6 Aralık 2024 Cuma

ALFABE

Güzellikler Defteri'dir bu postun ilham kaynağı :) Onun ilhamı da Sadece C'nin Yaşamın Tortusu daha da geri gidecek olursak -sanıyorum- esas kaynak şurada :) 
Sadede gelecek olursak, Aralık Alfabesi yapacağız birlikte, başlayalım o halde! 
 A(ktaş) soyadım, 32 yaşıma kadar itinayla muhafaza edip, 18 yıl "Can" olarak devam ettiğim ve 3 yıldır yine benimle olan canım babamın soyadı.. 

B(abam) Başka türlü bi adamdı, çok özel, çok başka. Çok ama pek çok okuyan, her ne ise meşgul olduğu, o konuda çok bilgi edinip, yaptığı işin hakkını veren.. 
C(ayma) hakkımı her zaman cepte saklı tutuyorum. Evet, dün öyle istedim ama bugün caydım, n'olmuş? Dün brokoli, roka, kereviz ıyhh iken, bugün bu hissimden caymış ve bunları çok seviyor olabilirim.
Ç(ocuk) Onu bunu bilmem, her çocuk biricik elbette, çok da kıymetli ama çocuklarım başkasının çocuğu olsa çok kıskanırdım, o kadar diyim ;) 
D(ünya) dediğin iki kapılı han. Aşık Veysel kadar güzel tasvirleyenini biliyorsanız yazın, ben bilmiyorum. Bu iki kapılı handa, neşeyle, coşkuyla, muhabbetle yürümek de mümkün, mızmızlanarak, şikayet ederek, kendimize dünyayı dar ederek yürümekte..
 
E(sen) Ruhen ve bedenen sağlıklı, mutlu ve rahat demek. "Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" sorularının cevabı adımda gizli... 
F(asulye) ama taze fasulye! Yanına domatesli pilav, yanına karpuz, miss.. En sevdiğim menü olabilir vallahi..
G(üzel) Gönül kimi severse, güzel odur demişler. Bir de tabii şey var, "Nesimi'ye sormuşlar, "O yar ile hoş musun?" "Hoş olayım, olmayayım, o yar benim kime ne?" dolayısıyla kimseye sormuyoruz kim güzel, kim değil, kim neden kiminle, herkes gönlünün çektiğiyle.. 
H(ayır) Elden geldiğince, karşındakini mahçup etmeden, yardım edenin ve edilenin kim olduğu bilinmeden.. 
I(lık) Ne sıcak, ne soğuk, bildiğin ılık.. En sevilesi bahar ayları.. 
İ(kram) mühim, misafire, gelene ikramda kusur etmemek, güzel ağırlamak anne/babamdan miras.. 
J(ön) deyince de bi Tarık Akan, bi Kadir İnanır ;) Birine rahmet, birine acil şifalar olsun..
K(alan) Baba memleketim Dersim'in eski adıymış. Elif öyle dedi. Uğur da köydeki apartmanın adını ahşaptan "Kalan" yazdı. Görmesem de, gitmesem de çok gururluyum Dersimli olmaktan.. 
L(ahza) Şu an, içinde bulunduğumuz geçmişten ve gelecekten azade, o biricik zaman.. 
M(unis) Gittikçe munis insanları daha da çok seviyorum. Sakin, huzurlu, uyumlu, miss.. 
N(azarlık) Ah zor zamanlarımı atlatmamda büyük yardımı olan, en sevdiğim ve en terapili hobim.. Yaratıcılığımı en çok ortaya çıkaran alan.. 
O(hhorkera) Lazca da sevgi sözü :) Çok ama pek çok sevilene, çocuğa, bebeğe.. 
Ö(ykü) Sanki yaradan her birimize öyküler yazmış da onları canlandırmaya gelmişiz bu dünyaya. Kimi rolüne çok kaptırmış kendini, layıkıyla oynuyor, kimi elinin ucuyla.. 
P(es) etmek yok! Mmola vermek, bi durup soluklanmak, teneffüs var ama pes etmek yok hiç, devam.. 
R(üzgar) kırdı dalımı, ellerin günahı ne :) Sezen Aksu'dan dinleyin..
S(evda) ne güzel bir kelimesin sen, sihirli, latif.. 
Ş(iir) Ah şiir.. Ne çok seviyorum... Ahmed Arif en çok sanki :) 

Eski Avluda

Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken, 
Buldum buluşturdum kendime geldim. 
Tek eksik sensin! 
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim, 
Ve işte en geniş cümlem: İçimi açtım sana. İçini açmak için. 

