeyen güzelim çılbır bu, hani kocanız biten nakışlı dolmanın ardından ya da yaptığınız zahmetli bir yemeğin ardından soracak ya size "Hanım hanım bugün hangi şahane yemeği yaptın?" diye. Siz de o vakit diyeceksiniz ki "Adam adam, ömrüm mutfakta yemek yapmakla, sizi doyurmakla geçti! Bugün yemeğe ayıracağım vakti hobilerime ayırdım, buyrun bakalım size de 5 dakkada ÇILBIR yapıverdim." :)))
Bişey demez ki koca kişisi, hiçbişeycik demez, hem böyle güzel yemeğe can kurban, bunu bulamayanlar var adam :))
Şöyle yapıyoruz, kişi başı en az ikişer yumurtayı, geniş bir sahanda kaynayan suya kırıveriyoruz (amman sarıları dağılmasın) Sonra o usul usul kısık ateşte kaynarken-tuzunu da eklediniz di mi- biz bir yandan yoğurdu sarmısakla (sarmısaksız olmaz, çok rica ediyorum yani!) hemhal ediyoruz. Pişti mi iyice yumurtalar, delikli kevgirle hooop servis tabağına, sonra üstüne bir güzel bol bol yoğurt döküyoruz... Asıl önemli mevzuya geldik şimdi, burda biraz özen ve yaratıcılık istiyorum sevgili okur, sosunu hazırlıyoruz, ben tereyağına ev salçası (Teşekkürler Gönül'ün kayınvalidesi) pul biber ve sumak ekledim, onlar tereyağında hafif kavrulunca da yoğurdun üstüne cozur cozur döktüm en üstüne de bir güzel nane, mis oldu mis (farkındasınız di mi zahmetli-kolay ne yaparsam yapayım misss oluyor :)) )
Siz artık gönlünüz ne çekerse onu koyun üstüne ve o baharatların bir yumurtayı nasıl da şahane yaptığını kendiniz tecrübe edin lütfen :) İşte bu yemekten çaldığınız vakit de size, çocuklarla oynama, biraz daha etamin, azcık daha keçe, şekerleme ya da paşa gönlünüz ne istiyorsa o olarak geri dönüyor...
Yine mi dediniz di mi, yine mi mantar ev, evet yine ama bunu size göstermek için yapmadım, bunu kime gösteriyorum biliyor musunuz, o çok bilmiş, kötü kalpli BİR DOST'a, hani demişti ya "Yaratıcılık yok diye! İşte şimdi gösteriyorum çatıdaki karları...
Ve kalbin üstündeki uğur böcüğünü, gör bakalım yaratıcılık var mı yok mu :p
Bu da sana KAPAK OLSUN bir dost...
(Evet Ela'cım bu güzel kırmızı mantar ev senin ;) )
(Evet Ela'cım bu güzel kırmızı mantar ev senin ;) )
Keçelerle bu kadar muhabbet, canım etaminimi bana küsecek duruma getirdi :( E ben de çok özledim kendilerini, başlayalım yeniden çarpılara bismillah diyerek, çabucak bitmesini dileyerek... Keçeler bir kenarda sıralarını beklesinler ;)
Nakışım tamamlandığında bakalım kasnağın içi ne söyleyecek bize, bakalım son halini beğenecek misiniz...
Gece olmuş, hayret çocukların ikisi de 23.00 itibariyle uykuda, koca kişisiyle bir güzel sahlep keyfi, bol tarçınlı, zarif fincanlarla...
Aloş geldi bize, sık sık geliyor zaten, Nehir'lerin sınıfının meşhur ALOŞ'u bu gördüğünüz sevimli ayıcık, Nehir buna da canlı muamelesi yapıyor, geçen karda, Nehir'e kartopu atarken, elindeki Aloş'a isapet ettirmişim de burnu kırılmış, tüh tüh... Geceleri güzelce örtüyor üstünü, sabah kalkınca önce ona günaydın, yemek yerken bir kaşık da ona ;) Anne Aloş'a da iyi geceler desene.....
8 Ocak 2013 Salı
KALP SIZISI...
Gardrobunun önüne oturmuş, çekmiş kucağına fotoğraf kutusunu, bana her küstüğünde yaptığı gibi yine, ikizimizin birlikte olduğu eski fotoğrafları seçiyor, bir yandan da ağlıyor...
"Ben o eski annemi geri istiyorum" "Hani nerde benim o eski annem" Aynen böyle söyledi, kalbime bi bıçak saplandı o anda, bıçak döndü durdu kalbimin içinde sonra, boydan boya çizildi kalbim, en derininden, en kanatanından...
"Şu çocuk geldikten sonra böyle oldu" "Hep onunla ilgileniyosun, beni eskisi kadar sevmiyosun" dedi... Kalakaldım, bişey diyemedim, baktım yüzüne, ağlamaya başladım usul usul, sessizce. Ben böyle aniden, o hiç beklemezken ağlayınca şaşırdı bi, durdu, sarıldı bana, dedim ki "Hiç olur mu kızım, ben seni her zamanki gibi çok seviyorum annecim" "Sen benim canımın içisin" dedim, birlikte ağladık bir müddet...
Sonra barıştı, sarıldı, çok sarıldı, "Özür dilerim annecim, bir daha böyle şeyler söylemiycem" dedi...
