Misal;
Annemin, Elif'le bana, aynı çiçek desenli koyu yeşil kadifeden jile elbise dikip de, herkesin bizi ikiz sandığı zamanlar,
Köyde, çocukken,dedemin kapısının önündeki sedirde, Atilla eniştemin bankadan yeni çıkmış en gıcır paraları bize bayram harçlığı verdiği, dört gözle beklediğimiz o bayram sabahları,
Dedemin evinde, köye bakan cumbada oturduğumuz, dedemin radyodan TRT4 de şarkı, türkü dinlediği o ağır ağır akan geniş vakitlerin üstünden ne geçti ki?
Dalı kırılıp, aşağı yuvarlandığım o dut ağacından düştüğüm zaman ne zamandı sahi?
Ya şimdilerde bizim evin olduğu bahçede, yaşları yakın en az 10 çocuk sıralanıp, çektirdiğimiz fotoğraf. Siyah beyaz fotoğraftaki, Burda dergilerinden fırlamış gibi görünen, o çok şık, başında geniş kenarlı şapkasıyla poz veren Nil abla. Yıl kaç kim bilir, belki 1975, bilemedin 1976..
Hani şu aşağıdaki fotoğraf var ya, sıralanmışız güzelce, Elif, Nagi, Aslı, ben ve Uğur. Yine siyah beyaz, yine köyde. Oyunu bırakıp nasıl güzel poz vermişiz. Belki sanayağlı, reçelli ekmekten hemen sonra..
Düğün olur, annem güzelce giyinir, ayağında incecik topuklu, sivri burunlu arkası açık gri ayakkabıları, elinde aynı deriden portmeni :) Portmen derken? Siz şimdi onlara clutch diyorsunuz ya hani, işte ondan.
Emine yenge bayramda, mendil içinde harçlıkla birlikte, bir de kuşlu tokalar verirdi. Nerde şimdi o kenarı nakışlı, zarif kumaş mendiller...
Dün gibi aklımda halbuki, Nesibe yengelerin apartmanında oturuyoruz, annem komşuya gitmiş. Biz de, Elif'le kırtasiyelerde kağıt Şebnem bebek arıyoruz. Hani kıyafetleri kesip kesip, giydirdiğimiz karton bebekler. Bulamamışız bir türlü de, Eski Bursa Caddesine gitmişiz. Karşıdan karşıya geçerken caddenin en başındaki araba ne uzaktı halbuki. Nasıl o kadar çabuk gelip çarptı ki bana.. Üzerinden bin yıl mı geçmiş..
Ve elbette, kızılderili bebeğim. Saçları iki yandan örgülü, püsküllü elbisesi. Merdivenli'nin vitrininde görüp de o çok beğendiğim, alsın diye anneme yalvardığım. Almayınca, hasta olayım da, annem üzülsün diye çıplak ayak taşlara bastığım. Aradan kısacık zaman geçip de, babamın arkadaşı Sevinç ablanın bana aynısının tıpkısı bebeği hediye getirmesi. Mucize değilse neydi??
Araştırma'ya denize gitmelerimiz, bir de Esenköy'e. Dayımlar, teyzemler, biz çocuklar doluşmuşuz kamyonetin arkasına, rüzgarı yiye yiye denize..
Sonra ıhlamura gitmelerimiz. Çocuğuz daha ama söz vermişler, herkes kendi topladığı ıhlamurun parasını kendisi alacak. Bi gayret toplarız biz de... Annem sahiden de verdi bana tüccardan aldığı paradan payıma düşeni. Ben de altın küpe ile o zamanlar çok moda olan ismimin yazılı olduğu o kalın gümüş künyelerden almıştım. 9 bilemedin 10 yaşındaydım muhtemel.
Termal'de lojmanda geçirdiğimiz zamanlar, ormanda, ağaçlar arasında, çitlenbik, kocayemiş, böğürtlen, mevsim ne sunduysa işte, onlarla, dünya nimetle geçen zamanlar..
Kuzenler, kuzen ne ki, amca kızı, dayı, teyze kızı, oğlu bildiğin kardeş..
Babam her gün Cumhuriyet gazetesi alırdı, ben de çocuk aklımla o çok zor bulmacasını çözmeye uğraşırdım.