Birhan Keskin 

T(evazu) Tevazu güzel elbette ama "Fazla tevazu kişinin kendi hakkına girmesidir." diye bi söz duyduğumdan beri çok da tevazu gösteremiyorum :) 
U(mut) hep bâki.. 
Ü(züm) ama kokulu, Trabzon üzümü.. Köydeki asmadan ;) 
V(azgeçiş) Zor ama insanı zincirlerinden ayıran o müthiş duygu. Vazgeçtikçe kendine yol alıyor insan.. 
Y(alova) Büyük aşkım, bana hep kucak açan güzel yuvam.. 
Z(enginlik) malla, mülkle, parayla değil, gönül zenginliğiyle, etrafındaki dostların çokluğuyla.. Bedeninin ve ruhunun sağlığıyla eş.. 

Muhabbetle.. 

Not: Harflerin ilk çağrıştırdığı kelimeyi yazdım hep, sonradan sonradan başka kelimeler geldi aklıma ama değiştirmedim ;)

4 Aralık 2024 Çarşamba

SENSİN GÜÇLÜ KADIN!

Yeminle fenalık geldi şu “Güçlü kadın” imajımdan. “Sen çok güçlüsün!” sıklıkla duyduğum cümle ama yahu arkadaş başka şansım mı vardı? “Prenses” lafını bir kez bile duymamış bir çocuk, bir genç, bir yetişkin, bir “çok yetişkin” ne anlar prenseslikten, kırılganlıktan, güçsüzlükten. Anlamadığım bir şeyin numarasını da yapacak halim mi var ayol! Olduğum gibi, kendim gibi güçlü güçlü yaşadım, yaşıyorum. Bunun çok ayırdında olmadan, öyle mi, böyle mi hesabını yapmadan maddi ve manevi sahiden de güçlü yaşadım. E tabii güzel, te en baştan beri, kendi ayakları üzerinde duran, hep ama hep kendi parasını kazanmış ve harcamış bir kadın olarak ve dahi pek çok badireyi sırasıyla, aşama aşama bertaraf edip bugüne ermiş bir kadın olarak şu yaşımdan bildiriyorum ki, pek güzel, lakin yeter! Güçlüysem kendime güçlüyüm, bi de çocuklarıma. Sana değil, ona da değil. Kapiş? Bi de anka kuşu gibi küllerinden doğmak tabiri var ki, onu da başardım, yaptım evvelallah ama bir kez daha küllerimden yeniden doğmamaya and içtim, zira kül olmaya da yeniden doğmak için tüm o zahmetleri çekmeye de zerre miskal tahammülüm yok, bu da böylece biline.. Ve sanki bu devirde hoş bi sıfat gibi görünmekle birlikte, bu “güçlü kadın”a yapılan içten içe bi şey var. O “şey”in tam karşılığını diyemedim de şu anda 😉 “zulüm, terör, saldırı, şiddet” bunlar ağır kaçtıysa bi “üzerine gitme, darlama, zorlama, burnundan getirme” fiillerinden birini seç ve koy o “şey”in yerine ama illaki bi şey koy o boşluğa.. İmza: Prensesliği çok görülse de an itibariyle Kraliceliğini ilan eden arı 😊

25 Kasım 2024 Pazartesi

OSMAN, DÜNYA BU KADAR, AYRILIŞ..