O sırada kapı çaldı, kapıya giderken sildi gözlerini, "Sen de sil anne, babama da sakın söyleme bunları" Söylemedik elbet, anne-kız sırlarımızın olduğu kutuya koyup, sıkı sıkı da kilitledik...
Neden mi oldu peki bütün bunlar, keman çalıyordu, ben de bir yandan onu dinliyordum ama dalmışım bi an, parçası bitmiş de ben ona "Aferin benim kızıma, çok güzel çaldın" dememişim...
Demeliydim ama çok seviyorum seni be güzel kızım, çoook, dünyalar kadar hem de...
"Ben o eski annemi geri istiyorum" "Hani nerde benim o eski annem" Aynen böyle söyledi, kalbime bi bıçak saplandı o anda, bıçak döndü durdu kalbimin içinde sonra, boydan boya çizildi kalbim, en derininden, en kanatanından...
"Şu çocuk geldikten sonra böyle oldu" "Hep onunla ilgileniyosun, beni eskisi kadar sevmiyosun" dedi... Kalakaldım, bişey diyemedim, baktım yüzüne, ağlamaya başladım usul usul, sessizce. Ben böyle aniden, o hiç beklemezken ağlayınca şaşırdı bi, durdu, sarıldı bana, dedim ki "Hiç olur mu kızım, ben seni her zamanki gibi çok seviyorum annecim" "Sen benim canımın içisin" dedim, birlikte ağladık bir müddet...
Sonra barıştı, sarıldı, çok sarıldı, "Özür dilerim annecim, bir daha böyle şeyler söylemiycem" dedi...
O sırada kapı çaldı, kapıya giderken sildi gözlerini, "Sen de sil anne, babama da sakın söyleme bunları" Söylemedik elbet, anne-kız sırlarımızın olduğu kutuya koyup, sıkı sıkı da kilitledik...
Neden mi oldu peki bütün bunlar, keman çalıyordu, ben de bir yandan onu dinliyordum ama dalmışım bi an, parçası bitmiş de ben ona "Aferin benim kızıma, çok güzel çaldın" dememişim...
BAK SEN ŞU BÜCÜRE!
Ah be çocuğum ne vardı öyle babanın telefonunu araba gibi parkeye sürtecek, her tarafını çizik içinde bırakacak, bari ekran tarafı olmasaydı :( Evdeki arabaları sürteceksin yere, hani o yüzüne bakmadığın arabalarını, atıp fırlatmakla meşgul olduğun, olmadı tekmelediğin o arabalar var ya onlar yerde sürtülür annecim, babanın telefonu değil :(
Onca fırça yedin iyi mi oldu şimdi, ben o fırçaları anladığından hiç emin değilim ama baban gayet iyi anladığından emin, süt dökmüş kediye dönmüşsün :( Konuşabilseydin keşke, belki bize anlatırdın bu çok sakıncalı hareketinin sebebini ya da baban sana kızarken hissettiklerini, der miydin acaba "Keşke annem yanıma olsaydı şu anda" diye -ki ablana göre de böyle sıkıntılı durumlarda bizi yani ablanı ve beni yanında istermişsin ;)
Yapma annecim bi daha, gizlice, sandalyelerin tepesinden uzanıp dolabın üstünden babanın telefonunu alma, bize sormadan telefonları uçak moduna da alma, sabahın köründe, gecenin bi yarısında milleti arayıp rezil de etme bizi :( Bunların hiçbirini yapma ama en çok da araba gibi sürtme yerlerde babanın telefonunu, kalbine indirme e mi kuzum?
Aşağıdaki resimde nasıl da masumsun oysa, yetiştirmeyi bilemedik mi seni, terbiye veremedik mi sana kuzum, hadi annem, akıllı uslu bi çocuk ol sen e mi?
Öperim annem...
Onca fırça yedin iyi mi oldu şimdi, ben o fırçaları anladığından hiç emin değilim ama baban gayet iyi anladığından emin, süt dökmüş kediye dönmüşsün :( Konuşabilseydin keşke, belki bize anlatırdın bu çok sakıncalı hareketinin sebebini ya da baban sana kızarken hissettiklerini, der miydin acaba "Keşke annem yanıma olsaydı şu anda" diye -ki ablana göre de böyle sıkıntılı durumlarda bizi yani ablanı ve beni yanında istermişsin ;)
Yapma annecim bi daha, gizlice, sandalyelerin tepesinden uzanıp dolabın üstünden babanın telefonunu alma, bize sormadan telefonları uçak moduna da alma, sabahın köründe, gecenin bi yarısında milleti arayıp rezil de etme bizi :( Bunların hiçbirini yapma ama en çok da araba gibi sürtme yerlerde babanın telefonunu, kalbine indirme e mi kuzum?
Aşağıdaki resimde nasıl da masumsun oysa, yetiştirmeyi bilemedik mi seni, terbiye veremedik mi sana kuzum, hadi annem, akıllı uslu bi çocuk ol sen e mi?
Öperim annem...
![]() |
Yok yaaa, hiç de masum bir bakış değil bu, ""Ben bi büyüyeyim de siz görün" bakışı gibi.... |
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Bunlar da var...
İlginizi çekebilecek bağlantılar.