Babam İstanbul'da çalışırken her gün vapurla gider gelirdi Yalova'ya. Gelirken de çekmeceli çikolatalar getirirdi bize..
Küçük yerlerde çocuk olmak daha büyük şans sanki. Kasaba idi Yalova. Hem köyde hem Termal'de, hem Yalova'da ne güzel zamanlar geçirdik. Çocuk kelimesinin karşılığı olan her ne varsa, hem eylem, hem duygu olarak, dibine kadar yaşadık..
Çocuktuk büyüdük, büyüdük de, teee 47 oluverdik. Milenyumdaki yaşımızı hesabederdik de, 40'lı yaşlar hiç aklımızın ucundan dahi geçmezdi.
Çocukluk ne güzel şey(di)
Bu da böyle bi post olsun sevgili okur.
Muhabbetle...
Ah ne güzel bir yazı olmuş. Ben de çocukluğumu 80'li yılları özlerim zaman zaman...
YanıtlaSilÇok teşekkürler Gamze :)
SilAh o 80'ler ne güzel ne şahane zamanlardı..
Bir ahh çektim ki ciğerim yer değiştirdi.Çok güzel günlerdi.Ne zaman 49 yaşında oldum ki.Yazi için teşekkürler.Cocukluguma götürdünüz beni.Sevim
YanıtlaSil:))
SilRica ederim, çok mutlu oldum,
Sevgiler..
çocuktuk ve her şey bambaşkaydı.dondurmanın tadı,gazozun tadı ve hele o sucuğun tadı...hala mendillerimi saklıyorum ve okurken sevgili esen beni geçmişe götürdün.nasıl derin bir özlem içimi ısıtan ve bir o kadar da canımı yakan..ülkenin değerleri değişti,nesil değişti ve ben bu değişime yakın hissedemiyorum:(
YanıtlaSilçok güzel bir yazı olmuş cancağızım,kalemine yüreğine sağlık..
Çook sağolasın Alanay'cım, çok mutlu oldum böyle güzel hislere sebep olduğum için. Ben de çook özlüyorum o zamanları, o zamanları ve belki daha da fazla, çocukluğumu...
SilÖperim çok..
Fotoğraflar, yazdığın yazı ne kadar da tanıdık, ne kadar da güzel. Demek ki aşağı yukarı aynı jenerasyonuz dedim.
YanıtlaSilEski Bursa Caddesi lafını okuyunca, başka eski bursa caddesi var mı ki acaba? 'nın arkasından gelen merdivenli :))) Ahh güzelim Yalova. Ne güzeldi çocukluğumuzun Yalova'sı. Şimdilerde hiç sevmiyorum gitmeyi. Kalabalık, keşmekeş. Belki tanışıyor bile olabiliriz kim bilir? : ) Sevgiyle...
Ne güzel :) Kocaman gülümsedim bu yorumu okuyunca :) Çok da sevindim ;) Yalova'da geçti çocukluğum ama senden farklı olarak ben hâlâ çok seviyorum memleketimi :)Hayalim de tekrar temelli Yalova'da yaşamak, kısmet..
YanıtlaSilMuhtemeldir ya tanışığız ya da ortak tanıdıklarımız çoktur...
Çok memnun oldum, çook :)
Esencim ne de güzel tarif etmissin,bayildim anlatimina! Bizede yasattin cocuklugunu,icimi bir huzur kapladi...Eskiyi unutmamak gerek,zaman gittikce dahada kötülesiyor,biz hatiralarimizi unutursak benligimizide kaybederiz diye düsünüyorum.Ara ara benimde aklima gelir cocuklugum.Bizimkisi denizssiz filan Ankara da ama coook güzel günlerdi,kalabalik bir aileydik.öyle özlüyorum ki bazen!
YanıtlaSilCok mutlu oldum,söyle rahat rahat buralarda olmak keyif verdi.Görüsmek dilegiyle canim,sevgiler ...
Merhaba sizi takibe aldım, beklerim.
YanıtlaSilNe güzel yazı, geçmişe özlem dolu ama mutlu..
YanıtlaSilSevgiler