Osman -Ayfer Tunç Dünya Bu Kadar -Mahir Ünsal Eriş Ayrılış-Çağan Irmak Son dönemde okuduğum kitaplardan bahsedeyim biraz. Osman-ah kadersiz Osman- Kapak Kızı (Okumadım diye hatırlıyorum) Yeşil Peri Gecesi (Okumuş idim yıllar evvel ve çok da sevmiştim) üçlemesinin son kitabı. Kapak Kızı’nı Şebocum almış, okuyacağım ve taşlar daha da yerine oturacak Osmancığımla ilgili.. Kitabın daha ilk sayfasından Osman’ın talihsiz ölümü çok üzdü beni. Hatırlarsınız belki ona hak ettiği uğurlamayı yapabilmek için söz verdim Osman’a ve çiçekler kuruttum sayfa aralarında. 😊 Aşkın zaman zaman ne bela bi şey olduğunu, nasıl insanı yakıp, küle döndürdüğünü, hayatı yaşamaktaki/sürdürmedeki seçimlerin te en baştan başlayarak nasıl mühim olduğunu, baba parasının da illa bir gün tükeneceğini, lükse harcandığında nasıl da hızla eriyip gittiğini görüyoruz net bi şekilde. Peki bunlar Osmancığıma olan hislerimi değiştirdi mi? Asla, Osman tatlıydı yahu, keşke böyle olmasaydı be Osman ama kader deyip geçelim de ama bi de neydi sahi “Kader gayrete aşıktır”dı 😊 Dünya Bu Kadar, Mahir Ünsal Eriş’in okuduğum ilk kitabı. Daha önce farklı bi kitabını vermişti Şebocum ama o zaman niyeyse okuyamadım. Niye olduğu, daha doğrusu benden sebep olduğu belli aslında da mevzu o değil şimdi 😉 Dünya Bu Kadar’ı bitirdiğimde kafam dünya kadar oldu yeminle 😊) Çok hikaye, çok karakter, o onunla bağlantılı, bi sonrakinde öteki ilk hikayedekiyle, sahi o kimdi, dur hatırlayayım şeklinde geçen bir kitaptı ki severim böyle kitapları. Böyle lahana gibi katman katman açılan, açıldıkça sürprizli kitaplar çok eğlenceli. Okuyacaklara tavsiye, hızlı okuyun, benim gibi uzun zamana yaymayın ki bağlantı kopmasın hikayeler arasında. Bu arada hikaye diyorum ama öyle aralarda ayrım yok, anlatıyorken birini, hop başka bi hikayeye kesmeden devam. Güzeldi yahu, yeni kitaplarını okurum. Oku(ya)madağımdan başlayarak 😊 Ayrılış, Çağan Irmak nasıl güzel anlatmış, ikiliğin zorluğunu ama ayrılığın ondan da zorluğunu.. Siyam ikizleri mevzubahis ama esasen sen al bunu hayata uyarla, ikinci bi beden gibi taşıdığımız, hem hep böyleymişiz, bir dünyaya gelmişiz kadar içselleştirdiğimiz, bütünleştiğimiz ama hem de bize ait olmadığını hep hissedip, bir an önce ayrılmak, kesip atmak istediğimiz ama bir türlü yapmaya cesaret bulamadığımız o diğer yarımız. Hem feraha kavuşacak, tam olacak gibi hissettiğimiz hem de ayrıldığımızda hepten yarım kalacağımıza inandığımız, inandırıldığımız.. Batuhan ve Baturgan. Batuhan’ın tam da uyandığı, anladığı yerde, canım Baturgan’ın gidivermesi.. Ahh.. Daha çok yazsın madem Çağan Irmak. Ben de daha çok okuyayım artık. Evvelden nasıl çok çok okuyorduysam, babamdan/kütüphanesinden nasıl gördüysem-ki onun kadar okuyabilmek mümkün değil sanki- yine okuyayım güzelce, çünkü çook kitap var okunacak. İdolüm de Şebnem elbette, güzel güzel, çok çok okuyan cancağzım Şebocum 😊 Keyifli okumalar olsun hepimize, Muhabbetle.. Not: Yayın panelinde paragraf başı yapmayı asla başaramadım, affola..

15 Kasım 2024 Cuma

Halimiz, ahvalimiz..


Saadet o kadar lâzım ki yaşayana;
Billâhi can verir uğrunda insan.
Hem o kadar boş ki mesud olmak,
Gün yüzü görmeden ölenlerin arkasından.

Özdemir Asaf “Sabaha Kadar” şiirinin şu kıtasında tam da benim ruh halimi anlatıyor. Küçük, küçücük, anlık, belki de çoğu kimsenin yüzüne bakmayacağı minicik mutluluklar bana dünyalar kadar geliyor ve verdiği mutluluk seviyesi böyle tee arşa kadar çok zaman. Lâkin, içinde bulunduğumuz dünya (pandemiden bu yana özellikle) ve dahi memleketimiz bizim bu küçücük, minicik mutluluklardan sebeplenmemize çok mani.. Her sabah kahvaltı hazırlarken izlediğim NTV sabah haberlerindeki (ki spiker Osman Girgin’e çok alkış!) şiddete dair haberler bütün neşemi alıp götürüyor.

Sonra dalgalandım da duruldum halleri bütün gün. Neşelen, mutlu ol ardından bi posta üzül, kederlen..

Ki tam da pandemiyle birlikte değişen hayatımda, “üç günlük dünya, yaşayalım güzelce” kafasındayken bu kadar mı beter bir devre denk gelir insan.

Yahu geri dönüp dönüp, yaşadığımız dar günler de dahil, bu kadar genel bir  ümitsizlik, karamsarlık, bu kadar karanlık dönemleri hatırlamıyorum. Misler gibi yaşamışım meğer buradan o zamanlara bakınca.

Tamam, Cuma mutlusu benim, Yalova dan sebep memleket havalarıyla mutlu olan, köyde annemle/Elifle geçirdiğim zamanlardan, cümle akrabalarımla yaşadığım anlardan, o çok sevdiğim dostlarımla bir araya gelmekten hepsinden son derece memnun olan benim ama bi yanım da hep şiirin son iki dizesi..

İstiyorum ki, tam da Cahit Sıtkı’nın şu dizelerindeki gibi memleket olsun..

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

 

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikâyet ölümden olsun.

 

Muhabbetle..



21 Ekim 2024 Pazartesi

53 Yaş Hatırası

 Günaydın, 


Bu fotoğraflarım, blogda da kalsın. 

Adını da 53 yaş hatırası koyalım bu postun. Aslında "53 yaş meydan okuması" olsun dedim ama hayatta meydan okuduğum hiç olmadı sanki. Olduğum gibi öylece, tatlı tatlı yaşıyorum bu hayatı ama esasen şu fotoğraflara bakınca 53 yaşına henüz basmış bi kadın da görmüyorum laf aramızda ;) Hem neydi sahi, sayılarla işimiz yoktu di mi artık :) Ne yaş, ne kilo, ne boy, ne de başka sayılar. Zaten sayılarla aram evvel ezel olmadı hiç. Matematikten bu kadar bihaber olmak belki de bu hayatta en üzüldüğüm konu. Geçen yıl öğrendim ki, disleksinin bir çeşidi olan "diskalkuli" -bilhassa matematik öğrenme güçlüğü-  özel öğrenme güçlüğüymüş ve bütün belirtileri de bende mevcut. Onu geçelim şimdi, morlara odaklanalım biraz ;) 

Geçen hafta sonu, Yalova Koruköy kumsalında Meralciğim çekti. 1,5 yıl önce de böyle tatlı fotoğraflar çekmişti ama bunlar daha bi havalı oldu sanki ;) 

Çekim günü hava bi açtı, bi kapadı, bi esti, bi yağdı ama neticede güzel kareler çıktı ortaya.. Üşüdüm de çok fotoğraf  çekilirken, hatta eve gidince kendimi hastalanıyor gibi hissettim ama -hayatımda ilk kez- gidip bi kelle paça çorbası içtim şifa olsun diye ve o mis gibi çorba iyi etti beni :) 

Muhabbetle... 

Not: Devamı geldikçe ekleyeyim yeni fotoğrafları :) 













Bunlar da var...

İlginizi çekebilecek bağlantılar.